7 Kasım 2016 20:22

Sinancem ALİKOÇ
Ortadoğu Teknik Üniversitesi

Akademinin kökeni Yunan filozof Platon’un doğa bilimleri, matematik ve yönetim biçimi derslerini verdiği “Akademeia” adı ile bilinen zeytinlikten gelir. O günden bugüne akademi, bilginin üretildiği, öğretim aracılığıyla gelecek kuşaklara aktarıldığı, somut ve soyut ortamın genel adı haline geldi.
Akademi o günden bugüne hakim sınıfların çıkarlarına uygun bir programa sahip olması için yeniden ve yeniden organize edildi. Buna rağmen teknik bilimler, beşeri ve fen bilimleri tarihin akıntısıyla birlikte ilerlemiş, toplumsal hafızanın oluşmasına, deneylerin kanıtına ve toplumların ileri çıkım savaşımlarına katkıda bulunmuştur.
Dünyanın en eski üniversitesi olarak bilinen Kostantinopoli Üniversitesi, İmparator III. Michael tarafından 900’e yakın öğrenci ve 40’a yakın akademisyen ile kuruluyor. Sanıyoruz ki III. Michael putseven siyasetinin devamı için kendi saray bürokrat ve loncalarını yaratmak istiyordu. III. Michael öğrenci ve akademisyenleri bir araya getirip egemen sınıf çıkarlarını savunmak için akademik yıl açılış törenlerinde nutuklar atıyor muydu bilmiyoruz ama bu durum ülkemizde 2016-2017 Akademik Yıl Açılış Töreni’nde yaşandı.
AÇILIŞ OLUR DA CUMHURBAŞKANI OLMAZ MI?
Beşevler’de gerçekleşen akademik yıl açılış töreni ilk defa Cumhurbaşkanının da katılım gösterdiği bir toplamla gerçekleşti. Cumhurbaşkanının akademisyenler tarafından “taraftarlarınca alkışlanırmış” gibi karşılandığı törende YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın ardından Recep Tayyip Erdoğan konuştu. Satır aralarında sürekli ve sürekli her ile üniversite açıldığını, Türkiye’de bilimsel ve nitelikli eğitim konusunda çığır açıldığını ve ekonomik kalkınmanın da bunun üzerinden şekillendiğinden bahsetti.
“ÜNİVERSİTELER DE BÖLGESEL KALKINSIN”
Bununla yetinmeyen Erdoğan, bir adım daha da ileri giderek, beş üniversitenin bölgesel kalkınma için ihtiyaç duyulan alanlara özel teşvik edileceğini ve destekleneceğini duyurdu. Bölgesel Kalkınma İçin Misyon Farklılığı projesinin sermayenin koşullarına göre üniversiteleri yeniden organize ettiği tartışma götürmez bir gerçektir. Zaten var olan koşullarda da piyasalaşma ve üniversitenin “sermaye için bilim” sloganıyla gençliğin demokratik, bilimsel ve laik bir eğitim alma hakkı gasp edilirken bu proje, var olan duruma tüy dikiyor.
NEYE GÖRE ÜNİVERSİTE, KİME GÖRE ÜNİVERSİTE?
Bu ve bu gibi projelerin gerçekleşmesiyle hali hazırda çürümeye yüz tutmuş üniversiteler tümden bir uçurumun içine sürükleniyor. Tam bu tartışmalarla birlikte aklımıza “Üniversite program ve projeleri neye göre planlanmalı?” sorusu geliyor. Evet, bu program ve projelerin ekonomik esaslı olması kaçınılmazdır ama bir grup sermayedar ve büyük arsa sahiplerinin geliştiği bir ekonomik düzlemde değil, tam tersine geniş halk kesimlerinin çıkarlarına uygun bir ekonomik düzlemde gelişmeli. Aksi takdirde akademinin yapısı teknik ve sosyal bilimler, fen bilimleri alanında kaçınılmaz bir fikri sefalet ve yozlaşmayla karşı karşıya kalacaktır.
Rektörlük seçimlerini öğrencilerin söz sahibi olamadığı bir düzene dahi razı olmayanlar, elbette bu sefalet ve yozluğu kendi kurtarıcıları olarak görüyorlar. Ancak III. Micahel’den bu yana hatırlatmak isteriz; kendi hakkını gasp ettirmek istemeyen, sermayeye ve onun kalkınma planlarına kendi gelecek kaygılarıyla beraber baş eğmeyecek bir yükseköğrenim gençliği, akademi var olduğundan beri varlığını korumuştur.

Evrensel'i Takip Et