Tarihsel ve kolektif bir karakter: Benerci
İsmail Afacan, Nâzım Hikmet’in ‘Benerci Kendini Niçin Öldürdü’ şiirinin karakteri Benerci’yi masaya yatırdı.
İsmail AFACAN
Nâzım Hikmet “Benerci Kendini Niçin Öldürdü”de İngiliz emperyalizmine karşı mücadele eden Hintli bir devrimcinin portresini çizer: “Mevzubahs gencin/ ismi: BENERCİ./ Kendisi aslen Hintli olup/ maskatı re’si DELHİ’dir./ Dostlarının nazarında tam/ adam,/ düşmanlarının indinde azgın bir delidir/ ve Britanya polisinde künyesi şüphelidir.” Ama vilayet komitelerine yapılan bir operasyondan sonra bir tek Benerci’nin serbest bırakılması yakın arkadaşları tarafından Benerci’nin muhbirlikle suçlanmasına neden olmuştur. Bu durum karşısında sarsılan Benerci intihar etmek istemiştir ama sınıf mücadelesine katabileceği daha çok şey olduğunu düşünerek intihardan vazgeçmiştir. Her şeye rağmen mücadele etmekten yılmayan Benerci zamanla kitleleri arkasında yürüten mücadelenin önderlerinden biri haline gelmiştir. Benerci, yaşlanınca enerjisini yitirdiğini düşünerek kendi iradesiyle yaşamına son vermiştir.
DEVRİMCİ MÜCADELE VE İNTİHAR
Nâzım Hikmet, Benerci karakterinde devrimci mücadele ve intihar ikilemini işlemiştir. Böyle bir karakter yaratmasında şüphesiz ki Mayakovski’nin intiharı çok belirleyici olmuştur. Çünkü Mayakovski’nin intiharı Nâzım Hikmet’i derinden sarsmıştır. “Benerci Kendini Niçin Öldürdü”de bir devrimcinin hangi koşullarda intihar edebileceğini tartışmıştır . Bunun yanıtını ise eserin finalinde vermiştir. Ve bu noktada bir devrimci intihar edecekse bile bunu Marx’ın damadı Lafarg gibi yapmalıdır. Lafarg, 69 yaşında artık devrimci mücadeleye katkı sağlayamayacağını düşünerek eşiyle birlikte intihar etmiştir. Nâzım Hikmet, Benerci karakterini yaratırken bu iki devrimcinin intiharları arasında bağlantı kurmuştur. İki intihar şeklini de doğru bulmamasına rağmen Nâzım Hikmet, şiirin finalinde kendisini de şiirin içine katarak Benerci’nin intiharına yardımcı olmuştur: “Şu senin tabancayı ver bakayım. Pantolonumun arka cebinden tabancayı çıkardım. Koskocaman bir nagant. Benerci’ye uzattım.” Nâzım Hikmet’in kendini kattığı bölümlerde çelişkili ifadeleri dikkat çekiyor: “Kavgada/ kendi kendini öldüren/ lanetli bir/ cenazedir/ benim için:/ Ölüsüne/ ellerimiz/ dokunamaz./ Arkasından/ matem marşı/ okunamaz.//...Ve Benerci sen/ bu kitapta:/ kendi kendini öldürmene rağmen/ benim ellerim senin/ kanlı delik/ şakağına dokunacaktır./ Cenazende/ dosta düşmana karşı/ matem marşı/ okunacaktır.” Nâzım Hikmet’in bu çelişkiyi yaşamasını Mayakovski’ye duyduğu sevgiye ve intiharı üzerine yaşadığı üzüntüye bağlayabiliriz.
ARKA FON: HİNDİSTAN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ
Nâzım Hikmet’in devrimci mücadele ve intihar ikilemini Hintli bir devrimci karakter üzerinden anlatması dikkat çekicidir. Şiirin başlığı Benerci’nin intiharına odaklansa da eserde baştan sona devrimci mücadele ve intihar ikilemine yer vermez. Aslında “Benerci Kendini Niçin Öldürdü” Nâzım Hikmet’in yirmili yılların sonunda otuzlu yılların başında kaleme aldığı antiemperyalist ve antifaşist içerikli enternasyonal şiirler serisi içindedir. Nâzım Hikmet’in Hindistan bağımsızlık mücadelesini anlattığı bölümler tartışmaya açıktır. Nâzım Hikmet’in Hindistan bağımsızlık mücadelesinin önemli siması olan Gandi’ye yer vermemesi üzerine düşünmek gerekiyor. Böyle önemli bir figürün ismine sadece bir dizede yer verilmiştir: “Gandi’nin hakkı var!/ Hind’in kurtarıcı ilahları:/ dokuma tezgâhları.”
Aslında Nazım Hikmet antiemperyalist mücadeleyi sınıfsal temelli yorumlamıştır şiirde. İşçi sınıfını ve devrimci militanları mücadelenin merkezine koymuştur. İdeolojik olarak doğru bir tutum almasına rağmen Hindistan tasvirini salt bu perspektifle yapması eserin tarihsel gerçeklikle olan bağlantısını koparmasına neden olmuştur.
Eserde İngiliz emperyalizminin Hindistan’da uyguladığı ırkçı ve sömürgeci politikaları yer yer tasvir edilmiştir: “Sustur şu piçi,/ Britanya polisine selam versin,/ dedim./ Selam vermezse, kuyruksuz bir fare gibi/ gebersin/ dedim./ Ne sustu, ne selam verdi kara kurbağa yavrusu./ Akıyordu su.../ Akar suya fırlattım bu zırlayan şeytan piçini.”
BENERCİ, NÂZIM HİKMET MİDİR?
“Benerci Kendini Niçin Öldürdü” şiirinin en tartışmalı konularından biri Benerci karakterinin Nâzım Hikmet’in kendisi olduğu iddiasıdır. Bu iddiayı savunan yazarlar, Benerci’nin arkadaşları tarafından muhbirlikle suçlanması ve vilayet komitesinden bir tek onun serbest bırakılması hikayesiyle Nâzım Hikmet’in 1927 tutuklamaları ve sonrası yaşadıkları arasında kurdukları benzerlikten yola çıkmıştır.
Yine eserdeki Roy Dranat ve Samedova karakterini 20’lerin TKP’sindeki bazı şahsiyetlerle örtüşen özelliklerinin olmasıdır. Nâzım Hikmet, Benerci karakterini oluştururken sadece kendi hikayesinden kesitlere yer vermemiştir. Benerci’de Mayakovski’den de izler bulabiliz; Lafarg’dan da izler bulabiliriz. Yine Hindistan bağımsızlık mücadelesindeki devrimci karakterlerden izler de bulabiliriz. Onun için Benerci, Nâzım Hikmet’tir demek doğru değildir.
SONUÇ OLARAK
Bu nedenle Benerci, tarihsel ve kolektif bir karakterdir. Bu tarihsel ve kolektif karakterin oluşmasını sağlayan üç önemli gelişme vardır: Mayakovski’nin intiharı, Büyük Tuz Yürüyüşü ve TKP içindeki tartışmalar... Bu üç gelişmenin yaşandığı tarih ise şiirin yazılmaya başladığı 1930 yılıdır. Nâzım Hikmet, Benerci’yle intihar ve devrimci mücadele ikilemini işlerken arka fonuna Hindistan bağımsızlık mücadelesini çizmiştir. Nâzım Hikmet, birçok siyasi ve edebi şahsiyetin hikayelerinden kesitlere de yer vererek tarihsel ve kolektif bir karakter yaratmıştır.