16 Ekim 2016 04:43

Gülmenin tuhaf gerginliğiyle; Torun İstiyorum!

Dramaturg/Tiyatro Öğretmeni Serpil Kılıç Evrensel Pazar için Torun İstiyorum oyununu yazdı...

Paylaş

Serpil KILIÇ

Bütün baskılara rağmen tiyatro severlerin büyük bir özlem ve heyecanla beklediği perdeler açıldı. Seyirciler oyunlarla, oyuncular alkışlarla buluştu. Oyunlar listelendi, sırayla izlenmeyi bekliyor. Listede 2013 yılında “Hamlet” ile açılan Moda Sahnesi’nin yeni oyunu “Torun İstiyorum” da vardı. 

Alman yazar Thomas Jonigk tarafından 1994 yılında yazılan, Sibel Arslan Yeşilay tarafından Türkçe’ye çevrilen Torun İstiyorum’u, yazın başında okumuş, Moda Sahnesi’nde sahneleneceğini görünce de keyiflenmiştim. 

Hep deriz ya “Tiyatro iyileştirir.”; “Torun İstiyorum” da hüznümüzü dağıttı bir süreliğine. Ustaca kaleme alınmış replikler, aksiyonu gittikçe yukarıya taşıyan oyuncuların enerjisiyle buluşunca hüznümüzü dağıtmıştı dağıtmasına da kahkahalarımız gergindi. Gülüyorduk fakat bir o kadar da rahatsız ediyordu sözler bizi. Yazarın cesur dili, Kemal Aydoğan’ın rejisiyle birleşince aksiyonu yüksek, riski bol ama izlenesi bir oyun çıkmıştı ortaya.

Sahne tasarımlarına hep hayran kaldığım Bengi Günay, bu oyunda da muazzam bir sahne tasarımı yaratmış. Yazarın tarif ettiği dekoru bir çizime dönüştürmüş. Kara duvarlardaki çizimler gerçek eşyalardan çok daha hapsetti bizi Lager ailesinin salonuna. Hele bir baba Klaus Lager portresi vardı ki, suratımıza faşizmi kusar gibiydi.

Oyun kara komedi zemininde bir burjuva ailesini anlatıyor.Ailenin kendiside ‘devlet’, ‘erk’ ve ‘iktidar’ için paha biçilemez bir elmas kadar kıymetli. Grotesk öğelerle bezenmiş oyunun en göze çarpan kişisi anneyi canlandıran Nazan Kesal’ı, maalesef ki daha önce tiyatro sahnesinde izleyemedim. Ama bu aksiyonlu oyunun enerjisinin yukarıya taşınmasında en büyük yükü omuzladığını söyleyebilirim. Oyunda kendisini ‘faşizmin, iktidarın koruyucu meleği’ olarak görüyoruz. Sürekli torun isteyen bu kadın o torunu kendisi için değil bu iktidarı güçlendirmek için istiyor, zaten böyle bir ideolojinin içerisinde yeterince üstün konumda olan erkek ırkını daha da yüceltiyor. Bu durum oyunun diğer kadınları içinde geçerli. Norma (Hülya Gülşen) kendisini sadece ‘seksi kadın’ üzerinden tanımlarken, Hülya Gülsen’in bu rolün hakkını verdiği de muhakkak. Gelin Adayı (Aslı Samat) kadının değerini sadece doğurganlığına indirgeyen bir sosyoloji öğrencisi olarak çıkıyor karşımıza. Anne tarafından kabul görmesinin tek sebebi de bu ‘doğurma hevesi’. Oyunda reaksiyon alsa da zaman zaman tedirginliğinin hissedildiğini söylemem gerekli.

Oyundaki bütün erkekler hem korkak hem ikiyüzlü. Ama yine de bütün güç onların elinde. Oğul (Münircan Cindoruk) bile aslında eşcinselliği sebebiyle ailede hatta toplumda kabul görmemesine rağmen o da kadınları aşağılayarak var ediyor kendisini. Konforlu hayatından vazgeçebilecek mi diye düşünürken, bunu yapabilecek kadar cesur olmadığını görüyoruz. Bütün bu aksiyon ve kaosun içinde duru oyunculuğuyla seyirciyi kendisine bağlayan Münircan Cindoruk ileride daha güzel oyunlara imza atacağı hissini kuvvetlendiriyor.

Rahip (Bülent Çolak) bizim çok alışkın olduğumuz yalaka, üç kağıtçı bir din adamı. Düzenin içerisinde hiçbir zaman kaybetmeyen; çünkü hep ‘düzenin adamı’ olan kişiyi temsil ediyor. Para onun tarafını belirleyen yegane şey. Her haltı yiyip yine de üzerindeki giysinin nüfuzunu kullanan karakterin jest ve mimikleri de sinir bozucu bir gülmece yaratıyor.

Klaus Lager olarak karşımıza çıkan Caner Cindoruk’u,daha önce yine Kemal Aydoğan’ın rejisini yaptığı “Pandaların Hikayesi” ve “Köpek, Kadın, Erkek” oyununda izlemiştim ama “Torun İstiyorum” da çok başka bir performansı var. ‘Maço’, annesine bağımlı ve kadınlarla ilişkisi sadece cinsellik üzerine kurulu olan, eli ile sürekli ‘biricik’ varlığını işaret eden onu unutturmayan rolüyle derinlikli bir karakter yaratmış olması oyunculuğunu oldukça yukarıya taşımış.

Suflöz (Ahsen Özercan) her defasında ayar veriyor. “Ben buradayım unutma ve rolün dışına çıkma” diyerek baskıyı besleyip, gücü perçinliyor.

Torun İstiyorum oynandıkça ahengini güçlendirecek, ritmini daha da üste çıkaracak ve seyircisine keyifli anlar yaşatacak ve şunu da hep hissettirecektir “Evet ben seni eğlendirdim; ama anlattıklarım hiç de gülünç değil bunun farkına var.”

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Demokratik kotların kaba ve dayanıklı mazisi

SONRAKİ HABER

Tarihsel ve kolektif bir karakter: Benerci

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa