19 Ekim 2016 01:30

İstemekle değil, direnmekle olur

İşçiler, emekçiler ve öğrenciler yazdıkları mektupla Hayatın Sesi Televizyonunun kapatılmasını kınadı.

Paylaş

İzzettin AKIN
İstanbul’dan bir taşeron işçi

Sayın Evrensel okuyucuları, hepinize merhaba. Bir işçi olarak duygularımı paylaşmak istiyorum. İşçilerin hakları gün geçtikçe gasbedilmeye devam ediliyor. Örneğin şu anda çalıştığım yerde bayramdan önce çalışmakta olan gurbetçi işçi kardeşlerimizin işine bayramdan sonra son verildi. Bunların yerine yine daha az sayıda başka gurbetçi işçileri getirerek daha düşük maaşla çalıştırmaya başladılar. Patronların cebine daha çok para girsin diye işçiye verilen hakları giderek daha çok küçültüyorlar. Kıdem tazminatının fona devredilmesi, kiralık kölelik yasasının devreye sokulması, zorunlu bireysel emeklilik kesintilerinin gündemde olması, seçimlerde taşeron işçilere verilen kadro sözünün tutulmaması hükümetin de patronların tarafında olduğunu çok açık göstermektedir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra devreye konulan OHAL için, “Halka karşı yapmıyoruz” dediler. Ama gördük ki kendi yandaşları dışında bu işten herkes payını aldı, en başta da eğitim emekçileri ve işçiler.  Yandaşı olmayan tüm gazetelerin, televizyonların ve radyoların kapandığını gördük. Bunların içinde işçilerin emekçilerin sesi olan Hayatın Sesi TV de vardı ve malları TRT’ye devredildi. İşçiler Hayatın Sesi TV sayesinde birbirlerinden haberdar oluyor, grevlerden direnişlerden ve iş kazalarından haberi oluyordu. Özgür medya üzerindeki baskıların son bulması için işçiler olarak hep birlikte mücadele etmeliyiz. Kendi içimizdeki savaşı çözmeden başka ülkelerin topraklarına girdik ve büyük bir savaşa dönüşebilecek tehlikeli bir sürece doğru gidiyoruz. Komşularla sıfır sorun vadettiler ama şu anda bolca düşman kazandık. Savaş değil barış istiyoruz, huzurlu bir ülkede yaşamak istiyoruz. İstemekle olmaz, direnmekle ve mücadele etmekle başaracağımıza da inanıyoruz.


İşçilerin sesi susturulamaz
Serapool’den bir işçi

MERHABA Evrensel okurları, Ben Serapool işçisiyim. Biz bir yıl önce sendikalaştığımız için işten atıldık ve fabrika önünde direnişe başladık, sesimizi duyurmak için bütün TV kanallarını aradık fakat hiçbirisi bizi ciddiye almadı. İlk günden itibaren yanımızda Hayatın Sesi TV vardı ve Evrensel gazetesi bizimle birlikte bir yıl boyunca direniş alanında oldu. Her mahkememizde adliye önünde bizimle birlikteydi-ler. Ve şimdi Hayatın Sesi TV’yi susturdular. Aslında bizim işçilerin sesini susturdular. Her gün bir fabrikada direniş oluyor ve bunlardan artık haberimiz olmayacak. Diğer medya kanalları hayatı toz pempeymiş gibi gösterecek ve biz işçiler sorunlarımızı kimseye duyuramıyacağız. Yani buradan bütün işçi ve emekçilere sesleniyorum kanalımıza sahip çıkalım. Bu darbe Hayatın Sesi TV’ye değil, bütün işçilere yapılmıştır.
Hayatın Sesi, işçilerin sesi susturulamaz.


Işığa doğru yürümeye devam edeceğiz

Gazetecilik öğrencileri
Kocaeli Üniversitesi

BİZ Kocaeli Üniversitesinde gazetecilik okuyan bir grup arkadaşız. Bizim bu bölümü seçmemizde özgür bir alanda haber yapmak, gazeteciliğin temellerini öğrenmek, kampüsün içinde verimli bir şekilde çalışabilmek etkili olmuştu. O kadar heyecanlıydık ki özel bir haber yaptığımızda tüm kampüste olay olacağını bile hayal etmiştik. İçinde çimenlerde oturup doya doya arkadaşlarımızla, öğretmenlerimizle röportaj yapmak bunun keyfini sürmek istiyorduk. Ama şimdilik bu bizim için hayal oldu. Ne yazık ki OHAL hayallerimizi engelledi. OHAL ilk önce muhalif sesleri susturdu; televizyonlar kapatıldı hiçbir gerekçe gösterilmeden. Bize basın özgürlüğünü anlatan öğretmenlerimizden farklı bir ses duymak istedik; ama bu da olmadı. Basını susturan, insanların belli taleplerle sokağa çıkmasını engelleyen, hocalarımızı ihraç eden ve okuldaki öğrencilerin düşünmesini engelleyen OHAL ve KHK’leri şimdi de hocalarımızı ve fakültelerimizin kulüplerini sistemin içinde sindirmeye devam ediyor. Oysaki bizim hocalarımızın ve kulüplerin kapılarına gittiğimizdeki tek amacımız Hayatın Sesi ve diğer televizyonların kapatılmasıyla ilgili düşüncelerini almaktı. Düşlediğimiz gibi yürümedi işler. Biz yine de özgür basından demokratik kampüsten laik amfilerden vazgeçmedik. Yaşadığımız her alanda yaşam standartlarımız kısıtlansa bile bizler ışığın olduğu yere yürümeye devam ettik. Bizler tükenmedik ve bu kalemin altında toplandık. Hocalarımızın kulüplerimizin düşüncelerini alamasak bile fakülte içerisindeki arkadaşlarımızdan yardım istedik. 

Fakültede OHAL’e karşı çıkan da var çıkmayan da; fakat öğrenciler şunu biliyor ki OHAL bizim eğitimimizi ve mesleğimizi sonuna kadar etkiliyor.

Halkla İlişkiler Öğrencisi Aylin Köse “KHK’lerin denetlenmesi gerek. Örneğin ihraç edilen hocalar ve istifa ettirilen dekanların gitmesi demek bizim eğitim sistemimizde aksaklık olması demektir” diyor. Hayatın Sesi ve diğer muhalif televizyonların kapatılmasına dair Selin’in düşüncesi ise şöyle: “Ülkede özgürlük yok ki. Olacak olan buydu. Bir şeyler yapmaya çalışsan da mağdur oluyorsun, hakkını arayamıyorsun.”

Aynı şekilde Radyo Sinema Öğrencisi Özgür Koç da “Kapatılan televizyonlar bizim sesimizdi, ezilenlerin sesiydi. Ezilenlerin sesi susturuldu” diyor.

Fakültemizin eğitim sisteminin nasıl olduğunu soruyoruz arkadaşlara.

Halkla ilişkiler bölümünden Ali, eğitim sisteminden memnun değil. Atölye uygulamalarının olmamasından kaynaklı eğitim düzeyinin kötü olduğunu söylüyor. Kendisi ne kadar OHAL’in mesleğine zarar vermeyeceğini düşünse de gazetecilik mesleğine darbe vuracağını yineliyor.

Bir radyo sinema öğrencisi olan Mustafa da fakülte eğitiminden muzdarip. “Özel okullardaki gibi elimize kamerayı alıp sinemamızı yapamıyoruz. Teorik bilgiler dışında pratik bilgiler olsun isterdim. Slaytla anlatılan dersler dışında okulumuzun bünyesinde kameralarla eğitim görmek daha iyi olurdu” diyor. Şöyle devam ediyor: “Karşıt görüşlü bir televizyon olabilir veya olamayabilir. Ben bu yüzden televizyonların kapatılmasını mantıksız buluyorum. Kimse televizyonları kapatamaz. Eğer demokrasi varsa bu ülke de özgür olman gerekir.”

Siz de görüyorsunuz OHAL’den dolayı susturulmalarımızdan fakülte içindeki eğitim sistemimizin kötü olmasından Mustafa da Ali de Selin de Özgür de ve daha birçok arkadaşımız şikayetçi. Onlar OHAL’in kaldırılmasını istiyor ve fakültemizde uygulamalı dersler görmek istiyor. Son olarak arkadaşımız Mustafa’nın bir sözünü buraya eklemek istiyoruz: “OHAL seni de beni de engelliyor. Farkında olmasak bile susturuluyoruz.”

OHAL’in bizi içinde eritmemesi için İletişim Fakültesi öğrencileri olarak mikrofonlarımızla kameralarımızla kampüs içinde haber peşinde koşacak özgür düşünmenin önüne geçenlere inat barış yanlısı haberler yapacağız. Kameralarımızın kadrajı hep açık olacak.

ÖNCEKİ HABER

Çözüm için Türk çoğunluğun hazırlanmasına ihtiyaç var

SONRAKİ HABER

Edebiyat fakültesi mi imam hatip lisesi mi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa