Bir kavram: Sermaye
Sermaye nedir?
SERMAYE NEDİR?
Sermaye, artı emek ile artı emeğin ürününe el koymak için harcanan paradır. Ücretli işçileri sömürme yoluyla artı değer getiren değerdir.
Marx, belli bir miktar sermaye derken, dolaşım sürecinde sürekli olarak paradan metaya yine paraya dönüşen bir miktar parayı kasteder. Ona göre sermaye bir değerdir ama o, sermayeyi belli bir şeyde, parada ya da metalarda somutlaşan bir değer olarak tanımlıyor.
SERMAYE NE İŞE YARAR?
Sermaye, –ücretli işçileri sömürme yoluyla– artı-değer getirir. Sermaye, kapitalistler sınıfıyla işçi sınıfı arasındaki toplumsal ilişkiyi cisimleştirir. Artı-değerin üretim sürecinde, sermayenin çeşitli bölümleri farklı roller oynar. Sabit sermaye, sermayenin üretim araçlarına tahvil edilen bölümüdür, sermayenin bu bölümü yeni değer yaratmaz, büyüklüğü değişmez. Değişken sermaye, sermayenin işgücü satın alımı için harcanan bölümüdür; sermayenin bu bölümü, işçinin emeği tarafından yaratılan artı-değere kapitalist tarafından el konulması sonucu büyür.
SERMAYE NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Kapitalist üretimin iki ana önkoşulu vardır:
1) Bireysel olarak özgür olan ve aynı zamanda hiçbir üretim aracına ve geçim aracına sahip olmayan ve bundan ötürü de kapitalistlerin yanında çalışmak zorunda olan mülksüz insan kitlesinin varlığı,
2) Kapitalist büyük işletmelerin yaratılması için gerekli olan para zenginliklerinin birikimi.
Mülksüzler, proleterler kitlesinin oluşması ve zenginliklerin az sayıda insanın elinde birikmesi, küçük üreticilerin elindeki üretim araçlarının onların elinden zorla alınması yoluyla oldu. Üreticilerin üretim araçlarından (topraktan, üretim aletlerinden vs.) ayrılması sürecine sonsuz bir soygun eylemleri ve gaddarlıklar zinciri eşlik etti. Bu süreç, kapitalist büyük üretimin yaratılmasından önceye denk geldiğinden, sermayenin ilkel birikimi diye adlandırılır.
PARANIN SERMAYEYE DÖNÜŞMESİ
Her sermaye, yoluna belli bir para miktarı olarak başlar. Paranın kendisi henüz sermaye değildir. Örneğin, bağımsız küçük meta üreticileri birbirleriyle meta değişiminde bulunduklarında, para dolaşım aracı olarak ortaya çıkar ama henüz sermaye olarak hizmet etmez. Basit meta dolaşımının formülü şöyledir: M (meta) – P (para) – M (meta), yani bir başka meta satın almak için bir metanın satımı. Para, yabancı emeğin sömürüsü için kullanılmaya başlar başlamaz sermayeye dönüşür. Sermayenin genel formülü şöyledir: P–M–P, yani zenginleşme amacıyla satım için alım.
Eğer kapitalist, bu işin sonunda başlangıçtakiyle aynı miktarda parayı geri alıyor olsaydı, anlamsız bir iş yapmış olurdu. Parasını dolaşıma sürüp tehlikeye atacağına ona sıkı sıkıya sarılır, üzerine otururdu. Oysa kapitalist, dolaşıma sürdüğünden daha fazlasını çekmek gibi masum bir eğilim taşır. Öyleyse bu sürecin doğru formülü, P–M–P’ olmalıdır. Burada P’ ilk sürülen para artı bir fazlalıktır. “İşte ilk değerin üstünde bu artışa ya da fazlalığa” Marx, artı değer der. (Kapital I. S. 164)
Yani, başlangıçta öne sürülen değer, dolaşımda kendisine bir artı değer katıyor, çoğalıyor, böylece sermayeye dönüşüyor.
SERMAYENİN BU BÜYÜMESİ NEREDEN GELİR?
Kapitalistlerin zenginleşmesinin gerçek kaynağını gizleyebilmek için, burjuva iktisatçıları, bu büyümenin meta dolaşımından kaynaklandığını iddia etmeyi alışkanlık haline getirmişlerdir. Bu iddia çürüktür. Gerçekten de eğer aynı değerde metalar ve para miktarları, yani eşdeğerler, değiş tokuş edilirse, hiçbir meta sahibi, dolaşımdan, metasının cisimleştirdiği değerden fazlasını kazanamaz. Varsayalım ki, satıcılar mallarını değerlerinin üzerinde, diyelim yüzde 10, satmayı başardılar; ama bu durumda, alıcı alarak ortaya çıktıkları anda satıcılara bu yüzde 10 fazlayı ödemek zorundadırlar. Yani meta sahipleri satıcı olarak kazandıklarını, alıcı olarak kaybederler. Oysa gerçek yaşamda tüm kapitalistler sınıfı bir sermaye artışı gösterir. Besbelli ki, kapitalist haline gelmiş olan para sahibi, pazarda, tüketildiğinde değer yaratan, hem de kendisinin bizzat sahip olduğundan daha büyük bir değer yaratan bir meta bulmuş olmalıdır. Diğer sözcüklerle, para sahibi, pazarda, kullanım değeri bizzat değerin kaynağı olma niteliğine sahip bir meta bulmuş olmalıdır. Bu meta işgücüdür.
İşgücü, insanın sahip olduğu ve maddi varlıklar yarattığı sürece harekete geçirdiği bedensel ve zihinsel yeteneklerin bütünlüğüdür. Toplumun her biçiminde, işgücü üretimin zorunlu unsurlarından birini oluşturur. Ancak ilk kez kapitalizmde, işgücü metaya dönüşür.
DEĞİŞEN SERMAYE İLE DEĞİŞMEYEN SERMAYE
Artı değer üretmeyi amaçlayan kapitalist, piyasadan iki türde meta satın almalıdır. Kapitalist, sermayesinin bir kısmıyla üretim araçlarını, bir kısmıyla da emek gücünü alır.
Üretim süreci sırasında kullanılan üretim araçlarının değeri, ürüne aktarılmış olur. Çünkü üretim araçlarının üretimi için gereken emek, nihai ürünün üretimi için gerekli toplam eneğin bir kısmıdır. Üretim araçları, emek süreci sırasında yeni ürünlere kaybettikleri kullanım değerleri oranında değer katar. Öyleyse, üretim araçları yeni bir değer yaratmaz. Dolayısıyla, sermayenin buna yatırılan kısmı yeni bir değer ya da artı-değer ortaya çıkarmaz. Yatırılan sermaye açısından, sermayenin üretim araçları, hammadde, yardımcı malzemeler, iş aletlerince temsil edilen kısmı, üretim süreci sırasında, miktar bakımından bir değer değişimine uğramadığına göre, bu kısma sermayenin değişmeyen kısmı, ya da kısaca değişmeyen sermaye denir.
Öte yandan, sermayenin emek gücüne yatırılan kısmı, üretim sürecinde bir değer değişimine uğrar. Fiilen harcanan canlı emeğe yatırılan bu kısmın, değerinin bir eş değirin ürettiği gibi, bir fazlalığı da, değişen koşullara göre, şu ya da bu miktarda bir artı değeri de üretir. Bu nedenle buna, sermayenin değişen kısmı ya da kısaca değişen sermaye denir.