Kadın istihdamının 2 düşmanı: Muhafazakarlık, neoliberalizm
Kadın hareketinin tüm dünyada en önemli vurgularından biri kadının iş yaşamında erkeklerle her anlamda eşit bir biçimde bulunması oldu...
Özlem ALBAYRAK
Kadın hareketinin tüm dünyada en önemli vurgularından biri kadının iş yaşamında erkeklerle her anlamda eşit bir biçimde bulunması oldu. Bu, sadece ücret eşitliğini değil, çalışma yaşamına girme önündeki ekonomik, sosyal, kültürel engellere karşı mücadelenin merkeze oturtulmasını gerektirdi. Ekonomik olarak aile ve eşe bağımlılığın düşürülerek kadının güçlendirilmesi her alandaki eşitlik talebinin temelini oluşturdu. Doğurganlık oranlarındaki düşüş, sosyal bakım hizmetlerinin yaygınlaşması, kadının ev içi işlere daha az zaman ayırabileceği bir eşitlik anlayışının giderek yerleşmesi kadın istihdamını artıran önemli faktörlerdi dünyada.
Ancak 1980 sonrasında kuralsızlaşan ve güvencesiz hale gelen işgücü piyasaları, düşük ücret, uzun çalışma saatleri, yüksek kayıt dışılık ve kamusal bakım hizmetlerinin sınırlanması nedeniyle, emek piyasasına katılımın kadını güçlendirici etkisinin zayıfladığı görülüyor.
İSTİHDAMDA SON ŞİDDETTE İLK SIRADA
Türkiye kadınların işgücüne katılımında OECD ülkeleri içerisinde sonda yer alırken, 2010’a kadar OECD ortalaması (yüzde 61.8) Türkiye’nin (yüzde 30.2) iki katını bulmuştu. Son yıllardaki artışla aradaki fark biraz kapansa da OECD ortalaması (yüzde 63) Türkiye’nin (yüzde 35) 1.7 katı civarında seyrediyor.
Türkiye’yi gelişmişlik düzeyi anlamında kendisine daha benzer ülkelerle karşılaştırdığımızda durumun ciddiyeti daha net beliriyor. 1990’ların başında Şili ve Meksika ile aynı oranlara sahip Türkiye’nin kadınlarda işgücüne katılım oranı 2006’ya kadar sürekli düşerken, bu iki ülke 1990’dan itibaren bu oranı sürekli artırmış, 2015 itibariyle yüzde 50’ye yaklaştırmışlardır (1). Bu ülkelerin aksine Türkiye’de 1999’da yüzde 36 olan kadınların işgücüne katılım oranı 2005’te yüzde 23.3 ile dibi görmüş ve 2006-2015 arası 8 puan yükselerek yüzde 31.5’e çıkabilmiştir. Türkiye’de erkeklerin işgücüne katılım oranı da 1989-2005 arasında düşse de, katılım oranı erkeklerde yüzde 71.6’dır.
Kadına yönelik şiddetteki artış ve kadınların var olan hak ve özgürlüklerini kullanma ve kendilerini koruma konusundaki yaşadıkları sıkıntılarda bu tablonun payının büyük olduğu yadsınamaz.
Kadınların işgücüne katılımını belirleyen faktörler eğitim (hem kadının kendisinin hem de annesinin), doğurganlık, servet, ticaret, sosyal koruma politikaları (bağımlı bakımı), işgücü piyasalarının yapısı ve istihdam politikaları, medeni durum, kültürel normlar ve dindarlık olarak öne çıkmaktadır (2). Türkiye için yapılan çalışmalarda bu faktörlerin hepsinin değişen oranlarda etkili olduğu bulunmuştur.
EĞİTİMLİ KADIN DA İŞSİZ
1990-2006 arası Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranının düşmesi ekonomik gelişmişlikle açıklanmaya çalışılmıştır. Ekonomik gelişme ile istihdamın tarımdan sanayi ve hizmetler sektörüne kaymasıyla, başlangıçta kadının işgücüne katılımı düşerken, zamanla kadınların becerilerini geliştirmeleri ile özellikle hizmetler sektöründe istihdam edilmeleri beklenmektedir, bu da U şeklinde bir ilişki ortaya çıkarmaktadır. 1980 sonrası dönüşümün sonucu Türkiye’de de tarımdaki kadın istihdamı yüzde 20’nin altına inmiş, hizmetlerde yüzde 51’e çıkmıştır. Ancak 2005’ten beri yapısal dönüşüme girildiği kabul edilse de tekrar yavaş büyüme hatta küçülme dönemine giren Türkiye’de, diğer faktörler dikkate alındığında artış trendinin devam edip etmeyeceği şüphelidir. Ayrıca kadın işsizliğinin erkek işsizliğinden her dönem en az iki puan yüksek olması şüphelerimizi güçlendirmektedir.
Türkiye’de kadının işgücüne katılımı eğitim düzeyi ile birlikte artmakta, yükseköğretim mezunu kadınlarda işgücüne katılım oranı yüzde 71.3 ile erkekleri yakalamaktadır. Ancak işgücüne katılım eğitimle birlikte artsa dahi genç eğitimli kadın işsizliğinin 2015 yılında yüzde 32.9’a yükselmesi, eğitimli kadınlar açısından da çok ciddi sıkıntılar olduğuna işaret etmektedir (3).
NEOLİBERAL POLİTİKALAR EVE HAPSEDİYOR
Yapısal ekonomik dönüşüm ve eğitim gibi klasik açıklamaların yetersiz kaldığı ve son 20 yılda hem gelişmiş hem de azgelişmiş ülkelerde neoliberal işgücü politikalarının kadının işgücüne katılımını zorlaştırdığı konusunda bir konsensüs oluşmuş durumda. 1980’den beri işgücü piyasalarında esnekleşme, iş güvencesini zayıflatmakta, iş saatlerini uzatmakta ve yarı zamanlı, belirli süreli ya da kendi hesabına istihdam gibi atipik istihdam biçimlerini yaygınlaştırmaktadır. İş saatlerinin uzaması ve ücretlerin artmaması, Türkiye gibi kadını çocuk bakımında geleneksel olarak sorumlu tutan ülkelerde kadınların çocuk sahibi olduktan sonra işten ayrılmalarına ya da iş yaşamına hiç girmemelerine neden olmaktadır. Doğurganlığı artırma amaçlı politikalarla çalışan kadınları teşvike dönük, işverenlerin maliyetlerini artıran politikalar ise muhafazakar kültürel normlarla da desteklenerek işverenlerin kadına yönelik emek talebini düşürme yönünde etki yapabilmektedir (yüksek işsizlik oranları işverenleri düşük erkek emeğine yönlendirmektedir). Bunun yanında kamu harcamalarının daraltılmasına yönelik neoliberal baskı çocuk ve yaşlı bakımına yönelik sosyal harcamaları azaltarak kadının iş yaşamına katılımı engel yaratmaktadır.
YARI ZAMANLI VE KAYIT DIŞI
Bu koşulların kadınları çalışma yaşamından daha da uzaklaştıracağından ya da kadınların geçici süreli, yarı zamanlı ve kariyer ve gelir olanakları daha sınırlı işlere yönlendirilmesi ile sonuçlanacağından endişe edilmektedir. AB’de çok sayıda ülkede kadın istihdamının artışı esnek ve güvencesiz istihdamın artışıyla gerçekleşmiştir. AB’de istihdamdaki kadınların yüzde 32’si yarı zamanlı çalışırken, erkeklerde bu oran yalnızca yüzde 8’dir. Yarı zamanlı çalışan Türkiyeli kadınların ise yüzde 89’u kayıt dışı çalışmaktadır (4). Uzun vadede ise yarı zamanlı geçici sözleşmeli işlerin yaygınlaşmasıyla kadınların emeklilik olanaklarının sınırlanması ve yaşlı yoksulların daha çok kadınlardan oluşacağı bir gelecek ihtimali belirmektedir. Uzmanlar, esnek işgücü piyasalarına dayalı bu istihdam politikalarının Türkiye’de kadının işgücüne katılımını ve kadın işgücüne talebi daha da olumsuz etkileyeceğini, istihdamda kalan kadınların ise kariyer ve gelirlerinin erkeklerin çok gerisinde kalacağını düşünmektedirler (5).
MUHAFAZAKAR POLİTİKALAR BUGÜNÜ DE GELECEĞİ DE ETKİLİYOR
İşgücü piyasalarındaki gelişmelere son yıllarda yükselen kadını geleneksel cinsiyet rollerine sıkıştıran ve kadın-erkek eşitliğini kabul etmeyen (6) muhafazakarlığı da eklemek gerekiyor (7). İşgücü piyasalarında esnekleşme ve güvencesizliğin kadın istihdamına yönelik olumsuz sonuçlarının Türkiye’de kadın istihdamının durumunu açıklama gücü, neoliberal politikalardan etkilenen benzeri ülkelerle kıyaslandığında yetersiz kalıyor. İşgücü piyasalarında kuralsızlaşmayla birlikte bakım olanaklarının sosyalleştirilmediği tersine geleneksel kadın rollerinin teşvik edildiği Türkiye’de, kadının işgücüne katılımı benzeri ülkelerin neredeyse 20 puan altında. Bunun günümüzde yarattığı ekonomik kayıp bir yana, muhafazakar politikalar devam ettiği sürece gelecek nesilleri etkileyecek dinamik maliyetleri var.
Kalkınma yazını kadının güçlendirilmesinin sadece kız çocuklarının değil erkek çocuklarının da daha iyi bir eğitim almalarını sağladığını göstermiştir. Kadın-erkek eşitsizliğinin yüksek olduğu ülkelerde sosyal yardımların kadınları hedeflemesinin en önemli nedeni, hane gelirinin kadının elinde çocuklara daha fazla harcanacak olması. Ayrıca çalışmalar annesi çalışan kadınların iş yaşamında bulunma olasılığını ciddi düzeylerde yükselttiğini göstermektedir. Tüm bu noktalar birlikte düşünüldüğünde mevcut kaynaklarını kullanamayan, geliştirmeyen Türkiye’yi gelecekte orta gelir tuzağını mumla arayan bir ülke olarak görmemiz işten bile değil.
(1) OECD işgücü istatistikleri. Ayrıca bkz. Atasoy, Burak Sencer. "Female Labour Force Participation in Turkey: The Role of Traditionalism." The European Journal of Development Research (2016): 1-32.
(2) Genc, Serife, and Gonul Sengul. "On the Future of Female Employment in Turkey." (2015) ve Atasoy, Burak Sencer (2016).
(3) https://www.evrensel.net/haber/301183/akpnin-2016-yili-kadin-istihdami-politikasi
(4) Çağla Ünlütük Ulutaş (2015), AÜ SBF Dergisi, 70(3).
(5) Prof. Dr. Gülay Toksöz Türkiye’nin güvenceli esneklik yaklaşımını şu iki yazıda değerlendiriyor. http://bianet.org/bianet/toplum/162081-yeni-aile-nufus-yasasinin-amaci-dogurganligi-artirmak ve http://bianet.org/bianet/kadin/172146-yari-zamanli-calisma-isini-kaybeden-kadinlarin-yerini-guvencesiz-calisan-alacak. Avrupa ve Türkiye’deki istihdam politikalarının kadın perspektifinden değerlendirmesi için bkz. Çağla Ünlütük Ulutaş (2015), AÜ SBF Dergisi, 70(3).
(6) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fıtratları farklı olan kadın ile erkeğin eşit tutulamayacağını uzun uzun anlattığı konuşması AKP’nin kadın-erkek eşitliğine inanmadığını gösteren örneklerden sadece bir tanesi: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/11/141124_kadininfitrati_erdogan. Farklılık ve eşitlik üzerine Buğra (2013) dikkate değer.
(7) Bugra, Ayse. "Revisiting the Wollstonecraft Dilemma in the context of conservative liberalism: The case of female employment in Turkey." Social Politics: International Studies in Gender, State & Society (2013): jxt001. Atasoy, Burak Sencer (2016) da geleneksel cinsiyet rollerinin kadının işgücüne katılımını düşürdüğünü bulmuş.