21 Kasım 2016 00:55

Türkiye, Suriye politikası ve olasılıklar

Arap yazarlardan Türkiye dış politikası yorumu: Erdoğan, Türk kamyonuna tam gaz basmış durumda. Türkiye’nin bölgedeki planları ise çöküşünün eşiğinde.

Paylaş

Ali KARATAŞ / Yusuf ERTAŞ

AKP Hükümeti bu hafta da uyguladığı dış politika nedeniyle Arap basının gündeminin ön sıralarında yer aldı. Hemen her hafta Türkiye üzerine yazdığı makaleleri ile tanınan Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nurettin, Musul ve Kuzey Suriye’de yaşananları, Türkiye’nin projesini anlamak için bir “vaka” olarak  nitelendirdi. Nurettin maddeler halinde Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesine olanak sağlayan koşulları sıraladı.

Bu süreçte Suriye muhalefetinde de bir hareketlilik gözleniyor. Ortadoğu’nun tanınmış yazarlarından Abdulbari Atwan, içeride ve dışarıda yer alan ‘Suriye muhalefeti’nin yakında yeniden toplanacağına dikkat çekti. Atwan, Rai al Youm’daki yazısında, “Rusya’nın desteğiyle Suriye’nin içinden ve dışından muhaliflerle konferans hazırlığında olduğu haberleri geliyor. Konferans, diyalog zemininde kapsamlı bir ulusal uzlaşmanın önünü açma hedefinde.  Hazırlık toplantıları için Şam, Maskat, Duabi ve Kahire gibi başkentler aday” ifadelerini kullandı.

Bölgede diğer dikkat çeken iki gelişme da ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’in önderliğinde Umman’ın başkenti Maskat’ta Yemen’le ilgili varılan anlaşma ve devam eden Afrika Zirvesi. Al Kuds al Arabi gazetesinin başyazısında işlediği yazıda Husilerle varılan anlaşmanın ayrıntıları yer almıyor. Ama gazete meşru hükümet olarak nitelendirdiği Abdurabbu Mansur Hükümetinin süreçte yer almamasından rahatsızlığını dile getiriyor. 

Mısır’ın devlet gazetesi al Ahram ise, Afrika Zirvesinden beklentileri başyazısında gündeme taşıdı.


El BAB’TAN TELAFER’E  TÜRKİYE; SINIR ÇİZGİLERİ VE YENİ ÇATIŞMALAR

Muhammed NUREDDİN
as Safir

RECEP Tayyip Erdoğan, Türk kamyonuna tam gaz basmış durumda. Yurt içinde ve yurt dışında kazanımlar elde etti. Türkiye’nin bölgedeki planlarının çöküşünün eşiğinde, ironi bitme sürecinde. Musul ve Kuzey Suriye’de gerçekleşenler, bölgedeki iniş çıkışlı Türk projesi “vaka çalışmasının” uygulamalı modeli. 
1. Türkiye’nin Suriye ve Irak rejimleri ile savaşan silahlı guruplara güvenen taktikleri başarısızlığa uğramış durumda. Ankara IŞİD’i, Özgür Suriye Ordusunu ve diğer örgütleri  Suriye ve  Irak’ta bazı alanlarda kullandıktan sonra, Carablus’tan Başika’ya kadar doğrudan müdahale kağıdını oynadı.
2. Lakin bu kağıdın bölgesel ve uluslararası destek olmadan oynanması mümkün değildi. Bu faktörler savaşın ilk yıllarında mevcut değildi. Türkiye’nin müttefiki ABD; İran-Rusya ekseni bu adıma muhalifti.
3. Türkiye’de darbenin başarısız olması, denklemlerde ve yeniden konumlanmada bir altüst oluşa neden oldu.  Askeri darbede yer alan ABD, Ankara’ya taviz vermek zorunda kaldı. İkili ilişkilerde gerginliği yatıştırmanın tercümesi Cerablus’a girmek oldu.
İkinci bir nokta Rus-İran “katkısı”. Askeri darbenin başarısız olmasıyla Ankara’nın rahatlaması ve ikisiyle ilişkileri geliştirmesi. Erdoğan’ın Suriye rejimi ile ilgili olumlu tutum takınmasına katkıda bulunmak için İranlıların ve Rusların daha fazla hediyeler sunmaya ikna olması. Sonrasında gerçekleşen anlaşmalarla Türkiye’nin Cerablus’a girmesine izin verildi.
4. Türkiye’nin Suriye rejimine karşı tutumunu değiştirmesinin tek sebebi Rusya ve İran’ın Türkiye’nin doğrudan askeri müdahalesini görmezden gelmesi değildi. Burada var olan diğer bir hedef, Kürtlerin Suriye Türkiye sınırı boyunca bir varlık oluşturmalarının önünün kesilmesi arzusu. Çünkü Suriye ordusunun ve müttefiklerinin kuzeydeki Kürtlerle karşı karşıya gelebilecek bir gücü yok. Amerikalıların teklifi Türkiye ordusu bunun çözümünün olması.
5. Türkiye’de Kürt koridorunu kırma üzerine kurulu kör anlayış, Rusya ve İran tarafı bakımından kötü bir kararı yansıtmaktadır. Türkiye’nin Suriye ile ilgili ihtirasları sadece Kürt faktörü ile ilgili değildir. Türkiye, krizin ilk anından beri “Kürt faktörü” ve YPG yokken  Suriye iktidarının yıkılması için müdahil oldu. 
Türklerin Kürtleri Kuzey Halep’ten kovmaları, oradan Kobanê ve Efrin’e ulaşmaları  planı Suriye’deki görevlerini sona erdirmeyecektir. El Bab’ı işgal ettikten sonra belki de Fırat’ın doğusuna ve Efrin’in batısına yöneleceklerdir. 
6. Bundan sonrası için Türklerin esas amaçları; Suriye rejimi ile ilgili hedefleri gerçekleştirmek. Veya siyasal sistemin geleceği ve Suriye’deki, özellikle kuzeyindeki etki alanı. Bu ancak Suriye coğrafyasında askeri genişleme ile mümkün.


SURİYE MUHALEFETİYLE YENİ BİR KONFERANSA DOĞRU

Abdulbari ATWAN
Rai al Youm

SURİYE muhalefeti, krizin başladığı 5 yıl öncesinden bu yana siyasi ve askeri olarak en zor şartları yaşıyor. Cenevre Konferansı ve Viyana Görüşmeleri buharlaştı. Silahlı olanlar içeride ayrışma ve çatışma içerisinde. Uluslararası toplumun ve Arapların suskun memnuniyetinin gölgesinde, Halep’te boğucu bir ablukayla ve doğu mahallelerinde Rus bombardımanıyla karşı karşıya.
Bu kara tablonun ortasında Rusya’nın desteğiyle, Suriye’nin içinden ve dışından muhaliflerin konferans hazırlığında olduğu haberleri geliyor. Konferans, diyalog zemininde kapsamlı bir ulusal uzlaşmanın önünü açma hedefinde. Hazırlık toplantıları için Şam, Maskat, Dubai ve Kahire gibi başkentler aday. 
Hazırlık toplantıları için Ahmet Carba, Moaz el Hatip, Cihat el Makdasi, Cemal Süleyman, Ahmed Asravi, Ala Sadettin gibi isimler aday. Koordinasyon komitesinin başında ise Hasan Abdulazim yer alıyor.
Barış için yeni bir sayfanın açılması çabasını onaylayan Sayın Federica Mogherini Birleşik Arap Emirliklerinde Suriye muhalefetinden üç şahsiyetle yaptığı toplantı. Bunlar Hasan Abdulazim (Koordinasyon Komitesi), Enis el Abda (Ulusal Koalisyon) ve Yahuya Kadmani (Riyad Yüksek İstişare Komitesi).
Suriye muhalefetini askeri ve siyasi olarak destekleyen üç ülke Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye; Rus Lider Vladimir Putin’le dostluğunu saklamayan ve terörle mücadelede müttefik olarak gördüğü Esad’ın kalmasında ısrarcı olan Trump’ın iktidara gelmesiyle  kendi çıkarları için arayış içerisinde.


MASKAT ANLAŞMASI,  JOHN KERRY’NİN YEMEN HARİKASI

al Kuds al Arabi
Başyazı

HİÇ kimsenin Amerika yönetiminin Yemen krizini çözmek için Dışişleri Bakanı John Kerry’nin şahsında Umman’ın başkenti Maskat’ta imzaladığı anlaşmanın hangi temel üzerinde gerçekleştiğini anlaması mümkün değil. 
Yine kimsenin Kerry’nin, özellikle Suriye’de Doğu Halep’in birçok bölgesi başta olmak üzere bütün Arap bölgesi yanarken anlaşmaları düzenleme konusunda  niçin bu çaba ve acelecilik içinde olduğunu bilmesi de mümkün değil.
Kerry’nin yalandan aceleciliğinin başarıya ulaşmasının ilk şartı, meşru hükümeti temsil eden cumhurbaşkanı olan Abdurabbu Mansur Hadi ile, Maskat’taki anlaşmadan hükümetinin bilgisi olmadığını ve onunla ilgilenmediğini söyleyen Dışişleri Bakanı Abdul Malik el-Mikhlafi ile görüşmesidir.
Kerry’nin açıklamaları, Suudi veliahdı Muhammed bin Selman ile görüştüğünü, Suudi Arabistan ve BAE’nın ateşkesin uzatılmasını onayladığını gösteriyor. 
Bundan daha garip olan, Birleşmiş Milletler Yemen Özel Temsilcisi İsmail Velid el Şeyh’in görüşmelerde ve anlaşmada büyük bir rolünün olmaması. Bu ABD’nin Birleşmiş Milletleri küçümsediğinin göstergesi.
Sızan bilgilere göre Kerry’in Maskat’taki hızlı başarısının arkasında, Donald Trump’ın İran’ın bölgesel çıkarlarını tehdit ettiğine Husileri ikna etmesi var. Meşru hükümetin reddetmesine rağmen Arap Birliği, Yemen’de ateşkesi  memnuniyetle karşıladı. 


ARAP AFRİKA ZİRVESİ

al Ahram
Başyazı

AFRİKA zirvesinde “Birlikte sürdürülebilir ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi için” başlığı altında Afrika-Arap iş birliğini destekleme konusunda pratik adımlar atıldı. Burada özellikle  11 Arap devleti,  kara kıtada ekonomik ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesinde katkıda bulunacak. 
Zirvenin önemini arttıran, birçok belgeyi yayınlayacak olması. Bunların arasında önümüzdeki süreçte Arap-Afrika iş birliğinin ana hatlarını belirleyecek olan Malabo ilanı var. Kıtanın ortak sorunlarında terör, Filistin, seçimleri izlemek ve kıtanın borç yükü konusunda siyasi iş birliği fırsatlarının artırılması var. Bunlara ek olarak anlaşmazlıkları çözme, önleme ve krizlerden çıkmak için ülkelerin kapasitelerini geliştirmek  ve Arap ve Afrikalı liderler arasında işbirliğini geliştirme planları da bulunuyor.


 

ÖNCEKİ HABER

Ford işçileri: Sözleşme işçinin onayına sunulmalı

SONRAKİ HABER

Şirket önlem alsaydı çocuklarımız ölmezdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa