20 Kasım 2016 00:14

Edebiyatın gücü zorbalığı hep yendi, yine yener...

OHAL ve KHK’lerin kültür-sanat alanındaki tahribatı ağır oldu.

Paylaş

DOSYA: OHAL'DE NELER OLDU?

OHAL süreciyle birlikte yayın hayatı durdurulan pek çok gazete, radyo ve televizyon kanalının yanına kültür ve düşün dergileri Evrensel Kültür, Tiroj ve Özgürlük Dünyası da eklendi. Kültür dergilerinin bile artık KHK’lerle kapatılıyor olması ülkenin bugünü ve geleceğiyle herkesin endişelerini artırdı. Peki, şu an yayın hayatını sürdüren kültür ve düşün dergileri bu gelişmeleri nasıl izliyor? OHAL’in kültür sanat dünyasına yansımalarını nasıl değerlendiriyorlar? Birikim, Varlık, K24 ve Altyazı dergilerine sorduk.

Olağanüstü Hal uygulamaları, kültür sanat alanında yayın yapan dergilerin bile bir gecede KHK’lerle kapatılması aşamasına vardı. Sizce gazete ve dergi kapatmalarla ne amaçlanıyor, bu sürecin nasıl devam edeceğiyle ilgili öngörünüz nedir?

Barış ÖZKUL-Tanıl BORA (Birikim Dergisi Yayın Koordinatörleri): Amaçlanan tek sesli bir toplum yaratmak. Bunun için yıllara yayılan bir kültürel birikimi yasaklarla ve kapatmalarla yok etmeye çalışıyorlar.  Dergiler, canlı varlıklardır. Düşünce, akıl, fikir, kültür, edebiyat, dil, söz, dergilerde nefes alır. Arkasında yılları bırakmış bir dergi, başlı başına bir kültür varlığıdır, bilge bir insan gibi hürmete değerdir. Öte yandan yapmak istedikleri salt düşünce ve ifade özgürlüğü alanıyla sınırlı değil. Hayatın her alanında yeni bir ölçüyü, “yerli ve milli” kıstasını hâkim kılmaya çalışıyorlar.  

Sibel ORAL (K24 Yayın Yönetmeni): Muhalif tek bir yayın kalmayana kadar devam edebilirler. Muhalif gazetecilerin kitaplarını, olan bitene sessiz kalmayan, bir şekilde tepkisini dile getiren yayınevlerini dahi kapatabilirler, ama... Her şeyi, her yayını kapatmaya kalkışsalar bile, söz, hele de yazı mutlaka kazanır. Tarih bize bunu gösterdi; kapatanlar, yasaklayanlar zaman içinde hep lanetlendi, insanlık mirasının kara yüzü olarak anıldılar ama özgürlükten yana yazanların, özgürlüğün sonuna kadar savunarak yazanların sözü kaldı geriye, onların ışığı, onların direnci, onların yaratma gücü kaldı. Biz de bundan güç alarak ne olursa olsun hikâyeler anlatmaya, şiirler söylemeye, kitaplarla yürümeye kararlıyız. Biliyoruz; edebiyatın, yazının gücü zorbalığı hep yendi, yine yener...

Enver ERCAN (Varlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni): İktidarın hoşuna gitmeyen ne varsa; dergi, gazete, sendika, vakıf vs üstü çizilecek gibi görünüyor. Bunun hangi düzeyde olacağını Allah bilir. Çünkü sıra herkeste!

Ayça ÇİFTÇİ (Altyazı Sinema Dergisi Editörü): Yaşadığımız baskının şiddetine karşı pek çoğumuzun geliştirdiği psikolojik refleksin içinde, kötücül bir hastalığın yarattığı ruh hâline benzer bir yan var uzun süredir. Son gelinen aşamaya bir düzeyde alışmak, mevcut durumda yaşamayı çok zor da olsa öğrenmek, daha kötüsünün gelmemesini umup onun için mücadele vermek... Fakat bazen öngördüğümüz, bazense öngörülerimizin ve hayal gücümüzün sınırlarını aşan bir baskı mekanizmasını deneyimledik, deneyimliyoruz. Son dönemde yaşadıklarımıza bakınca öyle anlaşılıyor ki, Türkiye siyasetinin mevcut siyasi dengeleri değişmedikçe, duyulur olan muhalif sesleri tamamen susturmak için ne gerekiyorsa yapmaya devam edecekler. O yüzden, bir yandan bu gidişin mutlaka değişeceğine, değiştirilebileceğine dair iyimser inancımızı canlı tutup beslerken, bir yandan da mevcut tabloda bizi nelerin beklediği konusunda karamsar öngörülerle düşünmekte, tartışmakta, plan yapmakta belli ki yarar var.

SÖYLEYECEK SÖZÜ OLANLAR OHAL’DE DAHİ MECRASINI YARATIR

OHAL sürecinin basın ve yayın başta olmak üzere kültür sanat hayatına yansımalarına dair gözlemleriniz neler?

Barış ÖZKUL-Tanıl BORA: Baskı karşısında demokratik refleksler gösteren bir sivil topluma ve eleştirel kamuoyuna sahip olmadığımız için bu tür dönemlerde en muhafazakâr seçeneğin tercih edilmesi; gerçeklikle kurulan ilişkinin iktidarın diline göre tanımlanması asırlar içinde oluşmuş ve tekrar eden bir gelenektir. Merkez/ana akım medyanın OHAL sürecindeki çizgisini yayıncılık etiği, düşünce onuru vb. ilkeler etrafında değil bu tarihî gelenek içinde değerlendirmek gerekir. Muhalif medyaya gelince; vaziyetin hiç iç açıcı olmadığı ortada ama internet ve bilgi teknolojilerindeki olağanüstü çeşitlenmenin sunduğu imkânlar doğru kullanıldığında OHAL şartlarında dahi sözün iletileceği meşru mecralar bir şekilde yaratılacaktır.

Sibel ORAL: Yazanı, çizeni ve yayıncıyı “lal etmeye” dönük bir çalışması olduğunu düşünüyorum. Bu böyle, çünkü hâlâ yazanlardan, haber yapanlardan, düşünen ve üretenlerden korkuyorlar.

Enver ERCAN: Bu tür süreçlerde Karakuşî hükümler kolaylıkla geçerli olabilir. Bildiğiniz gibi, tarihte Karakuşî’nin verdiği hükümler meşhurdur. Bir hükmü geldi aklıma: Önüne getirilen suçluları suçunu sorup soruşturmadan ve varsa derecesini anlamadan  “hepsini asın” demiş. Bir suçsuz da varmış aralarında, yanlışlıkla onu da getirdiklerini söylemişler. “Farketmez” demiş, “Onu da asın!” Böyle bir sürecin önü açık…

Ayça ÇİFTÇİ: Bir ordu darbesi girişimine cevap olarak kurgulanan OHAL süreci, 15 Temmuz’dan bugüne, zamana yayılmış bir darbe gibi seyretti. Ordunun darbeye kalkıştığı geceye dair tartışılan çeşitli konulardan biri de, günümüzde kitle iletişim araçlarını hızla ve tamamen kontrol altına almanın artık eskisi gibi kolay olmadığı ve bunu başaramayan bir darbenin başarılı olamayacağıydı. Bu fikre göre, darbecilerin ne kadar güçlü olduğu kadar, halkın algısında ne kadar güçlü göründükleri de önemliydi; bilgiyi ve söylemi kontrol altına almak aynı zamanda kitleler nezdindeki imajını da kontrol edebilmek demekti. Ordu güçlerinin bir gecede yapamadığı şeyi, iktidar aygıtını elinde tutmanın getirdiği nimetlerden ve ‘olağanüstü yetkiler’den faydalanarak bir sürece yayarak yapıyor mevcut hükümet. Kesin sınırlarla belirlediği ve kontrolü altındaki basın yayın organlarına dikte ettiği söylemlerin ve bilgilerin dışında hiçbir sesin kitlelerle iletişime geçmesine izin vermemek için elinden geleni yapıyor. Olduklarından da güçlü görünmek, giriştikleri tehlikeli oyunda en çok ihtiyaç duydukları şey.

DAYANIŞMA HER ZAMANKİNDEN DAHA YAKICI BİR İHTİYAÇ

Gelişmeler karşısında yayıncıların, aydın ve sanatçıların sizce nasıl bir yol haritası olmalıdır?

Barış ÖZKUL-Tanıl BORA: Deyim yerindeyse, hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmak gerek. Bir yandan, elbette baskılara duyarlı ve hazırlıklı olunacak, dayanışma içinde olunacak, aksi düşünülemez. Bir yanda da, sadece aktüaliteye de teslim olmadan, düşünsel ve kültürel üretimi sebatla sürdürmekten geri durmamak gerektiğini düşünüyorum. “Maneviyatımızın” icabı budur.

