07 Ocak 2017 14:25

Uluslararası sermaye ile işçinin soğuk kucaklaşması

İşçiler artık her şeyi çok iyi biliyor patronun çok çalışın demesine bile gerek yok! Bu işsizlik, geleceksizlik dayatmasına son verecek olan bizleriz.

Paylaş

Hülya Çalışkan

Tekstil işçisi

Merhaba arkadaşlar,

Bursa, tekstil ve konfeksiyon üretiminin en yaygın olduğu illerimizden biriydi. Doğal olarak, kadınların çalışıp emeklerini değerlendirmek istediklerinde rahat iş bulabildiği bir alandı. Önceden her mahalle arasında ya bir konfeksiyon atölyesi ya da büyük fabrikada çalışmak istiyorsa Yeşim Tekstil, Biesseci gibi daha pek çoğu vardı.

Küçük çocuğum var, eve yakın olsun diyen kadınlar mahalle aralarındaki konfeksiyonları tercih ediyorlardı. Çünkü ne kadar büyük olursa olsun fabrikalarda kreşler olmadı, olamadı. Olanlarsa birçok sınırlar koydular işe alımlarda, çocuk sahibi kadınları almadılar mesela.

Bugün artık pek çok tekstil firmasının ayakta kalmadığı bir dönemdeyiz. Yeşim Tekstil haricinde çoğunun iflas ettiği-iflas gösterdiği bir Bursa’dayız. Yeşim Tekstil TMSF’ye devredildi, ha kapandı ha kapanacak diye hakkında haberler çıkan fabrika, her sene işçileri toplu işten çıkarıyor. Artık çok az işçinin çalıştığı firma, şu an kendi üretimini başta yerli firmalara fason verirken artık yurtdışında Mısır, Ukrayna, Moldova gibi ülkelere de üretim yaptırıyor.

Bugüne gelene kadar 2008 krizini de unutmamak gerekir. 2010’a kadar Bursa’nın en büyük tekstil fabrikaları kapandı. Tabii bunlar hep AKP iktidarında ve hep ekonominin muhteşem olduğu söylemleriyle gerçekleşti.

Ekonomik olarak bağımsız bir yol izlememek ve otomotivden tekstile ülke olarak yabancı markaların fasoncusu olmaktan çıkamadığımız gerçeği var. Siparişlerinin bir çoğunu Türkiye ve Endonezya gibi ülkelere yaptıran şirketlerin en ufak bir olumsuzlukta siparişlerini geri çekmesi bizim ülkemizde sürekli işsizliğin önünü açıyor.

En son Avrupa Birliği’yle yaşanan sıkıntı, direk ihracat yaptığımız markaların siparişleri düşürmesine neden oldu. Örneğin; Türkiye’de sipariş verdiği firmalara çeşitli çalışma şartları koyuyorlar. İşçiyi haftalık şu kadar saat çalıştırıp şu kadar mesai yaptıracaksın, kesinlikle yabancı işçi çalıştıramazsın, çocuk işçi çalıştıramazsın. Diğer taraftan şirket, “Elli bin siparişi 1 ayda teslim edeceksin, 1 gün bile gecikse ürünleri almıyorum ve de ödemeyi yapmıyorum” diyor. Şirketin koyduğu bu yasaklara rağmen işçiler -bunun yüzde 99 kadın- mesai yapmadan, çok çalışmadan bu üretimin yapılması mümkün mü! Mesailer kağıt üzerinde gösterilmiyor tabii. İşçiler olarak bu yaptırımlara boyun eğmeye zorlanmamız hak mı!

İşçilerin artık “Aman zamanında gönderelim de siparişi kesmesinler” dedikleri bir döneme geldik. Artık işçinin patrondan daha çok işi düşündüğü bir zamandayız. Sebep, sürekli işsizlik, parasızlık... Çocuğuna iyi bir gelecek kurma çabasında ki kadınların artık her türlü aracıyı aradan attığı, patrondan daha çok yeter ki iş olsun ben çalışırım dedikleri bir dönem maalesef.

Ve hala ekonominin iyi olduğu söylemleri!

Bursa’da yaşananlar, bunlar. Ya diğer iller... Kadınların çalışmak isteyip de iş bulabileceği bir alan kaldı mı artık ve 8/6? Hayır. Çünkü öyle bir yük ki bu, iki günde bir sabahlamak zorunda. Çünkü MAL yetişmek zorunda, bu da çalışan kadın işçilerin omzunda. İhracatçı olmanın işçiler üzerindeki en büyük handikapı.

İşçiler artık her şeyi çok iyi biliyor patronun çok çalışın demesine bile gerek yok! Uluslararası sermaye ve işçinin soğuk kucaklaşması. Bu işsizlik ve geleceksizlik dayatmasına son verecek olan yine bizleriz.

Selamlar ve sevgilerimle...

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır Belediyesi önünde duran 2 heykel kaldırıldı

SONRAKİ HABER

Kaç merdiven silersem maaşımı çıkarırım?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa