L’hymne des Femmes – Kadın Marşı
Mutlaka dinlemenizi önereceğim; kadınların yumuşacık sesleriyle okuduğu bu marş günlerdir dilimde. Elbet vardır bir tarihi değil mi?

Müslime KARABATAK
Lozan’da 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde, İsviçre’de öldürülen kadınların isimleriyle kırmızıya boyanmış ayakkabılar konuldu sokağa. Ardından, kadınlardan biri konuşma yaptı ve Türkiyeli bir kadın arkadaşımız da AKP Hükümeti’nin gündeme getirdiği çocuk yaşta evliliği ve cinsel istismarı meşrulaştıracak yasa tasarısı ile ilgili söz aldı.
Eylemde kadınların hep beraber okuduğu bir marş vardı, “L’hymne des Femmes.” (Kadın Marşı) Mutlaka dinlemenizi önereceğim; kadınların yumuşacık sesleriyle okuduğu bu marş günlerdir dilimde. Elbet vardır bir tarihi değil mi?
UMUDU AYAKTA TUTMAK İÇİN
Marşın aslı Almanca. Marş toplama kampına alınan Yahudilerin, anti faşistlerin ve komünistlerin zorla çalıştırıldığı bataklık kurutma işinde yaşadıklarını anlatıyor.
Uzun süre bu marşın nerede, kim tarafından yazıldığı bilinmemiş, sonra 1977 Nisanında Association of Mauthausen (Mauthausen Derneği) bir dergide bu marşın Bögermoor’da 1933 Temmuz-Ağustos arasında ilk olarak Johann Esser tarafından yazıldığını, ardından Wolfgang Lanhoff tarafından tekrar elden geçirildiğini ifade etmiş. Bögermoorlied (Bögermoor Türküsü) ismi verilen bu marşı yine bir tutuklu olan Rudi Goguel bestelemiş.
Tutsakların çektiği zorlukları anlatan marşın sonu şöyle bitiyor: “Ancak gün gelecek/ bahar çiçekleri açacak/ Özgürlük, sevgili özgürlük/ İşte söylüyorum sen benimsin!”
Faşizme karşı umudu ayakta tutan bu marş Almanya’daki diğer kamplara ve başka ülkelere de yayılmaya başlamış. Madrid’ten Paris’e, Prag’tan Moskova’ya kadar herkes marşın sözlerini kendilerine uyarlayarak tekrar bestelemiş ve söylemiş. Fransa’da Nazilerle işbirliği yapan Pétain’in yüzünden kurulan toplama kamplarında da ‘Chant des Marais’ (Bataklık Türküsü) adlı bu marş söylenmeye başlanmış.
KADINLARIN DİLİNDE
Baskıyı, acıyı anlattığı kadar umudu, direnişi de anlatan bu türkü 1970’lerde ise bu kez kadın mücadelesinin marşı olarak söylenmeye başlamış. 1971’de Kadın Özgürlük Hareketi’nin (MLF) içinde yer alan Les Petites Marguerites adlı militan bir grup marşın sözlerini kadınlar için uyarlamış. Bu tarihten sonra da kadınların kürtaj hakkı, kadına yönelik her tür şiddete karşı ve işyerlerinde eşit haklar için verdikleri mücadelenin marşı haline gelmiş. MLF’nin etkin olduğu o donemde 343 kadın “Ben kürtaj oldum” başlıklı bir imza kampanyası düzenlemiş ve uzun sureli mücadelelerin sonunda kürtaj yasası çıkarılmış.
70’lerden bu yana Fransızca konuşulan yerlerde sözlerindeki nakarat kısmı bazı eylemlerde pankartlara yazılıyor ve 8 Martlarda, kadın cinayetlerine karşı yapılan eylemlerde, sendikaların veya başka örgütlerin yürüyüşlerinde kadın marşı olarak söyleniyor.
HER 6 ARALIK’TA
Bu eylemlerden biri her yıl 6 Aralık’ta Paris’teki Quebec Meydanı’nda gerçekleştiriliyor. Bir araya gelen kadınlar 6 Aralık 1989’da Kanada’da katledilen 14 kadını “L’hymne des Femmes” marşını söyleyerek anıyor. Yazar Benoîte Groult’un “Feminizm kimseyi öldürmedi, erkek şiddeti her gün öldürüyor” sözü bu eylemin ana sloganı.
Marc Lépine isminde bir adam makineli bir tüfek ile Montreal Mühendislik Okulu’nda bir sınıfa girip “Feministlerden nefret ediyorum” diye bağırarak 13’ü öğrenci 14 kadını öldürdü. Ardından, intihar eden bu adamın öldürmek istediği kadınların listesini yaptığı ortaya çıktı. Kanada 6 Aralık’ı kadınlara yönelik şiddete karşı ulusal bir gün ilan etti. Bu günün simgesi ise insanlar arasındaki barışı simgeleyen ‘beyaz kurdele.’
EN İKNA EDİCİ, EN ÇARPICI...
Bitirirken Lozan’daki eylemde eksik kalan bir şeyden bahsetmek gerek: Sloganlar!
Attırılmaya çalışılan ‘çok uzun, zor gelen’ bir iki slogandan sonra pes etti eylemi organize edenler. Öyle kolay değilmiş demek ki, diye düşündüm. Uzun yıllar verilen örgütlü mücadelelerin meyvesi sonuçta, slogan. Yani, mesela iki kişinin bir araya gelip ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük / Jin, Jiyan, Azadi’ sloganını üretmelerini beklemek yanlış. Yüz binlerce kişinin beynine yerleşmesi, kalbine işlemesi sıkı bir örgütlülüğün sonucudur. Verilen kavga sıcak olunca sözümüzün çokluğunu üç kelimeye de sığdırabiliyoruz, ülkeler arası ayni ritimle dolanan şarkılara da.
Lenin’in, The Slogans and Organisation of Social-Democratic Work Inside and Outside the Duma (Duma’nın İçinde ve Dışında Sosyal Demokrat Çalışmanın Örgütlülüğü ve Sloganlar) makalesinde dediği gibi “Propaganda ve ajitatörlük sanatı, bir kitleyi en iyi etkileme yolunu bulma yeteneğidir; bu yetenek, belirli bir gerçekliği en ikna edici, en kolay özümsenecek, kafada en iyi canlandırılabilen ve en çarpıcı şekilde sunabilmektir.”
Kadın Marşı
Biz geçmişi olmayan kadınlarız
Tarihi olmayan
Ta bilinmeyen zamanlardan, kadınlarız
Biz kara kıtayız
(Nakarat)
Ayağa kalkalım kadın köleler
Bariyerleri kıralım,
Kalk ayağa, kalk, kalk
Köleleştirilmiş, aşağılanmış kadınlarız
Satılan, alınan, tecavüz edilen,
Bütün evlerdeki kadınlarız
Dış dünyadan kovulan.
(Nakarat)
Sadece biz kadınların kaderinde
Birimizden birimiz umursanmıyor
Biz kadınları bölmüşler
Diğer kardeşlerimizden
(Nakarat)
Öfke zamanı geldi, kadınlar
Bizim zamanımız geldi
Artık gücümüzü bilelim, kadınlar
Binlercemize kendimizi anlatalım
(Nakarat)
Hadi kendimizi tanıyalım, kadınlar
Birbirimizle konuşalım, birbirimize bakalım
Kendimizi zorlayalım, kadınlar
Hep birlikte başkaldıralım!
2012’de Türkiye’de de Bandsista grubu sözlerini uyarlayarak ‘İsyan’ adlı bir şarkıyı yaptı aynı besteyle.
Evrensel'i Takip Et