Suphi’nin ‘imha’sı ertelenmez

Nevzat Onaran

“İşte bu serseriler bir iş yapmak hülyasına kapılarak zahiren (görünüşte) memleketimize ve milletimize nâfi (yararlı) olmak için Türkiye Komünist Fırkası diye bir fırka teşkil etmişlerdir ve bu fırkayı teşkil edenlerin başında da Mustafa Suphi ve emsali bulunmaktadır. Bunlardan doğrudan doğruya bir hissi vatanpervane ile ve bir hissi hakiki milli ile değil, benim kanaatımca belki kendilerine para veren, kendilerini himaye eden ve bunlara ehemmiyet atfeden Moskova’daki prensip sahiplerine yaranmak için birtakım teşebbüsatı serseriyanede bulunmuşlardır. Bunların yaptıkları teşebbüs Rus bolşevizmini muhtelif kanallardan memleket dahiline sokmak olmuştur.” 1
Anadolu’da bir takım insanların Suphi ve yoldaşlarının TKF ile temas etmeden kendiliğinden komünizm teşkilatı oluşturduğunu da belirten Mustafa Kemal, yalın bir gerçeği şöyle itiraf eder:
“Bir zaman geldi ki Ankara’da, Eskişehir’de, şurada burada memleketin hemen birçok yerlerinde bir çok insanlar, birbirleriyle rabıtadar (ilişkili) olmaksızın, komünist teşkilatı kurmaya ve aynı zamanda hariçten de birtakım insanlar serseri surette memlekette dolaşmaya ve aynı zamanda propaganda yapmaya başlamışlardır… Heyeti Vekileniz bunun için müsmir bir neticeyi (önemli bir sonucu) düşünmek mecburiyetini hissetti; herhalde bu memlekette ve bu millet içinde komünizmin mahalli tatbik bulamayacağına kani idi ve kanidir (inanmıştır). Komünizmin ne olduğunu bilirse münevveran (aydınlar), o zaman memleket dahilinde tatbikine cevaz verilebilir.”2
Birkaç ay öncesinde Suphi’yi davet eden Mustafa Kemal, Mecliste mebuslara, Suphi’nin Erzurum’da bulunduğu bir sırada artık komünizmin ve komünist partilerin yaşatılmayacağı kesin sözünü verir.  

AMA, ‘RUSYA KOMÜNİST!’

Mustafa Kemal, konuşmasının devamında bu denli siyasi düşman olarak nitelendirdiği Suphi ve fırkasına karşı izlenecek politika üzerinde durur:
“Efendiler, iki türlü tedbir olabilirdi. Birisi, doğrudan doğruya komünizm diyenin kafasını kırmak; diğeri, Rusya’dan gelen her adamı derhal denizden gelmiş ise vapurdan çıkarmamak, karadan gelmiş ise hududun haricine defetmek gibi zecri (yasaklama), şedid (şiddetli), kırıcı tedbir almak. Bu tedbirleri tatbik etmekte iki noktai nazardan faidesizlik görülmüştür. Birincisi; siyaseten hüsnü münasebatta bulunmayı lüzumlu addediniz Rusya Cumhuriyeti kâmilen komünisttir. Eğer böyle zecri tedbir tatbik edecek olursak (yasaklarsak), o halde bilâ kaydüşart (kayıtsız, şartsız) Ruslar’la alaka ve münasebette bulunmamak lazım gelir. Halbuki biz bir çok mülahazatı siyasiyeden (siyasi düşünceden), bir çok esbap ve avamilden (sebepler ve işlerden) dolayı Ruslar’la temasta, müşasebatta, itilafta (anlaşmada) bulunmak istedik ve istiyoruz ve isteyeceğiz. O halde tatbik edeceğimiz tedbirler de dostluğunu istediğimiz bir millet, bir hükümetin prensiplerini tahkir etmemek (aşağılamamak) mecburiyetindeyiz. İşte bu noktai nazardan zecri (yasaklayan) tedbir kullanmak istemedik. İkinci bir noktai nazardan da zecri tedbir kullanmayı faideli addetmedik… Binaenaleyh fikir cereyanları cebir ve şiddet ve kuvvetle reddedilemez; bilakis takviye edilir.”3
Anlaşılan o ki Mustafa Kemal, o günkü uluslararası konjonktürde Rusya ile ilişkileri iyi tutma gayretinde olduğu için ‘komünizm diyenin kafasını kırma’ politikasını geçici olarak erteler, ama Suphi ve yoldaşlarını imhayıysa ertelemez.
Bu katliamdan bir buçuk ay sonra Türkiye ile Rusya arasındaki ticari ve siyasi ilişkilerin temelini atan antlaşma Moskova’da 16 Mart 1921’de imzalandı.
Bu imza öncesinde Rusya’nın Ankara’ya yardımı, temmuz 1920’de 100.000 lira değerinde altın ve 1920 eylülünde silah ve cephane göndermesiyle başladı ve devam etti: 10 milyon altın ruble, 39 bin 275 tüfek, 327 makineli tüfek, 54 top, 62 milyon 986 bin tüfek mermisi,
147 bin 79 top mermisi, 4 bin el bombası, 20 bin gaz maskesi ve diğer ürünler olarak sürdü4.
1878’den beri işgal edilen Kars, Ardahan ve Artvin’den, 1917 devrimi sonrasında kendisi çekilen Bolşevik Rusya, Mustafa Suphi’nin ve yoldaşlarının katlinin ardından Ankara ile antlaşmayı imzalamasında ve silah ve cephane yardımı ile kaynak aktarmasında, Ankara’nın rolünü değerlendirirken olduğundan fazla abarttığını düşünüyorum!

‘TKF’YE MÜSAADE ETTİK’

Komünizmin “memleketimiz, milletimiz ve dinimiz” için kabul edilemez olduğunu millete anlatmanın önemine dikkat çeken Mustafa Kemal, Ankara’da kurulan resmi TKF hakkında net konuşur:
“Hükümet tenvir ile bu cereyanın önüne geçmeyi düşündüğü sırada, aynı suretle düşünen bir takım kıymetli ahlaklı ve her noktai nazardan şayanı emniyet arkadaşlar bana müracaat etmişlerdir. Bu zevat bu noktai nazardan bu memleket ve milletin menafine azami ne suretle hizmet edebileceklerini düşünüyorlardı. İşte bu düşüncenin mahsulü olmak üzere Ankara’da Komünist Fırkası namı altında bir fırka teşekkül etti... kendilerinin vukuu müracaatları üzerine resmen müsaade edilmiştir. Yalnız bu müsaadeyi yapmakla hükümet bir şey düşündü. Evet, komünizm içtimai bir meseledir. Bunun her türlü esasat ve hakayikini (esasını ve gerçeğini) istenildiği gibi söylemekle beis (önemi) yoktur. Yalnız maksadı teşebbüsü belli olmayan, mahalli dahi istenildiği anda meçhul bulunan birtakım kimselerin komünizm namı altında, bolşevizm namı altında teşkilat yapmasını katiyen menetmek istedik… Hikmeti mevcudiyetlerinin kalmadığına kani oldukları dakikada bütün millete hitaben bizzat kendileri komünizmin bu memleket içinde kabiliyeti tatbikiyesi olmadığını kendileri ifade ederler ve dağılırlar.”5
Halkı aldatmamak amacıyla resmi Türkiye Komünist Fırkası’nın kurulduğunu belirten Mustafa Kemal, “Binaenaleyh Türkiye Komünist Fırkası bu suretle memlekette teşekkül ettiği sırada, Bakû’da yine Türkiye Komünist Fırkası namiyle bir fırka vardı. Bu suretle, merkez kazası hariçte bulunan ve teşebbüsatı için talimatı hariçten alan bir fırkada reddedilmiş oldu... [Resmi] Türkiye Komünist Fırkası, Türkiye için, Türkiye dahilinde çalışan bir fırka mahiyetinde tecelli ediyor” diye konuşur. 6
Mustafa Kemal, Suphi’nin TKF’sine karşı, hariçten talimat almayacak ‘özel izinle’ resmi TKF’nin kurulduğuna dikkat çeker.

M. KEMAL VE HÜSEYİN AVNİ’NİN MESAJLARI

Mecliste ileriki aylarda Mustafa Kemal’in I. Grubu’na karşı oluşacak II. Grup lideri antikomünist Hüseyin Avni’nin, 22 Ocak 1921’de yaptığı konuşmanın net dört mesajı vardır:
1- Mustafa Suphi’ye ve fırkasına millet ve hükümet namına mektup yazılmış ve söz verilmiştir. Böyle bir tespitle Kazım Karabekir’in yanı sıra Mustafa Kemal de, ismi verilmeden suçlanmıştır.
2- Mustafa Suphi ile ilişki kuran ve davet eden cezalandırılmalıdır.
3- Mustafa Suphi, şarkta yalnız başına değildir; şarka bir heyet gönderilmeli ve tetkik edilmelidir.
4- Ankara’da kurulan TKF’ye para aktarılması usulsüzdür.
BMM Reisi Mustafa Kemal, hem kendi hem de Mecliste bulunmayan Kazım Karabekir adına Hüseyin Avni’yi yanıtlar:
1- Komünizm “memleketimiz, milletimiz ve dinimiz” adına kabul edilemez.
2- Resmi TKF, Mustafa Suphi’nin TKF’sine karşı özel izinle kuruldu ve gerektiğinde kendisi dağıtılacaktır.
3- Evet, Mustafa Suphi ile ilişki kuruldu ve mektuplar yazıldı.
4- Bundan sonra Mustafa Suphi ile görüşülmeyecek ve mektup yazılmayacak.
5- Mustafa Suphi’yi şarkta karşılayan Kazım Karabekir’dir.
6- Mustafa Suphi’yi ‘sınır dışına tard’ etme planını Kazım Karabekir hazırladı ve gereği yapılacaktır.
Hüseyin Avni’nin konuşması üzerine Mustafa Kemal, antikomünizm ötesinde Mustafa Suphi ve partisini bitirecek imha planında kararlılığını net bir tarzda açıklar!

DİPNOTLAR
1 TBMM GCZ, cilt: 1, s. 333.
2 TBMM GCZ, cilt: 1, s. 333.
3 TBMM GCZ, cilt: 1, s. 334.
4 Alptekin Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları, Atatürk KDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara-1990, s. 542-543, 546, 549-550.
5 TBMM GCZ, cilt: 1, s. 334.
6 TBMM GCZ, cilt: 1, s. 335

YARIN: İnfazlar zinciri

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et