Sibel ORAL: Yayıncılar basın ve ifade özgürlüğünün olanaklarını ve sınırlarını olabildiğince hiç kimseyi dışlamadan herkes için gözetmek zorundadır. Buna iktidarın yanındakiler de dahil. Yayıncılar sadece kitaplarını bastığı kendi yazarlarını değil ifade ve yaşam hakkı kısıtlanan tüm yazarları birbirleriyle dayanışma içerisinde sonuna kadar sahiplenmelidir.

Enver ERCAN: Önerimin karşılık bulacağını sanmam. Bütün dergiler birleşip bir blok oluşturulmalı desem, hemen dini ve ideolojik bakış egemen olacak. Kimisi ben dindarım diyecek, kimisi ben ulusalcıyım, kimisi ben demokratım, kimisi ben Kürdüm diyecek. Bir araya gelinmesi imkânsız bence. Sözgelimi, Evrensel Kültür dergisi kapatılınca düşünce özgürlüğü adına kaç dergi yöneticisi bu duruma karşı çıktı?

Ayça ÇİFTÇİ: Basın ve yayın kuruluşları üzerindeki bu baskı ve engelleme tablosunu neresinden yırtabileceğimiz sorusunun bir yanı, somut olarak yeni mecralar üretmeye odaklanıyor elbette. Mevzunun bu somut ayağı üzerine yeni fikirler geliştirmek tabii ki yol haritasının önemli bir parçası. Ama günümüz teknolojisine de güvenerek inanıyoruz ki, “işimize bakmanın” mecralarını somut olarak mutlaka buluruz, yaratırız. Bir dergi kapatılır farklı bir isimle yine çıkar, bir başka yayın matbuyken dijital olur. O yüzden, birbirimize güç vermenin kanallarını nasıl öreceğimiz sorusu belki daha önemli. Her zaman olduğu gibi, baskı ve şiddetin dayanışma ihtiyacını daha yakıcı hâle getirdiğini, insanları bir araya getirdiğini küçük ölçeklerde görmeye başladık bile. ‘Kendiliğinden’ yaşanan bu buluşmaları yaygınlaştırmak, dayanışmayı baskıcı adımlara karşı bir refleks olmaktan çıkarıp, süreklileştirilmiş ve sürdürülebilir biçimlerde arayabilmeliyiz. Türkiye’de dergicilik, çok güçlü ve canlı bir damar olageldi. Kitapçılar, kimi amatör kimi profesyonel sayısız siyaset, mizah, tiyatro, edebiyat dergileriyle dolu. Dünyayla bir alıp veremediği olan ama bu duyguyla ne yapacağını bilemeyen üç beş gencin bir araya gelince hemen bir dergi, olmadı fanzin çıkarma fikrine ulaşmaları, bir espri konusu olacak kadar yaygındır Türkiye’de. Birlikte ne yapılabileceği sorusunun cevabının ancak birlikte üretirken aranabileceğine dair bir önsezinin ürünü belki bu. Uzun yıllardır üreten yayınların kapatılmasına tepki verirken de yeni mecralar ararken de, bu ülkede hep kendiliğinden yaygın olmuş bu sezginin gerçekliğine ve içerdiği heyacana da yaslanabilir, sahip çıkabiliriz.


SANATIN OHAL NOTLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında 20 Temmuz’da yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucunda tüm Türkiye’de olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi. OHAL’in ilanından bu yana geçen dört aylık süreçte aşağıda sırladığımız notlar, olağanüstü halin demokrasi ve özgürlüklerin yanı sıra sosyal ve kültürel yaşamı nasıl etkilediğini çarpıcı halde ortaya koyuyor.

İşten çıkarılan oyuncular, açığa alınan usta sanatçılar, kapatılan 40’ı aşkın yayınevi, toplatılan karikatür yayınları, kapatılan dergiler, linç edilen sanatçılar, çeşitli nedenlerle iptal edilen festivaller... sıra öyle uzuyor ki “Hayatın can damarı” olarak atıf yapılan sanatın damarlarının ne derece fütursuzca OHAL kararlarıyla gerildiğini görebiliyoruz.


‘HASSAS DÖNEMİN’ FATURASI

-KHK’lerle kapatılan yayınların arasına ilk kez kültür ve düşün dergileri olan Evrensel Kültür, Tiroj ve Özgürlük Dünyası adlı yayınlar katıldı.

-OHAL KHK’leriyle kapatılan yayınevi sayısı 40’ı aştı.

-OHAL’i getiren 667 sayılı KHK’nin ilan edilmesinden sonra İstanbul Şehir Tiyatrolarından aralarında Ragıp Yavuz, Sevinç Erbulak ve Arda Aydın’ın da bulunduğu 7 kadrolu sanatçı açığa alındı. Ragıp Yavuz, sosyal medyadaki paylaşımları gerekçe gösterilerek, İBB Şehir Tiyatrosundan ihraç edilirken, aynı kurumda 20 taşeron oyuncu işten çıkartıldı.

-Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Nejat Birecik’in bu yıl açılış oyunlarının sadece “yerli ve milli” oyunlardan oluşacağını söylemesi ve yabancı oyunların açılış repertuvarından kaldırıldığını açıklaması üzerine başlatılan tartışmalar da OHAL sürecinin sahnelere nasıl yansıdığını ifade eden gelişmeler oldu.

-OHAL soruşturmalarında açığa alınan eğitimcilerin arasında edebiyatçı kimliklere sahip olan Kemal Varol, İlhami Sidar, Şener Özmen, Dilawer Zeraq, Murat Özyaşar, Şair Servet Üstün Akbaba ile Lal Laleş ve güncel sanat alanındaki çalışmalarıyla bilinen Cengiz Tekin de yer aldı.

SILA’YA ‘DEMOKRASİ’ LİNCİ

-Demokrasi Mitingini Eleştiren Sıla Gençoğlu’nun konserleri iptal edildi.

-Karikatür dergisi LeMan’ın ‘darbe özel’ sayısı toplatıldı.

-Uluslararası Malatya Film Festivali, Malatya Valiliğinin verdiği karar ile iptal edildi.

-Akbank Sanat, Post-Peace sergisini ‘Hassas Dönem’ gerekçesiyle iptal etti.

- Diyarbakır’ın Sur Belediyesine kayyım olarak atanan Vali Yardımcısı Bilal Özkan, Kültür Müdürlüğü bünyesindeki 5 tiyatro sanatçısını Zabıta Müdürlüğüne verdi.

GÜVENLİK GEREKÇESİYLE İPTAL EDİLEN ETKİNLİKLER

- Joan Baez 12 Ağustos’ta vereceği konseri “Daha tehlikeli bir ülke görmemiştim” diyerek kendi isteğiyle iptal etti.

- Dostlar Tiyatrosunun İstanbul Kadıköy Lisesine ait Mahmut Muhtar Paşa Konağı’nda oluşturduğu açık hava tiyatrosunda sunulmakta olan ‘Güneşin Sofrasında– Nâzım ve Brecht’ başlıklı müzikali “güvenlik gerekçeleri” nedeniyle iptal edildi.

- One Love Festival / 17 Temmuz Parkorman (Two Door Cinema Club, Django Django, Balthazar, HVOB, Arthur Beatrice, Klangkarussel, Butch, Ben Pearce)

- Skunk Anansie konseri iptal edildi/ 21 Temmuz Zorlu PSM

- İstanbul Caz Festivali iptal edildi / 27 Haziran-25 Temmuz (Lenny White, Branford Marsalis Quartet with Special Guest Kurt Ellingi Antonio Sanchez ile Migration ve Scofield Mehldau Guiliana, Ernest Ranglin & Friends, The Budos Band)

- Istanbul Blue Night Festival / 26 Temmuz KüçükÇiftlik Park (Muse, Birth of Joy, Ferman Akgül&friends, You May Kiss The Bride)

- Masstival / 8 Ağustos KüçükÇiftlik Park (Sia, Fallulah, Oh Land, Selah Sue)

- Morrissey konseri / 19 Ağustos

- Yüzde 100 Metal Fest Headbangers’ Weekend / 27 Ağustos KüçükÇiftlik Park (Testament, Haggard, Eluveitie, Kalmah, Orphaned Land ve Abbath

ÖNCEKİ HABER

Amerikan tekellerinin Avrupa’daki Truva atı

SONRAKİ HABER

‘Şarkılarımız, sinemamız halkımızın hizmetinde olacaktır’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa