Önce kadın işten çıkarıldı
Temmuz 2016 işsizlik sonuçlarına bakıldığında sanayide 76 bin istihdam kaybı olurken, bu kaybın 69 binini kadınlar oluşturuyor.

İnciser ALPTEKİN
Türkiye’de Temmuz 2016 işsizlik sonuçları TÜİK verilerine göre; sanayide 76 bin istihdam kaybı olurken, bu kaybın 69 bini kadın işçilerden oluşuyor. Aynı şekilde 124 bin kişilik eğitim sektöründeki kaybın 83 bini kadınlardan oluşuyor. Temmuz ayında, haziran ayına göre 145 bin kadın işsiz kalırken 130 bin erkek iş bulmuş. Kadınlarda işsizlik oranı temmuzda yüzde 14’e çıktı. İşsizlik oranındaki yükseliş, kadın işçi istihdamı kaybından kaynaklandı. Kadınlar, her sektörde darbe yedi. Temmuzda, hazirana göre sağlıkta 21 bin, ulaştırmada 9 bin, kamu yönetiminde 15 bin, finansta 3 bin, turizmde 3 bin kadın istihdamı azaldı.
*Türkiye’de kadınlar toplumsal cinsiyet eşitliğinde, işgücüne katılmada, istihdamda son sıralarda yer alırken, işsizlik ve güvencesiz çalışma biçimlerinde ilk sıralarda yer almaktadır. Bu durum muhafazakar ve gerici politikalar ile erkek egemen anlayışının sonucunda, kadın emeğinin, bedeninin ve kimliğinin ikincilleştirilmesi ile ortaya çıkmaktadır. Özellikle son dönemlerde AKP hükümetinin yürüttüğü erkek egemen politikalar ile kadın hayatlarının sarmalanması, savaşın, şiddetin, sömürünün, ayırımcılığın ve eşitsizliğin en ağır hallerinin kadınlarca yaşamasına neden olmuştur. AKP politikaları, kadınları “3 çocuk doğurmaları” için kısmi süreli çalışma koşulları getirerek kadını yeniden eve mahkum etmiştir. Kadınların yarı zamanlı çalışmasına ilişkin yasal düzenleme kadının 3 çocuk doğurarak evde kalmasını, iş ve sosyal yaşamdan örgütlenme hakkından vazgeçmesini dayatmaktadır. *Ekonomik durgunluk, hizmet sektöründe yaşanan krizler önce kadın işçiyi vurmaktadır. Önce kadın işçiler işten atılmıştır. AKP hükümetinin uyguladığı ve yasal düzenlemelerle gerçekleştirdiği cinsiyetçi politikalar sonucu kadınlar iş hayatından çekilerek ev ve bakım hizmetlerine yönlendirilmektedir.
TÜRKİYE’DE KADININ İŞGÜCÜNE KATILIMI
*Ülkemizde kadının işgücüne katılımı çok düşüktür. Tüm dünyada, özellikle AB üyesi ülkelerde kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranları artarken ülkemizde katılım oranları düşmektedir. Eğitim, ekonomik faaliyet, siyasal güçlenme, sağlık kriterleri baz alındığında, Türkiye kadına yönelik ayırımcılık konusunda dünya ülkeleri arasında son sıralarda yer almaktadır.
*Tarımın ekonomideki payının gittikçe azalması ve kırdan kente yaşanan göç sonucunda, kadınların kentlerde işgücü dışında kalması, cinsiyete dayalı geleneksel toplumsal iş bölümü ve istihdam yaratmayan ekonomik büyüme kadınların istihdama katılımı önündeki engelleri oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra hukuksal düzenlemelerdeki eksiklik ve cinsiyet ayırımcılığı da kadınların istihdama katılımı ve istihdamda kalmaları önündeki engellerdendir. İşsizlik ve kadın istihdamı sorunu birbiriyle yakından ilişkilidir. İşsizlik sorunu çözmeye yönelik politikaların içine kadın istihdamı politikalarının eklenmesi zorunluluktur.
