13 Kasım 2016 09:31

İsmail AFACAN 

Zor bir konu... Biraz da tartışmalı... Tartışmaya açtığımız şiirin biricikliğiyse... Yaptığımız mayınlı arazide dolaşmak biraz... Dikkatli ve temkinli bir tanımlamaya ihtiyaç var o zaman. Belki de en iyisi bir tanımlama yapmamak. Yazının amacı şu: “Şairlerin birbirlerinden beslendiğini göstermek.” Kimi zaman da daha fazlası... Ona da okurlar karar versin o vakit... Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için şunu hemen söyleyelim: “Vereceğimiz örnekler şairlerimizin ana karakteristiği değil.” Benzerliklerden yola çıkarak iddialı sonuçlara varmak değil amacımız. Postmodernist eleştirmenler metinler arasılık diyor buna. Çağdaş Türk Şiirinin birçok şairinde bunu görebiliriz... Ses, dize ve söz benzerliklerinden yararlanan şairlerimiz kimi zaman kendi özgünlüklerini katarak yeniden ürettikleri şiirlerdir. Ama iyi bir şiir okuru “ben bu şiiri daha önce okumuştum” hissinden kendini alıkoyamaz. Bir şeytandır dürter. “Daha önce nerede okumuştum bu şiiri” der durur. Ne de olsa şairler akrabadır biraz, şiirler kardeş.  

***

Orhan Veli’yle başlayalım.  Şiirin ismi “Dağ Başı”... Dizeler ise şöyle: “Dağ başındasın;/ Derdin, günün hasretlik/ Akşam olmuş, güneş batmış/ İçmeyip de ne halt edeceksin” Şiirin son iki dizesine odaklanalım ve Fransız şair Paul Eluard’ın “Karartma” şiirindeki şu dizelerle karşılaştıralım: “Kapılar tutulmuş neylersin/ Neylersin içerde kalmışız/ Yollar kesilmiş/ Şehir yenilmiş neylersin/ Açlıktır başlamış/ Elde silah kalmamış neylersin/ Neylersin karanlık bastırmış/ Sevişmezsin de neylersin.” Orhan Veli’nin “Akşam olmuş, güneş batmış” dizesiyle Eluard’ın “Neylersin karanlık bastırmış” dizesi ne kadar birbirine benziyor. Aynı vakitten bahsediyor ikisi de... Ama bu benzerliği perçinleyen dize ikisinin de final dizeleri. “Sevişmezsin de neylersin” diyor Eluard... Orhan Veli ise “İçmeyip de ne halt edeceksin”... İkisinin de vurguladığı zaman dilimi ve duygu aynı... Size tesadüf gelebilir ama Orhan Veli’nin Eluard’dan etkilendiğini biliyorsak bahsettiğimiz tesadüften ötesi biraz...    

***

İkinci Yeninin iki büyük ustası: Edip Cansever  ve Cemal Süreya... Edip Cansever’le özdeşleşen bir şiir  “Masa da masaymış ha”...  Cemal Süreya’nın “Elma” şiirindeki  “elma da elma ha Allahlık” dizesi “Masa da masaymış ha”yı hatırlatıyor. Cemal Süreya “Masa da masaymış ha”nın kalıbından yararlanıyor. Ama Edip Cansever’den farklı bir duyguya odaklanıyor. “Elma da elmaymış ha Allahlık” dizesinde erotizm vurgusu var. İtaatsizlik ve cinsellik ekseninde mitolojinin yasak meyvesi elma bir metafora dönüşür Cemal Süreya’nın dizelerinde. Ama ne olursa olsun... Bu dizeyi okuyan herkesin aklına Edip Cansever dizeleri gelir hemen. 

***

Can Yücel’in önemli şairlerin akıllara kazınan dizelerinden yola çıkarak yazdığı şiirlere ayrı parantez açmak lazım. Can Yücel şiirinde bu durum bir esinlenme değildir, şairin bizzat bilinçli olarak yazdığı yerde nazire yaptığı şiirlerdir. Kimler yok ki göndermeler yaptığı şairlerin arasında... Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nazım Hikmet, Ahmet Haşim ve Orhan Veli... Türk şiirinin önemli isimlerinin şiirleri Can Yücel’de başka bir boyut kazanır. Mesela Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Ne Zamanın İçindeyim” şiirinden yola çıkan şair bir mahkumun cezaevindeki zaman algısına odaklanır: “Tanpınar ne içindeymiş zamanın ne de dışındaymış zamanın/Kapısında beklerken bu guguklu DAMın/Üstadı andırır gibi olsa da hal-i perişanımız/Biz Tecritteyken bile civcivindeydik yaşamın”

***

Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün... İster metinler arasılık deyin, ister esin, isterse gönderme... Sadece bu şairlerimizle sınırlı değil. Çağdaş Türk Şiirinin bir gerçeği bu... Cahit Sıtkı’nın Fransız şairlerden esinin ötesine geçen dizleri de mevcut... Yine Ahmed Arif’in -Enver Gökçe’den- esinin ötesine geçen dizeleri de...  O zaman bir tanımlamak yapmak lazım. Çağdaş Türk Şiiri üzerine düşünen eleştirmenlerin yanıtlaması gereken bir soru karşısında duruyor... Soralım: Bu durum nasıl tanımlanmalı?

Evrensel'i Takip Et