02 Kasım 2016 00:09

Homofobiyi futboldan tamamen şutlama zamanı

Eski Chelsea'li Futbolcu Graeme Le Saux, Federasyon Başkanı Clarke’ın sözleri sonrası başlayan homofobi tartışmaları üzerine bir makale kaleme aldı.

Paylaş

Graeme LE SAUX

Hakkımdaki dedikodular erken başlamıştı. Takım arkadaşımla kampa gitmem üzerine soyunma odasındaki birkaç oyuncu şakalar yapıyordu. İmalar, kariyerim boyunca beni takip etti. Oynadığım bir maçta fazla hareketlilik yoksa hemen tezahüratlar yükseliyordu. “Le Saux k..ına alıyor” sesleri 15 yıl boyunca tribünlerden duyuldu.
Futbol çevrelerinde kimseden herhangi bir destek görmedim. İşin aslı durumu daha da kötüleştirenler oldu. Bir anda spor dünyasının eşcinsel olmayan eşcinsel sözcüsü olmuştum. Eğer gey olsaydım, işler bir bakıma daha kolay olurdu. Ayağa kalkar ve “Evet eşcinselim. Senin sorunun ne?” derdim. Ancak durum böyle değildi ve bir yandan inkar edip bir yandan da ‘Eğer eşcinsel olsaydım bunun yanlış hiçbir tarafı olmazdı’ demek garip bir durum yaratıyordu.

TOPLUMDA İLERLEME SAĞLANDI

Eminim bir futbolcu bugün eşcinsel olduğunu açıklasa soyunma odası ona çok daha fazla destek olur. Benim futbol oynadığım dönemden bu yana toplum ve futbol büyük oranda değişti. BBC’nin bu hafta yayımladığı ankete göre taraftarların yüzde 92’si gey oyuncuların olmasını sorun etmiyor. İlerleme kaydedildi. Ancak halen yüzde 8’lik bir kesim var. Eğer bu yüzde 8, eşcinsel bir futbolcudan bu kadar dehşete düşüyorsa bir adım öne çıkıp ona düşüncelerini ifade etme fırsatı vermeliyiz ki ona tribünleri yasaklayabilelim. Futbolda istenmiyorlar.
Ben kariyerime başladığımda farklı algılanan herkes taciz kültürü ve mizahı için kolay hedefti. Siyah oyuncular için bu, uzun yıllar bir gerçeklik olarak kaldı. Korkunç bir muamele görüyorlardı ve buna tanık olmak zordu. Neyse ki durum değişti. Oyun, kapılarını farklı geçmiş ve kültürlerden insanlara açtı ve daha geniş bir toplumsal kesimi yansıtmaya başladı. Futbolla ilgili mesele hep budur: İnsanlar belli bir sorun nedeniyle sporun kendisine odaklanabilirler ancak sporda görülenler sadece toplum gerçekliğinin yansımasıdır. İnsanların ön yargılarına düzenli olarak meydan okundukça hoşgörüsüzlük tribünlerden ve soyunma odalarından kovuldu.
Elbette etnik ve cinsel kimlik arasında görsel açıdan büyük bir fark var. Siyah futbolcuların sayıları ortadaydı ve güçlü durumdalardı. Gey bir oyuncunun gerçek kimliğini açıklaması ise daha zor. Premier Lig ve Almanya milli takımında uzun yıllar forma giyen Thomas Hitzlsperger, gey olduğunu ancak futbolu bıraktıktan sonra açıklamıştı çünkü olabileceği en iyi futbolcu olmaya odaklanmak istiyordu.
Futbol, büyük bir baskının hakim olduğu bir arena bu yüzden herhangi bir kimsenin daha fazla entrika ve ilgi odağı olmamak istemesi anlaşılır. Hoşumuza gitse de gitmese de üst düzey bir profesyonel futbolcunun açılması durumunda bunun yarattığı alaka çok büyük olacaktır. Bu illa saldırılara maruz kalacağı anlamında düşünülmemeli. Kimliğini açıklayan oyuncu, toplumun geri kalanıyla aynı seviyede olunmayan bir alanda bir öncü, bir rol model de olacak. Bu, futbol çevresinin ne kadar hoşgörülü olduğundan bağımsız, hafife alınabilecek bir sorumluluk değil. Şu anda diğer sporlar bu alanda öncülük yapıyor ve ragbi liginden Keegan Hirst, ne kadar kucaklayıcı olabileceğimizi gösterdi.

