‘Saldırıların hedefi sadece muhalifler değil’
OHAL kapsamında ihraç edilen KESK MYK Üyesi ve Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy kamuda işten atmalara ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Birkan BULUT
Ankara
KHK ile ihraç edilen KESK MYK Üyesi ve Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, kamuda işten atmalar ve KESK’in eylem planına ilişkin sorularımızı yanıtladı. 20 Aralık’ta İstanbul’dan Ankara’ya yapılacak yürüyüşün, sonraki eylem ve etkinlikler için önemli bir başlangıç olacağını belirten Atasoy’a göre ihraçlar aynı zamanda işçileri de hedefe koydu. Atasoy ayrıca işten atmaların sadece muhalif kişilere yönelik yapılıyormuş gibi gösterilerek iş güvencesinin hepten ortadan kaldırıldığını söyledi.
On binlerce kamu emekçisi ihraç edildi, açığa alındı, idari soruşturmalarla cezalandırıldı. Aralarında KESK ve bağlı sendikaların yöneticileri de bulunuyor. Sizce KESK neden hedef alınıyor?
Bu operasyon 15 Temmuz öncesinde de hükümetin ajandasındaydı. Darbe girişimi de hükümet için bu saldırıların bahanesi oldu. Aslında şubat ayında çıkarılan Başbakanlık Genelgesi ile KESK’i hedefe koydukları belliydi. Hükümet özellikle 2014’ten sonra otoriter, baskıcı bir anlayışı benimsemişti. Başbakanlık genelgesinde de “Legal görünümlü illegal örgütler” diyerek sendikalara yönelmişti. ‘Yol temizliği’, yeni bir çalışma rejimi oluşturmak için gerekçe yapıldı. Bir yandan güvencesiz bir çalışma rejimini dayattılar, diğer yandan muhaliflerden arınmış bir toplumsal yapı oluşturmayı hedeflediler. Bu nedenle hedefe konmamız şaşırtıcı değil. KESK hem emek ve demokrasi mücadelesini bir arada yürütmeye çalışan, hem de emek sömürüsüne karşı duran tek kamu sendikaları konfederasyonu. KHK’ler ile eğitim iş kolunda başlayan saldırılar diğer iş kollarına da yansıdı. İhraçların olmadığı bir işkolumuz yok. Nicel olarak en küçük sendikamız olan Diyanet ve Vakıf Emekçileri Sendikasından (DİVES) tutalım da Eğitim Sen’e kadar bir yönelim var. Son KHK ile de Büro Emekçileri Sendikamız ve Tüm Bel-Sen hedef alındı. Bu saldırıların devam edeceğini düşünüyoruz.
Sendika başkanları ve konfederasyon yöneticilerine dönük hamleleri de bu kapsamda mı değerlendirmek lazım?
Tabii ki. Özellikle kriminalize etme çabaları olduğu için merkez yönetim kurulu kadrolarına da saldırı olacağı açıktı. Tüm yönetici ve üyelere yönelik kapsamlı bir operasyon var. Bu da örgütsel olarak zayıflatma çabasının bir parçası. Öte yandan ben sendika yöneticiliğim nedeniyle 2 yıldır işyerimde kamu hizmeti yürütemiyorum. Bu ihraç kararlarının yerellerde yöneticiler, valilikler üzerinden verildiği söyleniyor. Yine pek çok iş kolumuzda şube başkan ve yöneticilerimizi de ihraç ettiler.
‘BAZI SENDİKALAR KAPISINI KAPATIYOR’
Diğer konfederasyonlara baktığımızda KHK listelerinde daha çok sendika üyeleri yer alıyorlar. Ancak aynı tepkiyi göstermiyorlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Personel daire başkanlığı 80 bin küsur ihraç olduğunu açıkladı ve bu ihraçların 2 bin 56’sının bizim üyemiz olduğunu düşündüğümüzde, ‘Geri kalanlar hangi sendikalara üye’ diye sormak gerekiyor. Kamuda sendika üyeliği yüzde 70’lere çıkmış durumda. Ancak diğer konfederasyonlar bu konuda başlarını kuma gömmeyi sürdürüyor. Hatta bazı sendikaların ihraç edilen üyelerine hukuki yardım yapmadığı gibi bazı yerlerde sendikaların kapsından bile içeri sokmadıklarını duyuyoruz. Bu konuda hiçbir yorum yapmamakla da gizlemeye çalışıyorlar. Ancak bunun gizlenecek bir yanı yok. Sendika olmanın gereği olarak, çalışma yaşamındaki sorunlara söz söylemenin, örgütlenmenin gereği olarak bunu gizleyemezler.
Kamu emekçilerinin işten atılmasının yanı sıra kamu hizmetlerinde de bir değişime gidiliyor. Nedir bu?
Hükümet uzun yıllardır sağlık alanından başlayarak bütün iş kollarında performans üzerinden ücretlendirmeyle, güvencesiz esnek çalışmayla bu süreci hızlandırdı. Bunlar ulusal istihdam stratejilerinde, orta vadeli hükümet planlarında çok açık biçimde yer alıyor ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndan iş güvencesini kaldırarak sona erecek bir değişikliğe gitmek istiyorlar. Kamu personel rejiminde güvencesiz, piyasacı, milliyetçi, mezhepçi ve cinsiyetçi bir yapılanmayı öngörüyorlar. Hükümet darbe girişimi ile bu süreci daha da hızlandırmak ve OHAL’i, KHK’leri de buna dayanak yapmak istiyor. Burada asıl olan kamu alanında güvencesiz ve tekçi anlayışa uygun bir çalışma yaşamı. Bunun önündeki en büyük engellerden biri olarak da konfederasyonumuzu gördükleri için KHK’ler ile KESK hedef alınıyor.
ANKARA YÜRÜYÜŞÜ BAŞLANGIÇ OLACAK
Peki KESK önümüzdeki süreçte ne yapacak?
8 Aralık’ta Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda KESK’in 21. kuruluş yıl dönümü etkinliğimiz var. KESK olarak sadece emek alanında mücadele yürütmedik. AKP darbesine karşı dimdik olduğumuz mesajını vermek üzere tüm mücadele dostlarımızla bir araya geleceğiz. Bu bizim için ayrıca önem taşıyor. 10-11 Aralık’ta 5 ilde bölge mitinglerimiz olacak. Sokağa çıkmayı yasaklayan anlayışa karşı “Haklar OHAL’den önce gelir” başlığı altında mitingler olacak. Sesimizi kısmaya çalışanlara karşı inadına sokaklarda, alanlarda olarak sesimizi yükseltmek için çalışmalarımız olacak. İl gezilerine gideceğiz, iş yeri çalışmaları yapacağız. Gittiğimiz yerlerde demokratik kitle örgütleri ile bir araya geleceğiz. 20 Aralık’ta da ihraç edilen arkadaşlarımızla başlatacağımız yürüyüşle İstanbul’dan Ankara’ya sürecek bir yürüyüş planlıyoruz. Bu uluslararası kamuoyunda da görünmesini amaçladığımız bir eylem. Çünkü en temel haklardan biri çalışma hakkıdır. 20 Aralık’ta yapacağımız eylem sonraki süreçte örgütleyeceğimiz önemli eylem ve etkinliklerin başında geliyor.
Ayrıca KESK’e bağlı sendikaların üyelerine yönelik bir saldırı olduğu görülse de esas olarak kamu emekçilerinin iş güvencesine yönelik bir saldırı var. Örneğin; son ihraçlarla birlikte belediyelerde memurların yanı sıra işçilerin de işten atıldığını görüyoruz. Bu saldırı kampanyası daha da devam edecek. Bu saldırıların sadece muhalif kişilere yönelik yapılıyormuş algısı gerçeği yansıtmıyor. Bundan sonra kadrolu öğretmen alınmayacağının açıklanması da bunun en açık göstergesi. Bu bahaneyle iş güvencesi de ortadan kaldırılıyor. İş güvencesi emekçilerin en temel kazanımı ve gelecekleridir. Gittiğimiz tüm işyerlerinde bunu dile getirmeye devam edeceğiz.