23 Ekim 2016 05:12

Elif Ekin SALTIK

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların dişlerini sıkarak dinlediği sözlere imza attı bu hafta da. “Bir adam gibi ölmek var bir de madam gibi. Biz adam gibi ölmeyi biliriz” sözleriyle gündeme oturmayı başardı zat-ı şahaneleri. Üstüne yetmedi, bugüne kadar kadınların uğradığı sömürü ve şiddete karşı tek bir kelime etmeyen; kadınları aileden öte görmeyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan ‘Türk kadını adam gibi ölmesini de çok iyi bilir’ diyerek Cumhurbaşkanına destek verdi. Gerçekten neresinden tutsak elimizde kalacak sözler. Cinsiyetçilik de var ruh da, ırkçılık da. 

Ölüme korkusuzca gitmeyi bir tek ‘adamların’ yapacağının düşünüldüğü memleketimde, kadınlar her gün yakılarak, dövülerek, işkence edilerek öldürülüyor. Ölümle sınanan kadınlar, ölürken bile erkelerle bir yarış haline sokuluyor. Ölümden değil yaşamdan yana olan, ölmeyi değil insanca yaşamayı seçen kadınlar öldürmenin fıtratında olduğu erkek egemenliğine karşı mücadele etmekten vazgeçmiyor. 

FAŞİZME KARŞI SAVAŞAN SOVYET KADINLARI

Bu yazı ile biraz da tarihe dönüp bakalım. Mücadelesinden vazgeçmeyen ve bu uğurda korkusuzca ölüme yürüyen kadınları anlatayım istiyorum bilhassa. Bir savaşta, bir cephede ise kastedilen ölüm, Sovyet kadınlarını hatırlamak, hatırlatmak...

Zoya Kosmodemyanskaya Sovyetlerde efsane isimler arasında yer alan kadınlardan. 18 yaşında gönüllü olarak Sovyet güçlerine katılan ve Nazilerce yakalandığında onca işkenceye rağmen ağzından tek bir yoldaşının adını vermeyen Zoya. Kendi adını bile vermiyor mücadelesine inancından ve bağlılığından. Tanya takma adıyla yakalanıp asılıyor bu yürekli kadın. Son sözleri de “Yoldaşlar! Neden bu kadar kasvetlisiniz? Ölmek için korkmuyorum! Halkım adına öleceğim için mutluyum!” ve Almanlar’a, “Siz şimdi beni asıyorsunuz ama yalnız değilim. Biz iki yüz milyon insanız. Hepimizi asamazsınız.” oluyor. Nice Sovyet kadın Nazi faşizmine karşı savaşıyor, ölüyor. Tek tek yazmanın bitmeyeceği kadın kahramanlar. Ve bu kadınlar dünyayı faşizmden kurtarmak adına savaştı. 

OY HAKKI İÇİN EYLEM YAPAN KADIN: EMILY WILDIN DAVIDSON

Erkek egemen bir dünyada kendi hakları olduğunu da hatırlatan, onlar için mücadele eden ve ölen kadınlar da var. Bunlardan biri de Emily Wilding Davidson. Kadınları oy hakkı verilmezse söke söke alınır diyen, birçok hak için mücadele eden bu kadın, 1913’te bir at yarışını izlemeye gelen İngiltere Kralı V. George’un atının önüne atar kendisini. Eylemden 4 gün sonra ölür. Eylemi kadınlar için birtakım düzenlemeler yapılmasını sağlar. 

ŞİDDETE KARŞI MÜCADELENİN IŞIĞI MİRABEL KARDEŞLER

Kasım ayı yaklaşıyor. Kasım ayının 25’i kadınlar için önemli bir gündür (Ez azından bugünün anlamını bilen kadınlar için). Anmadan geçemeyeceğim kahraman kadınlardan üçü de Mirabel kardeşler. Öldürülüşleri vahşice, tam da kendilerine ‘adam’ denmesini isteyenlerin öldürme biçimden. Ancak Mirabel kardeşlerin ölümü bir diktatörün sonu olmuş ve dünya kadın hareketine önemli bir mücadele günü kazandırmıştır. 

Amerika’nın desteğiyle Dominik Cumhuriyeti’nde yıllarca tahta kalan Rafel Turijillo rejimine karşı duran örgütlerden biri olan ‘Kelebekler’i kuran Mirabel kardeşler, eşit insan hakları ve demokrasi için kendi canlarını kaybetme pahasına mücadele eder. Turijillo yaptığı konuşmalarda Minerva, Maria ve Patria Mirabal’i hedef gösterirken, 25 Kasım 1960 günü Mirabel kardeşlerin arabası Turijillo taraftarları tarafından durdurulur. Arabalarından indirilerek tecavüz edildikten sonra işkence edilerek öldürülen bu kadınların ölümü ise Turijillo yanlısı gazetelerde trafik kazası diye geçer. Vahşice öldürülen Mirabel kardeşlerin ölümü Turijillo’yu güçlendirmez. Tam tersine ülkede ayaklanmalar daha da artar ve Turijillo bir suikaste kurban gider. 25 Kasım ise 1981’de Kolombiya’nın başkenti Bogota’da toplanan Birinci Latin Amerika ve Karayip Kadınlar Kurultayı ve 1999’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararlarından bu yana “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olur. Mirabel kardeşlerin adı cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, şiddete, ırkçılığa, savaşa, kadınların haklarını yok sayan sistemlere karşı mücadele gününde ölümsüzleşir. 

VE NEZİHE MUHİDDİN 

Osmanlı ve sonrası cumhuriyet döneminde siyasi hakları için mücadele eden kadınlardan biridir Nezihe Muhiddin. Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte, Osmanlı’da örgütlenmiş olan kadınlar, parti kurmak için hazırlıklara başlar. 1923 yılında Kadın Halk Fırkasını kuran Nezihe Muhiddin’in amacı sadece kadınlardan oluşan bir parti ile Mecliste yer almak, kadınların siyasi ve sosyal haklarını kazanmak, siyasi temsiliyet ile kadın haklarını savunabilmektir. Hatta Cumhuriyet Halk Fırkasından önce verilir Kadın Halk Fırkasının kurulma dilekçesi. Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi partisi olan KHK’nin kurulmasına ret yanıtı gelir. Kadın Halk Fırkası bir girişim olarak kalır, bölücülükle suçlanır. ‘Kadınların hayır işleriyle ilgilenmesinin daha iyi olacağı’ söylenir. Mücadelesinde yılmayan Nezihe Muhiddin, siyasi hak talebini parti tüzüğünden çıkararak, 1924 yılında Türk Kadınlar Birliğini kurar. 1925 yılında milletvekili adayı olmak istese de anayasada “her Türk erkek seçme ve seçilme hakkına sahiptir” maddesi gerekçe gösterilerek adaylık başvurusu reddedilir. Yolsuzlukla suçlanan, birlikten ihraç Nezihe Muhiddin payına da akıl hastanesinde bir başına ölmek düşer.

Evrensel'i Takip Et