Bu kadar enerji kimin için?
Özer Akdemir
Enerji açığının kapatılması ve büyümeye paralel olarak arttırılması gerekçesi ile ülkemizin onlarca yerinde kömüre dayalı termik santraller kuruluyor. Narenciye okyanusu denilen Hatay Erzin’de 35 kilometre karelik bir alana 17 tane termik santralin yapımı planlanıyor. Demir-çelik fabrikalar, gemi söküm tesisleri, haddehaneler, gübre ve petrokimya sanayi gibi kirli sanayilerin yoğunlaştığı Aliağa-Foça arasındaki bölgeye 7 tane termik santral kuruluyor. Bir yeryüzü cenneti olan Amasra’ya, Karabiga’daki Priapos antik kentine, Yalova’ya, Çine’ye ve daha onlarca yere doğanın katli, suların kirletilmesi ve tüketilmesi pahasına termik santraller yapılıyor.
DİRENEN HALKA DEVLET ZORU
Yine ülkedeki hemen hemen bütün derelerin öne irili ufaklı HES projeleri ile kesilmek isteniyor. Tümünün yapılması durumunda ülkenin toplam enerji üretimine yüzde 2-3’lük bir katkı sağlayacağı söylenen HES’lerin yapımı için dereler kurutuluyor, ormanlar yok ediliyor.
Bu derelerin çevresinde kurulan köyler, bu köylerin derelerle iç içe geçmiş kültürleri, ekonomileri görmezden geliniyor. Yapılan HES’lerin yol açtığı yıkımlar, yörelerin HES öncesi ve sonrası fotoğrafları ile somut bir şekilde ortaya konarken, bu durumun sorumluluğunu sorumsuz özel şirketlere yıkmak isteyen yetkililerin serzenişleri bile gerçeği değiştirmiyor. HES’lere karşı mücadele eden köylüler, yörede kurulan çevre örgütleri tıpkı bir zamanlar altın madenlerine karşı mücadele edenlere yapıldığı gibi ‘dış güçlerce kışkırtılıyorlar, arkalarında Alman vakıfları var’ gibi ‘çamur at izi kalsın’ türünden iftiralarla yıpratılmaya, karalanmaya çalışılıyor. Direnen halka güvenlik güçleri tarafından coplarla, biber gazlarıyla müdahale ediliyor. Hopa’da Metin Lokumcu’nun öldürülmesi bu müdahalelerin ulaştığı boyutları gösteriyor. Benzer müdahaleler, HES’lere karşı direnen Tortum’da, termik santral istemeyen Gerze’de, meralarına yapılma istenen rüzgar santrallerine karşı direnen Çine İbrahimkavağı köylülerine, Dersimlilere de yapıldı, yapılıyor. Köylülerin yaşam alanları, meralar, tarlalar RES ve güneş santralleri ile ellerinden alınmak isteniyor.
DÜNYA NÜKLEERİ BIRAKIRKEN
Tüm dünya Fukishima felaketinden sonra nükleer enerjiden uzaklaşırken, Japonya son nükleer santralini de kapatırken, Fransa, Almanya nükleer enerji kullanımından vazgeçeceklerini duyururken AKP Hükümeti nükleer santral yapmak için Rusya’da, Çin’de temaslarda bulunuyor. Yapılan kamuoyu yoklamalarının ülke nüfusunun büyük bölümü nükleer enerjiye karşı olduğunun ortaya konması, bilim insanlarının nükleer enerjinin yaratacağı riskler konusundaki uyarıları, Fukishimanın, Çernobil’in Türkiye’ye etkilerinin bilimsel verilerle ortaya konması bile AKP’nin nükleer inadından vazgeçmesine yetmiyor.
“Enerji noktasında çözümler üretmek sorundayız. Ekonomi büyüdükçe enerji tüketimi artıyor. Nükleer enerjide insan hayatını tehdit eden unsurlar adeta yok edilmiştir. 2023 yılına kadar iki nükleer santrali hayata geçirmek, üçüncüsünün de inşaatına başlamak istiyoruz.” diyen Başbakan’ın, daha bir yıl önce Fukishima’daki kazayı bu kadar hafife alması belki onun bilgisi ile ilgili değerlendirilebilir ama bu kişi ülkenin bütün politikalarına yön veriyor! Onun aldığı her yanlış kararın bedelini bu ülkenin halkı çekiyor.
HER ŞEY YERLİ-YABANCI SERMAYE İÇİN
Elektrik üretim ve dağıtım hizmetlerini neo liberal politikalar gereği özel sektöre devreden AKP, iletim hizmetlerini de özelleştirme hazırlığında. Bir yandan enerji açığından dem vurulurken, Enerji Bakanı Taner Yıldız birçok komşumuza elektrik satmakla övünebiliyor.
2010 yılı itibariyle 49.524 MW kurulu enerji gücü olan Türkiye’deki talebin ise 33.392 MW, olduğu resmi rakamlarla ortaya konuyor. Ülkenin yılda yüzde 7.5 oranında büyüyeceği hesabından yola çıkılarak, bu talebin 2015 yılında 45.112 MW olacağı öngörülüyor. Bu hesaplar ne kadar gerçek, ne kadar tutar ayrı bir konu, şu an bile fazlası olduğu görülen enerjinin halkın ihtiyaçları için değil sermayenin hatta Avrupa’nın ihtiyacı için istendiği uygulanan politikaların gösterdiği bir sonuç. Avrupa’nın enerji güvenliğini sağlayacaklarını açıklayan AKP’nin enerji politikaları da AB’nin ülkemize biçtiği “enerji koridoru” rolüne uygun politikalar.
YARIN: Dert bir değil binbir
evrensel.net
Evrensel'i Takip Et