Weiberwerk / Kadın İşi
Sanatçı Gerhard Albert, kendi atölyesinde “Özgürce resim yap” temalı bir kursa çağrı yapmış ve katılımcılar arasındaki beş kadın daimi olmuş.
Lili CAN
İsviçre’nin Almanya sınırındayız. Ren Nehri’nin bir ucuna iliştirilmiş küçük, tarihi bir kasabadayız. Stein am Rhein adı, yani Ren’deki Taş. Rengârenk bisküviler gibi dizilmiş yapıların bazıları 1200’lu yıllara dayanıyor. Hangi sokağa girseniz, hangi açıdan baksanız adeta bir masal kentindesiniz.
Yüzyıllardır yaşayan bu kentin sanatla tek bağının o tarihi yapılara resmedilen figürler olmadığını, Falkengallerie’ye girince anlıyoruz. Üç kadın oturmuş, bir yandan sıcacık kahvelerini içip sanırım evde yapılmış kurabiyelerini yiyor, bir yandan da sohbet ediyorlardı. Biz tablolara bakmaya başladık, kadınlardan biri de bize anlatmaya başladı. Oradaki tabloların hepsini Alman ve İsviçreli beş kadından oluşan bir grup yapmış. Sanatçı Gerhard Albert, kendi atölyesinde “Özgürce resim yap” temalı bir kursa çağrı yapmış ve katılımcılar arasındaki bu beş kadın daimi olmuş. Ardından 2012’de ‘Weiberwerk’ yani ‘Kadın işi’ adında ilk sergilerini açmışlar. Haftada bir kez atölyede resim yaptıklarını ve birbirlerine ilham, güç ve güven duygusu verdiklerini dile getiriyorlar.
Gruplarının hikâyeleri böyle. Kendi hikâyelerini de onlardan dinleyelim:
BANA KENDİMİ HARİKA HİSSETTİRİYOR
Hannelore Schneider: Emekliyim, uzun yıllar boyunca engelli öğrenciler için bir okulda ergoterapist olarak çalıştım. Çok uzun zamandır resimle uğraşıyorum, 1980’de sulu boya ile resim yapmaya başladım. Hatta küçük sergiler bile açtım. Yaptığım resimler, içinde bulunduğum ruh halinin eseri aslında; kimi zaman oldukça ferah ve açık, kimi zaman ise kapalı, kasvetli… Resim yapmak bana güzel, mutlu ve huzurlu bir dünya sunuyor. Bu da bana kendimi harika hissettiriyor. Hatta yemeyi ve içmeyi bile unutuyorum. Picasso’nun da dediği gibi; Sanat, ruhlarımızdan günlük hayatın tozunu alıp götürüverir.
SANATIN İÇİNDE HER ŞEYİN MÜMKÜN
Hermi Wirth: 1940’ta Zürih’te doğdum ve 15 yıldır burada yaşıyorum. Birçok işte çalıştım. 10 yıl kadınlar için şapka tasarladım. İki çocuklu bir ev kadını oldum, 5 yıl bir dükkânda satıcılık yaptım. Sonra, idareci olarak çalıştım. Okuldayken de en sevdiğim alan resim yapmaktı. Daha sonra el işleri kursuna katıldım. Benim için, sanat, içinde her şeyin mümkün olduğu bir alan.
KADINLAR KENDİ YOLLARINI BULMALI
Roswitha Moser: Kuzey Almanyalıyım. 4 yıldır burada yaşıyorum. Sağlık uzmanıyım; ama ağır bir hastalık yüzünden şu anda bir nakliye firmasında muhasebeci olarak çalışıyorum. Günlük yaşamın telaşının üstesinden gelmek için hayatımdaki en önemli şey resim yapmak. Hayal gücümü tamamen özgürce kullanabiliyorum, bu da bana güç veriyor. Stein’daki sergi, ikinci sergimizdi ve gayet başarılı geçti. Kadınların kendi yollarını bulmalarını ve bunun farkına varmalarını istiyorum. Her kadın bu güce sahip; yeter ki dışa vurun! Hem de bütün kadınlığınızla, bütün duygularınızla… Ancak böyle bir şeyleri değiştirebilirsiniz.
SUYUN TAŞI KIRMASI GİBİ
Ulla Hilgard: Almanya’da dünyaya geldim. İki evlilik yaptım. İki çocuğum, 3 torunum var. Ameliyat hemşiresi ve yaşlı bakıcısı olarak çalışıyorum. 1992 yılında “Spielart” (Oyun Sanatı) isimli bir dükkan açtım. Böylece “oyun” ve “sanat” kavramları arasında bir köprü kurmayı, çocuklar ve yetişkinlerin kendi içlerindeki yaratıcılıkların farkına varmalarını sağlamayı ve bunu desteklemek istedim. Spielart, aynı zamanda değişik sergilerin açıldığı bir galeriydi. Üç beş yıl sonra burayı kapattım. Çok rağbet gören bir yerdi ama masrafları da çoktu... Eski mesleğime geri döndüm.
Çocukken resim yapmak benim için zaten bir tutkuydu, gençlik dönemimde ise iç dünyamın mutsuzluklarını, hayal kırıklıklarını resmetmeye başladım. Şimdilerde ise resim yapmak, bütün direktiflerden, zorunluluklardan sıyrılıp özgürce yaratıcılığımı anlatabilmek aslında.
Dünyanın her yerindeki kadınları bir araya gelme ve sanatsal anlamda bir şeyler yaratma konusunda cesaretlendirmek isterim. Hiçbir yasak ya da kural tanımadan bir şeyler üretin, kendinize güvenin, cesur olun, bir araya gelin. Düşündüğümüzden daha güçlüyüz aslında. Yumuşak suyun taşı kırması gibi; kadının gücü her şeyi alt eder. Bana göre, sanat, kadınlara yeni bir yolda adım atmaya olanak sunuyor.
DEĞİŞTİRME GÜCÜNE SAHİBİZ
Ruth Altherr: Emekliyim. Erken yaşta evlendim, üç çocuk büyüttüm. Rehabilitasyon kliniğinde part-time yardımcı bakıcılık yapıyorum. 6, 7 ve 10 yaşlarında üç torunum var. Haftada bir iki gün onlara bakıyorum. Tehlikeli bir hastalığın pençesine düştüğümde, hayatın anlamını sorgulamaya başladım ve sağlık-hastalık kavramları üzerine yoğunlaştım. Atölyeye davet edilince hiç düşünmeden katıldım ve böylece kendi iç dünyamı resim yoluyla dış dünyada görünür kılabildim. Yarattığım resimler benim aynadaki yansımam gibi; bana dair ne varsa, bütün detaylar, yaptığım resimlerde saklı aslında. Resimlere ruhumla bakmayı öğreniyorum ve bu sayede kendimi ve dünyayı bir bütün olarak keşfediyorum.
‘Kadın İşi’ sergimiz hakkında şunları ekleyebilirim. Bu ismin kışkırtıcı ve önyargılara açık olduğunun bilincindeyiz. Yine de ben bu ismi, kadınları yeniden görünür kıldığı için gerekli buluyorum. Bütün kadınların kendi iç dünyasının bilgisini ve gücünü göstermelerini ve bu bilgiyi ve gücü diğer insanlarla paylaşmalarını istiyorum. Biz kadınlar, bilgimizi ve sevgimizi yaşattıkça, bu dünyayı değiştirebilmek adına gerekli olan “gerçek güç”e sahibiz.
Almanca’dan çeviren: İrem Karabatak