03 Ocak 2017 00:23

Yasak aşktan dostluğa: Anais ve Henry

İthaki Yayınları dünyaca ünlü iki yazarın, Anais Nin ve Henry Miller'ın 21 yıllık mektuplaşma serüvenlerini Türkçeye kazandırdı.

Paylaş

Selin AVAZYAN

“Buraya kadar -seni şimdiden çok özledim. Eksiğim. Gidiyorum dedin ve ben de “Tabii, git!” dedim ama ne dediğimin farkında değildim.”

Böyle yazıyordu sevgilisi Anais’e Haziran’ın 18’i, 1933 Pazarında Henry Miller. İlişkileri başlayalı bir yıl bile olmadan büyük bir tutkuyla birbirine bağlanmıştı ikili. Başkalarıyla evliydiler. Henry sorunlu bir evlilikle boğuşuyor, bir yandan da parasızlıktan ve yazıp bir türlü ortaya çıkaramadığı kitabının sayfalarından daralıyordu. Anais’in de en büyük tutkusu, özellikle geceleri yazmayı alışkanlık haline getirdiği günlüğüne bir şeyler karalamaktı. Karalamak derken… Yıllar sonra dünyanın en çok tanınan yazarlarından biri yapacaktı genç kadını, onlarca defterden oluşan günceleri…

İthaki Yayınları çok özel bir kitaba imza attı ve dünyaca ünlü iki yazarın 21 yıllık mektuplaşma serüvenlerini Türkçeye kazandırdı. GuntherStuhlmann’ın büyük çabasıyla derlenen mektuplar edebiyat tarihinin en ünlü çiftlerinden birinin yaşamlarını ve ruh dünyalarını anlamamıza katkı sağlayacak önemli bir belge niteliğinde. ‘Edebi Bir Tutku Anais Nin ve Henry Miller’ın Mektupları’ öfkenin, hayal kırıklığının, aşk ve ihtirasla yoğrulan senelerin, kıskançlık ve çıkmazların en açık bir dille ortaya serildiği bir esere dönüşmüş mektuplar aracılığıyla. Çevirisini Yağız Ali Diri yapmış.

ÖNCE JUNE’U SONRA HENRY’Yİ SEVDİ

İlişkilerinin en başında birbirlerinden etkilendiklerini söylersem hem doğru hem de yanlış bir laf etmiş olurum. Çünkü Anais öncelikle Henry’nin karısı June’a tutulacak sonra bu aşkın kendisine göre olmadığını anlayıp duygularını bu kez de Henry’e yöneltecekti. Her ikisi de şaşkın ve temkinliydi. “Seni ne kadar düşünürsem düşüneyim, June ile yaşadığım hislerin hiçbirini sana veremem” diye yazacaktı Anais, yeni yeni koynuna girmeye başladığı sevgilisine. Henry ise her iki kadından da vazgeçmek niyetinde değildi. Hem June’u hem de Anais’i kaybetmeyi göze alamayacak kadar gönlü geniş bir aşık belki de. Gönderdiği mektuplardan birinde bunu itiraf edecekti: “Sana çok muhtacım. June gelecek ve June gözlerini açacak -çok, çok kocaman. Onu bırakmayacağım, ama seni de elimden kaçırmayacağım. Ortaya nasıl bir durum çıktığı umurumda değil, bana ihanet etmemesi gereken tek kişi sensin. June’u da seni de seviyorum.”

Tuhaf bir bağ vardı ikilinin arasında. Bu paydaşlığı yaratan en önemli dürtüleri ise elbette edebiyattı. Yazmaya tutkun iki insan, ömürlerinin sonuna kadar birbirleriyle yüz yüze ve mektuplar aracılığıyla edebiyat ve sanat sohbetleri yaptılar. Neler yoktu ki bu sohbetlerin içinde. Sinema, resim, müzik ve elbette edebiyat. Amerikalı Ressam Jean Varsa’dan da söz ediyordu mektuplar, Prenses Natasha Troubetskoi’den de. Ünlü Psikanalist Otto Rank, Yazar ve Çevirmen Gilbert Neiman, Eduardo Sanchez, Anais’in bir süre tutkunu olduğu Piyanist ve Romancı John Erskine, 1923 yılında henüz genç bir kızken evlendiği kocası Hugh Parker Guiler ve daha pek çok isim, olay ve gündelik yaşamın ta kendisi. Thomas Hardy’den Dostoyevski’ye, Proust’tan Rilke’ye birçok yazar… İkili sevgili oldukları kadar, birbirlerinin eleştirmenliğini ve yol göstericiliğini de yapıyordu. Henry Miller mektupların birinde altını özellikle Anais için çizdiği bir kitabı ilişikte gönderiyordu yasaklı sevgilisine: “Proust ne der? “Hayatlarımız boyunca yalan söyleriz, özellikle de, hatta belki sadece, sevdiklerimize.” Proust’unu aç. Senin için altını çizdim. Altı çizili olmayanlar beş para etmez.” Ve Anais de biricik aşkını kitap satırlarında bulacak kadar ona tapıyordu. En azından bir süre: “Artık hiçbir şikayetim yok ve Karamazov Kardeşleri (Şehvet Düşkünleri) okurken yine seni düşündüğümü söylediğimde bana kızmayacaksın. Artık okuduğum her şey farklı bir anlam kazanıyor, korkunç bir anlam; zaten Dostoyevski’yi okuma şeklime okumak denmez, gerçek, tutkulu bir tecrübe ediş, seni okuduğum zamanlardaki gibi.”

YILLAR O BÜYÜK AŞKI DA TÜKETTİ

Para! Henry Miller’in hemen her mektubunun konusuydu para! “Ne yapmalıyım? Berbat durumdayım. İliştirdiğin çek karşılıksız çıkmasa, yakınında olabilmek için bugün bir trene binip güneye gidecektim. Sıkışık olduğumdan rezerv çekini bozdurdum - umarım sorun değildir.” Yıllarca özellikle 1940’ların başına kadar Anais Nin Henry Miller’a maddi destekte bulundu, hatta biraz daha fazla bir zaman. Bir müddet sonra bu para mevzusu aralarında gerginlik ve kırgınlıklara yol açsa bile yaptı bunu: ”Hugh bana bu sabah iç çamaşırı ve çorap alayım diye 200 frank verdi. Parayı sana iletiyorum. Bu arada sen de aldığın çekleri Lowenfels’e veriyorsun, aldığın ilk çekleri. Beni düşünmek aklına bile gelmedi. Hiç. Bana bir şeyler alabileceğin aklına bile gelmedi - o parayla benim için bir şeyler yapabileceğin. Çok yorgunum.”

1940’larla birlikte işin rengi değişmeye başladı. Bu büyük ve tutkulu aşkın büyüsü kayboldu. Onun yerine sadık iki dost, artık birbirini affetmiş iki eski sevgiliye dönüştüler. Hem hüzünlü hem de belki de olması gerektiği gibi... “Edebi Bir Tutku Anais Nin ve Henry Miller’ın Mektupları” sanat ve edebiyat sohbeti nasıl yapılır yalnızca bunu görmek için bile okunması gereken kıymetli bir eser. Yitip giden, yıllar içinde soğuyan aşkları ise işin en hüzünlü yanı. Son sözü benim aklımda bağımsız ve fedakar bir kadın olarak kalacak Anais Nin’in cümleleriyle bitirelim. Yine kitaptan: “Sana şimdi bana bir zamanlar yazdığın şeyi söyleyebilirim: Binbir parça halimdeyim, ama beni terk etme.”

Anais_Henry_Kapak

EDEBİ BİR TUTKU
(Anais Nin ve Henry Miller’ın Mektupları 1932 –1953)
Derleyen: Gunther Stuhlmann
Çevirmen: Yağız Ali Diri
İthaki Yayınları
632 sayfa

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Mavi Bisiklet Cine Junior Film Festivali'nde

SONRAKİ HABER

Yeni kimlik kartları başvurusunda yoğunluk

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa