27 Kasım 2016 04:12

A. Türk'ü tutuklamak: İmkansızın mümkünatını yeniden sınamak

Özcan Kırbıyık, Ahmet Türk'ün tutuklanmasını yazdı.

Paylaş

Özcan KIRBIYIK

Ahmet Türk için yakın Kürt siyasi tarihinin belleğidir demek hiç de abartı olmayacaktır. Siyasi hayatına bir Kürt siyasetçisinin devlet eliyle maruz kalabileceği her şeyi sıkıştırdı. Ahmet Türk’ün tutuklanması hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın Kürt sorunu ve Kürt politikası konusunda geriye dönülmesi mümkün olmayan, patika bir yola girdiklerinin başka bir işaretidir.

Kürt siyasal hareketini takip eden ya da izleyenler bilir ki, Ahmet Türk, Kürt siyasetinin farklı fraksiyonları arasında “Ahmet Ağabey” olarak bilinir. Ve bu fraksiyonlar arasında “ortak bir köprü” olduğu da ayrıca söylenebilir. Yani, bir taraftan Ahmet Türk’ü tutuklamakla, diğer bir taraftan da zoraki sınırların birbirinden ayırdığı Kürt kitleleri ile iyi ilişkiler yürütmek mümkün olamayacaktır. En azından orta ve uzun vadede olması mümkün olamayacaktır. Keza, diğer Kürt siyasetçilerine yönelik “yok etme endeksli” politikalar, Kürtler arasında, Türk halkıyla ortak duygularda buluşma mümkünatını ortadan kaldırma riskini daha da derinleştirmektedir.

BAŞKANLIK- ERKEN SEÇİM

Hükümetin, Kürt siyasetçilerine dönük tutuklama ve gözaltı operasyonlarının, sürdürülmeye çalışılan “iç düşman” nosyonuyla ilintili olduğu kadar -Ortadoğu başta olmak üzere- “dışarda” uygulamaya çalıştığı “dış düşman inşası” odaklı politikasından azade ele alınamaz. Bu yönüyle, AKP eliyle HDP’ye yönelik operasyonların sadece milliyetçi ve ulusalcı kesimler arasında imal edilmek istenen rıza gibi banal milliyetçilik argümanı ile açıklanamaz. Zira, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 9 Kasım’da yapılan 20. Uluslararası İş Forumu Kongresi'nde tutuklanan HDP’li vekillere atfen “YPG gelsin de kurtarsın sizi” sözü bunun sadece bir tezahürdür. Tam da bu nedenle, bugünlerde Kürt siyasetçilerine ve Rojava’ya yönelik askeri operasyonlar, aynı zamanda bir başkanlık referandumu ya da erken seçimin bir ön çalışması olarak ortaya çıkmaktadır. Benzer şekilde Avrupa karşıtlığı üzerinden yapılmaya çalışılan popülizmin de iç siyasetin dizaynına yönelik olduğu görülmelidir.

Tutuklanmadan evvel eşbaşkanlığını yürüttüğü Mardin Büyük Şehir Belediyesi’ne İç İşleri Bakanlığınca kayyım atandığında Ahmet Türk, basına verdiği mülakatta; “AKP ve Saray iktidarı şok etkisi yaratarak herkesi sindirmek istiyor, Ancak başaramayacaklar. 12 Eylül ve ’90’lı yıllarda da benzer bir saldırı ve faşizm uyguladılar. Başaramazlar, bizi asla sindiremezler, o gün nasıl boyun eğmediysek bugün de eğmeyeceğiz.” diyordu. Ahmet Türk bu sözleriyle, siyasi hayatı boyunca karşı karşıya geldiği bütün iktidarların defalarca denemesine rağmen hiçbir sonuç alamadığı politikaların, mevcut iktidar eliyle de denenmeye çalışıldığını anlatmaya çalışıyordu.

Ez cümle, mevcut hükümet de daha önceki hükümetlerin Kürtler üzerinde defalarca denemesine rağmen başarısız olduğu gibi Türkler ve Kürtler arasındaki ortak paydaları birer çelişki haline dönüştürmüş olan başarısız politikaları tekrar hayata geçirmekle meşgul. Başka bir deyişle; AKP de kendinden önceki egemenler gibi denenmiş olan “imkansızı” mümkün olup olmadığını sınamak uğraşı içinde. Ve görüldüğü kadarıyla, Cumhurbaşkanı ve hükümet bu “imkansızın politikası”nda daha da ısrarcı olacak. Ama bu yol patika bir yol, nereye gittiği ve karşı taraftan kimin geldiği ya da neyin olduğu bilinmeyen bir yol.

ÖNCEKİ HABER

Sporda birleşik cephe yaratmak gerekiyor

SONRAKİ HABER

Sınıra Stinger füzesi taşıyan 'Atılgan' sevkiyatı yapıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa