Namusa kilitlenen kapılar
Aladağ’da kilitli kapılar nedeniyle öldü kız öğrenciler... O kapılar hep kilitlenir... evde ‘pazara gitmesin’ diye yurtta ‘sevgliye kaçmasın diye.

Burcu KARAKAŞ
“Kapılar kilitliydi.”
Adana Aladağ’daki katliamdan yaralı kurtulan kız çocuklarından biri böyle dedi.
Kapılar kilitli olmali elbet. Çocukların güvenliği saglanmalı. Ama mesela, yangın merdivenlerine çıkan kapı neden kilitlenir? Üç yaşında bir çocuk bile o kapının kilitli olmaması gerektiğini bilir.
Aslında “Kapılar kilitliydi” demek doğru değil. O kapılar o çocukların üzerine kilitlenmişti.
Sahi, yangın merdivenine açılan kapı neden kapalıdır? Neden açık olsa bile çıkışında dikenli teller vardır?
Düsündükçe insan aklını kaçırır. Kilit vurulmuş kapıların ardında alevler içinde çığlık çığlığa kız çocukları olduğunu düşününce insan, aklını kaçırmalıdır.
Sonra bir de o kapıların neden kilitli olduğunu düşününce, o öfke kaça katlanır?
“Neredeydin sen?”
“Niye bu kadar geç kaldın?”
“Adımı mı çıkartacaksın sen benim!”
“Orospu mu olacaksın sen?”
“Ben kimseye ‘Kızın ortalık malı olmuş’ dedirtmem!”
Bunlar böyle, gündelik hayatın içinde ekmek gibi su gibi tüketilen sözler… Sözün sahibi dönemden döneme degişir. Yeri gelir baba olur, yeri gelir ağabey olur. Yeri gelir öğretmen, yeri gelir koca olur. Ancak sözün muhatabı hep aynıdır.
Bu zihniyet, “namus” adıyla uydurulmuş bir kavramı kız çocuklarını hapsetmek bulur. Koca dünya kafes olur, içinde çırpınan yürekler duyulur.
Sevinmesin, gülmesin isterler. Sevdiğine iki kaçamak bakış atmamasını dilerler. El altında olsun, hep orada dursun. Yeri geldiğinde gönderilmek üzere hazır olsun.
Kapılar var, yüzümüze çarpılan. Kapılar var, üzerimize kilitlenen.
Böyle büyüyor kız çocukları. Bu ülkede yaşayan kadınlar olarak böyle büyüdük hepimiz.
Bir kapıdan çıkılıp diğerine adım atılır. Aynı cehennem başka bir kapıda yaşanır.
Sahi, yangın merdivenine açılan kapı neden kapalıdır?
Ve o anahtar kimdedir?
O anahtar, dört yaşında kız çocuğunu istismar edenlerdedir. Annesinin diz kapağından tahrik olanlardadır.
Artık bir yetişkin olmuş kızına kendi tercihlerini dayatanlardadır. Ona düğününde kırmızı kuşak bağlayanlardadır. “Sen kızsın, o erkek” diyenlerdedir. Mutluluğu kızı için çok görenlerdedir. Bekaret delisi ailelerdedir. Bir çarşaf kana bulanmadığında kızını öldürenlerdedir. Eve geç geldiğinde dövenlerdedir. Karısına tecavüz etmeyi marifet görenlerdedir. Kız çocuğunu, çocuk yaşta evlendirenlerdedir. Kısa etek giydi diye sopa çekenlerdedir. Evin işini gücünü kadınların omuzlarına yük edenlerdedir. Çocuk bakmayi kendine “yediremeyen” erkeklerdedir. Erkekliğiyle övünenlerdedir. Kadını hor görenlerdedir. Bu koca memleket, kız çocuklarının üzerine kilitlenmiş koca bir kapı gibi…
Namus bahanesiyle, namus için, namusa kilitlenen kapıların ardında yaşıyoruz.
Sevgiliye kaçmasın diye kilitlenen yurt kapıları… Pazara gitmesin diye kilitlenen ev kapıları… Evden “kaçmasın”, telefon etmesin diye kilitlenen oda kapıları…
Kapı kapı üstüne, kapılar üzerimizde. Nefes almaya çalışıyoruz bunca ağırlık içinde. Nefesimiz kesiliyor gün içinde. Arkamızdan koşanları geride bırakabilmek için nefes nefese kalıyoruz zaman içinde.
Ölelim istiyorlar. Yaşamak bizim için değil sanki. Sevgilimiz olacağına ölelim. Erkek arkadaşımızla aynı evi paylaşacağımıza ölelim. Boşanmak istiyorsak ölelim. Tecavüze uğrayıp hamile kalmışsak yine biz ölelim. Yurttan kaçarak bir “halt” işleyeceğimize ölelim. Ölelim, daha iyi.
Ölüyoruz da zaten. Böyle daha mı iyi?
Sahi… Yangın merdivenine açılan kapı neden kapalıdır?
Evrensel'i Takip Et