KENTLEŞME SÜRECİ KADINLARIN İŞGÜCÜNE KATILIMI
*Kırsal kesimden kente göç eden kadınlar çoğunlukla ev kadını olarak kalmakta veya resmi olmayan işlerde çalışmaktadır. Ülkemizde, çalışan kadınların büyük çoğunluğu ücretsiz (aile işçisi) sigortasız ve sosyal güvenceden yoksun olarak çalışmaktadır. Resmi istatistiklere göre, Türkiye’de kentsel alanda yaşayan kadınların ancak yüzde 15’i işgücüne katılmaktadır. Çalışmayı sürdüren kadınların çoğu ise aile ev ve çalışma ikilemi içinde kalmaktadır. Geleneksel toplum yapısı, kadının görevlerini iyi anne, iyi eş, iyi ev kadını olarak tanımlamaktadır. Hükümetin izlediği politikalar da, toplum içinde kadına biçilen bu rolü desteklemektedir. İzlenen politikalar sonucu, doğum sonrası kadın işten çıkarılmaktadır. İşverenler hamile kadın işçiyi veya doğumdan sonra işten çıkarmaktadır. Oysa, kadının çocuk bakımı yükü kreşlerle hafifletilebilir. Bunun için yasal düzenleme yapılarak işyerlerinde kreş zorunlu olmalıdır.
*Geleneksel toplum yapısının kadına biçtiği role göre, kadın her işi yapamaz anlayışı yerleşiktir. Bunun sonucunda, kadınlara verilen işler genellikle geçici nitelikte ve ücreti düşük işlerdir. Bu da kadın istihdamını sınırlamakta, işsizliğe geçişin hızlanmasına ve kadınların uzun süreli istihdamının kısıtlanmasına yol açmaktadır. Türkiye’de 12 milyona yakın kadın ev işleri nedeniyle çalışma hayatının dışındadır. 1,5 milyon kadın ise kayıt dışı ve yarı zamanlı çalışmaktadır. Kadınların işgücüne ve istihdama katılma oranları dünya genelinde yüksek, Türkiye’de düşüktür.
KADINLARIN İSTİHDAMA KATILIMINDA CİNSİYETİNİN ROLÜ
Kadınların istihdama katılımını sınırlayan etkilerin başında cinsiyetleri gelmektedir. Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliği endeksinin son sırasındadır. OECD ortalamasında erkeklerin işgücüne katılım yüzde 69,2 kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 57’dir. Türkiye’de erkeklerin katılım oranı yüzde 71,3 kadınların ise yüzde 30,3’tür. Erkeklerin ülkemizde istihdama katılım oranı, kadınların katılım oranının 2 katından fazladır. Türkiye, kadın istihdamı bakımından, OECD ülkeleri arasında son sıralardadır. Küresel ölçekte yapılan toplumsal cinsiyet araştırmaları, Türkiye’de kadınların çalışma hayatından kaynaklanan sorunlarının temelinde cinsiyet eşitsizliğinin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Dünya ekonomik forumunun 2015 yılında yaptığı toplumsal cinsiyet eşitsizliği sonuçlarına göre, Türkiye 145 ülke içerisinde 130. sırada yer almaktadır. Özel istihdam büroları aracılığı ile geçici iş ilişkisi kurulmasına (kiralık işçilik) ilişkin yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesinde daha fazla kadın, daha fazla kötüleşmiş çalışma koşullarına mahkum olacaktır. İş güvencesi olmayacak örgütlenme, sendikal hak ve toplu sözleşme haklarından yoksun kalacaktır. Bu durum açıkça gösteriyor ki; ülkemizde, kadınlar eğitimden politikaya, istidamdan ücrete, genel olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmadığı koşullarda çalışmaya ve yaşamaya mahkum edilmektedir.
Evrensel'i Takip Et