CLARKE’IN MESAJI YANLIŞ

Futbolun henüz bir gey futbolcuya hazır olmadığını, “1 ya da 2 yıla daha ihtiyaç olduğunu” söyleyen Federasyon Başkanı Greg Clarke’a katılmıyorum. Bu, tamamen yanlış bir mesaj. Son 5 yılda birçok şey değişti ve bence birisinin çıkıp “Ben buyum ve gurur duyuyorum. Beni desteklemek size kalmış” demesi için yanlış bir zaman olamaz. Bu kişiyi koruma ve destekleme herkesin görevidir. Basın, oyuncular, taraftarlar…
Ancak futbol sahası hiçbir zaman “güvenli bir alan” olmayacaktır. Yanlış bir şey yaptığınızda üzerinize acımasızca gelinir, doğru bir şey yaptığınızda alkışlanırsınız. Burası, herkesin bildiği çalışma alanları gibi değildir. Her futbol tezahüratı, oyuncuya yönelik her slogan, bir takımın kazandığı ya da kaybettiği her maçta üstünlük hissi, kaybedenle alay edilmesi, kazananın böbürlenmesi vardır. Ve bu değişmeyecek.
Zor olan insanlara neyin kabul edilebilir ve neyin kabul edilemez olduğunu öğretmekte. 18 yaşında Chelsea’de kenarda otururken bizim takımda 3 siyah oyuncu vardı, buna rağmen arkamda rakip takımın siyah oyuncularına hakaret eden taraftarlar bulunuyordu. Siyah futbolcular artık böyle şeyler yaşamıyor. Irkçı söylemlerde bulunan taraftarların sayısı o kadar az ki hemen dışlanıp tribünden uzaklaştırılabiliyorlar. Homofobi konusunda da bu seviyeye gelmeliyiz. Ne yazık ki halen benim çocukluğumda arkamda oturanlar kadar cahil olan yüzde 8’lik bir kesim var. Bu, akılsızlık. Bu insanların açığa çıkmasını sağlamak için daha fazla çaba harcamalı, daha iyi bir eğitim vermeli ve hoşgörüsüzlüğe daha az toleranslı olmalıyız. Bunun gerçek olduğuna bazı yerlerde rastlıyoruz. Homofobinin yaygın olduğu ancak şimdilerde etkin bir şekilde tribünlerden uzaklaştırıldığı Brighton and Hove Albion’daki değişime bakın. 
Başarı, sadece gey futbolcuların kimliğini açıklamasıyla olmaz. Başarı, herkesin kendi kimliğiyle kabul gördüğünü hissetmesiyle olur. Eğer gey oldukları için futboldan uzak duran genç erkekler varsa bu, kendileri olmalarına izin verilmediği içindir ve bu başarısızlıktır. Bizim değiştirmemiz gereken şey de bu. Galiba bunun bir bölümü eşcinsel rol modellere sahip olmamızla alakalı. Ancak bunun, söz konusu futbolcu üzerindeki medya ilgisini büyüteceğini ve bunun futbolun suçu olmadığını da.
İnsanları, kimliğini açıklamak zorunda bırakamayız. Hitzlsperger’in açıkça söylediği gibi, eşcinsel ya da değil, bir futbolcu için en önemli şey kısa kariyerlerine en fazla şeyi sığdırabilmektir. Sporu toplumdaki herkese açık hale getirme ve homofobiyi futboldan şutlamada sorumluluk bize düşüyor.

The Guardian’dan çeviren Mithat Fabian Sözmen.
Ara başlıklar Evrensel’e aittir.

ÖNCEKİ HABER

Karadeniz’in sakladığı Sovyet heykelleri

SONRAKİ HABER

Kocaeli'de Cumhuriyet'in okunmasına dahi izin verilmedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa