02 Kasım 2016 00:17

Britanyalı siyah madenciler tarihteki yerlerini istiyor

Sözlü tarih anlatımları, ses kayıtları ve madenci hikayelerinin sunumuna yardımcı olacak bir kitapçık ile birlikte proje bir koleksiyon toplayacak.

Paylaş

Frances PERRAUDIN
The Guardian

1950’lerden itibaren Britanya’nın maden ocaklarında binlerce siyah madenci alın teri döktü. Konuyla ilgili yapılan bir proje, hem maden endüstrisi tarihinde saklı kalan bu gerçeği açığa çıkarıyor hem de o dönemde sokaklarda görülen ırkçılığın, yeraltında çalışan madenciler arasında karşılığının olmadığını ortaya koyuyor.
88 yaşındaki Fitzalbert Taylor, neden madenci olduğunu ve çalışma koşullarını şöyle anlatıyor: “Nedenlerden birisi, sıcak iş olmasıydı. Aşağıya indiğimde, farklı bir ülkeye göç etmiş gibiydim. Madenden önce inşaatta çalışırken üst üste iki pantolon giyer ama yine de soğuktan bacak ve kollarımı hissetmezdim.”  
1954 yılında, henüz 16 yaşındayken Jamaika’dan Britanya’ya gelen Taylor, 25 yıl madenlerde işçilik yaptı. Şimdi ise Britanya’daki madenlerde siyah işçilerin anılarını kayıt altına almayı amaçlayan ‘Afrikalı Kömür Madencilerinin Mirası: Nottinghamshire’dan Yaşam Hikayeleri’ başlıklı projenin yaklaşık 20 üyesinden birisi olarak çalışma yürütüyor.   

ÇOK AZ KAYNAK VAR

Sözlü tarih anlatımları, ses kayıtları ve madenci hikayelerinin sunumuna yardımcı olacak bir kitapçık ile birlikte proje bir koleksiyon toplayacak. Projenin kurucusu ve Tarihçi Norma Gregory, Britanya maden endüstrisinde siyasi işçilerin rolünün ihmal edildiğini söylüyor. Gregory, “Gönüllülerin de yardımıyla birçok kitap, film ve arşiv taraması yaptık. Sonuçta Britanya dışından madencilerle ilgili çok az kaynağa ulaştık” diyor. 
Gregory aynı zamanda, siyah madencilerle ilgili bu yılın sonunda yayımlanması planlanan bir program için BBC ile bir çalışma yürütüyor. 
Britanya endüstri tarihinin anlatımı esas olarak beyaz topluluklara mensup işçiler üzerinden yoğunlaşıyor. Gregory’nin Nottinghamshire maden endüstrisine yönelik çalışması ise İtalya, Litvanya ve Polonya’nın yanı sıra Karayip Adaları’ndan işçilerin de endüstride yeri olduğunu ortaya koyuyor.
Gregory’e göre önemli olan nokta, “Bu ülkenin farklı kültürlerden insanlar tarafından inşa edildiğinin fark edilmesi”. Britanya’da, beyaz olmayan kaç maden işçisinin çalıştığı hakkında güvenilir kayıtlar yok. Gregory’in hesaplamalarına göre 1950’lerin başından 1980’lerin sonuna kadar Afrika veya Karayip kökenli yaklaşık bin erkek işçi, Nottinghamshire madenlerinde çalıştı. Kömür madenleri, işçilerin etnik kökenleri hakkında kayıt tutmadığı ve ocakların 1980’lerde kapatılmasıyla çalışanların kayıtları çoğu zaman imha edildiği için, Gregory gibi araştırmacılar sadece eski madencilerle yaptıkları görüşmelere güvenmek zorunda. 

YUKARIDA HISIM MADENDE KARDEŞ

Garrey Mitchell 1975 yılında, henüz 17 yaşındayken Nottingham’daki Gedling madeninde işe girdi. 1986 yılında kendi işini yapmak için ayrılana kadar da orada çalıştı. İşyerinin müdürü, kendisi gibi madenci olan ve 1950’lerde Jamaika’dan göç eden babasını tanıdığı için işe alınması kolay oldu. Mitchell, “Madende birlikteliğimiz çok sağlamdı. Böyle de olmalıydı. Birbirimizin arkasını kollamalıydık. Derimizin rengi önemli değildi. Maden ocağında hepimiz aynıydık” sözleriyle çalışma koşullarının, işçiler arasındaki farklılıkları nasıl ortadan kaldırdığını özetliyor.
Eski İngiliz Futbolcu Andy Cole’un babası, 83 yaşındaki Lincoln Cole da 1965-1687 yılları arasında Gedling madeninde çalışan işçilerin arasında. Cole, işçilerin bölünen hayatlarını şu sözlerle anlatıyor: “Madende çalışmak hoşuma gidiyordu. Çünkü ahbap edinmen gerekiyordu. Parmağın yaralansa, biri mutlaka çıkıp yaranı sarardı. Ancak madenden yüzeye çıkınca, beyazlar bir hısım, siyahlar ayrı bir hısım oluyordu. Geri tekrar madene indiğinde ise otomatik olarak birlik olunurdu. Çünkü maden ocağında herkes, aynı gemide olduğunu bilirdi.”
15 farklı ülkeden işçiyi istihdam eden ve Gregory’nin söyleşi yaptığı birçok işçinin çalıştığı Gedling madeni, 1967 yılında Daily Mirror gazetesindeki bir haberde “uluslar madeni” olarak tanımlanıyordu. 1960’larda, madende çalışan 1400 işçinin yüzde 10’unun Karayiplerden geldiği düşünülüyor. O dönemden Kömür Madeni Sendikasının bir pankartında, siyah bir madenciyi, yanında beyaz iki iş arkadaşı ile birlikte görmek mümkün. İlgili pankartın altında ise şöyle yazıyor: “Yeraltındaki Kardeşlik”

IRKÇI KALKIŞMALAR YAŞANDI

Ancak pankart üzerinde resmedilen dostluk, o dönem Nottinghamshire’daki ırk ilişkilerini temsil etmekten uzaktı. 23 Ağustos 1958’de şehirde gerçekleşen bin kişilik ırkçı kalkışma, bir hafta sonra Londra Notting Hill’deki olayların öncüsüydü. Saldırılar sonucu sekiz kişi hastanelik olmuştu. Nottingham Evening Post gazetesine göre ise şehir, adeta “mezbahaneye” dönmüştü.
Cole, 1960’larda esas olarak şehrin iç açıcı bir tablosu olmadığını söylüyor. O günleri Cole, “Ellerinde bisiklet zincirleri olan serseriler vardı. Akşam altıdan sonra dışarı çıkamazdık. Çünkü saldırırlardı” sözleriyle anlatıyor. Irkçı tepkiler şehrin sokaklarında kaynarken, anlatımlara göre yer altındaki işçiler arasında yaygın değildi. Örneğin Cole hakkında bir arkadaşı ırkçı bir davranışta bulunduğu için işyeri müdürü suçlu kişiye, hemen özür dilemesini aksi takdirde işten atılacağını söylemişti. Mitchell ise ırkçılığın neden madenlere inemediğini şu sözlerle açıklıyor: “Farklı renkten işçiler arasında sürtüşme olmazdı. Aksi takdirde kötü bir iş ortamı oluşurdu ve bu, madende istenen son şeydi.” 

SENDİKAL MÜCADELEDE AYRIMCILIK

Ulusal Maden İşçileri Sendikası 1972 ve 1974’de greve çıktığında, Nottingham’daki siyah işçiler de greve katıldılar. Ancak 1984-1985 grevine, şehirdeki yerli maden işçilerinin yüzde 73’ü gibi siyah işçilerin çoğu da katılım göstermedi. 1980’lerdeki grevlere katılmış olan Garrey Mitchell, “Grevde arkadaşlarımla omuz omuzaydım. Arkadaşlarınla olmak zorundasın. Onları yalnız bırakamazsın” sözleriyle dayanışmanın önemini vurguluyor.
Fitzalbert Taylor, ’70’lerdeki grev sırasında kendisine gelen grev hattının önünde bulunma teklifini reddetme gerekçesini şu sözlerle anlatıyor: “Polis, beni yani bir siyahı ön sırada görürse, onun nasıl saldıracağını hayal edebilirsin. Bu ülkede olabilecekleri önceden anlayacak kadar uzun yaşadım.” 
(Tarihçi Norma) Gregory ile söyleşisinde “1972 grevinden sonra, ‘Bir daha asla grev hattında olmayacağım dedim” diyen Taylor, deneyimleri sonucunda sendikal mücadelenin siyah insanlar için uygun olmadığına ikna olduğunu belirtiyor. 

KALICI SAĞLIK SORUNLARI VAR

Eski madencilerin çoğu şimdi amfizem, karaciğer ve kronik bronşit gibi kalıcı sağlık sorunlarından muzdarip. Lincoln Cole, “El ve dizlerinin üstünde çalışmak zorunda olduğun için iş zordu. Vücut yapım bozuldu. Ancak buna değerdi çünkü iş güvencesi vardı” diyor. Diğer yandan o dönem geçirdiği bir iş kazası sonucu başı ve çenesinden ağır yaralanan ve yedi ay çalışamaz duruma gelen Taylor, “İşe geri dönene kadar, kazanın ne kadar kötü olduğunu anlayamadım. Arkadaşlarımdan birisi, ‘Albert, o gün seni gördüğümde ölmüş olduğunu düşünmüştüm” dediğini aktarıyor. 
Sürdürülen bu proje genel olarak, tarihi bir eksikliği gidermeyi amaçlıyor. “İnternette Britanya’daki siyah maden işçileriyle ilgili arama yaptığımda hiçbir şey bulamadım” diyen Mitchell, “Bundan dolayı incindim. Çünkü siyahlar bu ülkenin maden endüstrisine çok sayıda katkıda bulundu” sözleriyle eksik kalan tarihi tamamlamak istediklerini ifade ediyor.

(Çeviren: Ayşegül Taş Doğan)
* Başlık ve arabaşlıklar Evrensel’e aittir.

ÖNCEKİ HABER

Adanalı öğrenciler ve veliler öğretmenlerine sahip çıktı 

SONRAKİ HABER

Minotauros’a yem olmayacağız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa