Gazetecilerin gözaltına alınmasına itirazda bulunuldu
Gözaltına alınan gazeteciler Ömer Çelik, Metin Yoksu ve Derya Okatan'ın gözaltı sürelerinin 24 Ocak’a kadar uzatılmasına itirazda bulunuldu.
24 Aralık’ta İstanbul merkezli gerçekleştirilen operasyonla gözaltına alınan, kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Haber Müdürü Ömer Çelik, DİHA muhabiri Metin Yoksu, Etkin Haber Ajansı (ETHA) Sorumlu Yazıişleri Müdürü Derya Okatan için İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazda bulunuldu.
Avukat Özcan Kılıç tarafından yapılan itirazda, “Haksız ve hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen yakalama, gözaltına alma, alıkoyma ve el koyma işlemine” ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararının kaldırılması ve müvekkillerin serbest bırakılması ile İstanbul 12. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararının kaldırılması istendi.
İtirazda, gazeteciler Çelik, Yoksu ve Okatan’ın savcılık kararı kapsamında yaptıkları gözaltı işlemi sırasında müvekkillere ve aile bireylerine karşı haksız ve hukuka aykırı şekilde darp, cebir, onur kırıcı ve aşağılayıcı yöntemler kullanıldığı, evlerinde yapılan arama esnasında kendilerine ve aile bireylerine ait kişisel eşyalarına haksız ve hukuka aykırı şekilde el konulduğu belirtildi.
İtirazda, sözkonusu arama, el koyma, gözaltı, yakalama işlemleri ile ilgili olarak müvekkillerine herhangi bir tebligat-bildirim yapılmadığı, hangi nedenlerle bu uygulamaların yapıldığı konusunda yazılı ve/veya sözlü bilgi verilmediği ve bu konuda halen müvekkillerine, aile bireylerine ve avukatlarına usul ve yasaların gerektirdiği biçimde yazılı bir bilgi-belge tebliğ edilmediği ifade edildi.
Avukat Kılıç’ın yaptığı itiraz şöyle:
“Soruşturma sürecinde, İstanbul 12. Sulh Ceza Yargıçlığı’nın 24.12.2016 tarihli ve 2016/691 Değişik iş sayılı kararı ile; 667 sayılı KHK nın 6/1-a maddesi gerekçe gösterilerek 5 gün süre ile avukat-müdafileri ile görüşme yasağı uygulaması, dosyaya erişimin kısıtlanması ve 72 saat içerisinde ikametgahlarında arama yapılması ve kişisel eşyalarına elkonulmasına ilişkin verilen kararın Anayasa, AİHS ve hukuk kurallarına açıkça aykırıdır.
Savcılık-kolluk birimlerinden şifahi olarak aldığımız bilgilere göre, savcılık kararında, müvekkillerin “terör örgütüne üye oldukları” iddiasıyla gözaltına alındıkları, gözaltında tutulma süresinin 30 gün olduğu, gözaltı süresinin 24.01.2017 tarihine kadar devam edeceği, bu süre içerisinde emniyet müdürlüğünde nezarethanede tutulacakları belirtilmiştir.
Alıkonulan kişilerle ilgili savcılık tarafından gözaltı kararı verildiği belirtilmekle birlikte, kısıtlılık-gizlilik kararı olduğu ileri sürülerek, bugüne kadar, müvekkillere ya da tarafımıza, olay tutanağı, yakalama tutanağı, yakalama emri ve gözaltı kararına ilişkin belgeler verilmemiştir.
Müvekkiller yönünden, şahsileştirilmiş bir suç isnadı ve somut, maddi ve hukuki anlamda delil niteliği taşıyan belge ve bulguların varlığı uygulamayı gerçekleştiren savcılık tarafından ortaya konulmamıştır.
Müvekkillerin hangi fiil ve davranışının, iddia edilen suçlamanın gerekçesi-sebebi olduğu ve bunun maddi -hukuki dayanaklarının nelerden ibaret olduğu da açıklanmamaktadır.
Daha da önemlisi müvekkillerin gözaltında tutulma sürelerinin 30 gün olarak belirlenmesinin hukuki ve mantıklı sebeplerinin açıklanamamasıdır. Uygulamanın OHAL uygulaması kapsamında çıkarılan KHK’lara dayandırıldığı anlaşılmakta ise de, Anayasa, AİHS kurallarının halen yürürlükte olduğu, gözaltı-yakalama uygulaması ve süresinin, emredici hükümler içeren bu düzenlemelerde belirtilen şekilde uygulanması gerektiğini hatırlatmak isteriz.
Özellikle AİHM ve AYM kararlarında/içtihatlarında, gözaltı sürelerine ilişkin olarak belirlenen azami süreler, makul ve inandırıcı gerekçeler olmaksızın müvekkiller açısından fazlası ile aşılmış olup, derhal serbest bırakılmaları gerekmektedir.
Uygulamaya gerekçe yapılan 667 sayılı KHK nin 6/1-a maddesinin, Anayasa ve AİHS’nde belirlenen temel ilkelere aykırı olduğu açıktır.
Müvekkillere yönelik uygulamanın dayanağı olarak gösterilen 667 sayılı KHK’nın 6/1-a maddesi, Anayasa ve AİHS’in yukarıda belirttiğimiz kurallarına açıkça ve tartışmasız şekilde aykırı olduğu görülmektedir.
Bununla birlikte, uygulamanın usulü ve uygulanma şekli de, Anayasa, AİHS ve CMUK’nda belirlenen kurallara aykırılık taşımaktadır.
Anayasa’nın 'Kişi Hürriyeti ve Güvenliği' başlıklı 19. maddesi gereğince,
'Yakalanan veya tutuklanan kişilere', yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.
Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç 48 saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz.'
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun, 91. maddesinin 2. fıkrasında, gözaltı kararının bir tedbir olduğu, 'bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlı olduğu' belirtilmiştir.
Bu düzenlemelere rağmen, müvekkillerin 30 gün olarak belirlenen gözaltı süresi boyunca özgürlüğünden yoksun bırakılmasının dayanakları ve kaçma şüphesinin varlığının maddi ve hukuki gerekçeleri ortaya konulmamış, gecikmesinde sakınca olan halin ne olduğu, keza müvekkillerin bir yargı organı önüne çıkarılmasının hangi tarihte gerçekleşeceği de belirsizdir.
Bu düzenlemeler uyarınca, hakkında objektif ve somut delillere dayanan suç isnadı bulunmayan müvekkillerin serbest bırakılması, aksi halde müvekkillerin ve derhal Cumhuriyet Savcılığı’nda hazır bulundurulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, müvekkillere yönelik olarak gerçekleştirilen uygulamalar ve dayanaklarının, Anayasa, AİHS, CMK Kurallarına ve AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarına aykırılığın giderilmesi için Mahkemenizin taleplerimizin kabulüne karar vermesi gerekmektedir.”
DERHAL SERBEST BIRAKILMALARI İSTENDİ
Yapılan itirazda, “gazetecilere yönelik gözaltına alma, 30 gün süre gözaltında tutarak alıkoyma, dosyaya erişimin kısıtlanması, kişisel eşyalarına el koyma işlemlerinin kaldırılması ve gözaltı süresinin aşılmış olması ve mevcut delil durumları, suçlamaların temelsiz ve hukuki dayanaklarının bulunmaması, sabit ikametgâh ve gazeteci olmaları” göz önüne alınarak emniyet tarafından derhal serbest bırakılmaları istendi. (DİHABER)