07 Ocak 2017 14:48

Tereddüt etme!

Elmas yavaş yavaş döküyor eteğindeki taşları... Elmas anlattıkça Şehnaz yaşıyor...

Paylaş

Elif Ekin SALTIK

Yönetmen Yeşim Ustaoğlu’nun son filmi Tereddüt, daha vizyona girmeden senaryosuyla, oyuncularıyla, sevişme sahneleriyle, aldığı ödüllerle çok konuşuldu, çok tartışıldı. Film vizyona, festivallerde gösterildiği haliyle değil de bazı sevişme sahneleri makaslanarak girince Yeşim Ustaoğlu, filmini sansürlediği gerekçesiyle eleştirilerin hedefi oldu.

Tartışmalar elbette önemsiz değil ama filmi özellikle magazin boyutunun ötesine geçerek izlemekte fayda var. Çünkü Ustaoğlu’nun ayrı sınıftan kadınları buluşturduğu film, kadınların farklı yaşamlara sahip olsalar da, birbirlerinin direnç hikayelerinden nasıl etkilendiklerini anlatıyor. Filmin kahramanları Şehnaz ve Elmas’ın yollarının bir taşra kasabasında kesişmesini ve kendi yaşamlarıyla yüzleşmelerini izliyoruz.

Şehnaz, orta sınıf, eğitimli, modern bir kadın. Psikolog olarak çalıştığı hastane Sakarya’da; evi, eşi Cem ve kedisi ise İstanbul’da. Sakarya’da bir kasabada geçen mesai günlerinden sonra hafta sonları İstanbul’daki “modern” hayatına dönüyor.

Elmas ise 13 yaşındayken kendinden çok büyük bir adamla evlendirilmiş, uğradığı istismar bedeniyle birlikte yüreğini de yakmış, kavurmuş bir çocuk. Elmas’ın günlük hayatı, kayınvalidesinin bakımı ve ev işleriyle geçiyor. Kendi isteğiyle yaptığı ve belki de “özgürlük” olarak gördüğü tek şey sigara içmek. Yatağını “jilet gibi” düzeltmek ve bozuk para ile düzgünlüğünü ölçmek ise onun için bir oyun. Lise öğrencilerinin arkasından bakıyor imrenerek. Çocuk yaşında evlendirilmiş olmanın, her gün tecavüze uğramanın ağır yükü altında eziliyor. Bedeni kaldırmıyor zaten yaşadıklarını. Bir sabah kendini hastanede buluyor. Zaten Şehnaz ile de böyle tanışıyor.

ELMAS ANLATTIKÇA ŞEHNAZ YAŞIYOR

Şehnaz’ın Elmas’a uyguladığı terapiler sırasında, Elmas ve Şehnaz’ın hayatlarının hem uzaklığı hem de ne kadar yakın olduğu açığa çıkıyor. Elmas, küçük bedeninde taşımak zorunda kaldığı sancıları, acıları, ağırlığı bir bir atmaya çalışıyor terapi sırasında. Terapilerde oldukça soğuk ve duygusuz (belki de fazla profesyonel) davranan Şehnaz, başlangıçta Elmas’ın yaşadıklarını kendi hayatına da bedenine de uzak görüyor. Ama Elmas anlattıkça Şehnaz’ın yaşadığı gerçek aydınlanıyor. Birbirinden böylesine uzak hayatlara sahipken bile kadınların yaşadığı şiddetin ne kadar ortak olduğunu düşündürüyor film.

Elmas yavaş yavaş döküyor eteğindeki taşları... Annesinin okuldan alınıp evlendirileceğini söylerkenki soğuk kanlılığını, her gün kocasının üzerine abanan bedeninden kurtulmak için ettiği duaları, tecavüz sonrası yaşadığı acıyı, kanamalarını, bedeninin kadın olmaya hazır olmayışını, kayınvalidesine bakmak, ev işlerini yapmak zorunda oluşunu... Kardeşi için endişe duyuyor. Babasının istismarına uğramış olacağı izlenimi bırakıyor bende.

Anlattıkça filmin son sahnelerine kadar buz gibi bir karakter olan Psikolog Şehnaz’ı, kendi hayatıyla yüzleştiriyor.

TEREDDÜTSÜZ ADIM ATMADIKÇA...

İstediği her şeye sahip ve çok mutlu görünen, fakat evin içinden baktığımızda öyle olmadığını anladığımız Şehnaz’ın yaşamındaki düğümler çalışma arkadaşı Umut ile yakınlaşmasıyla çözülüyor. Umut ile yaşadığı cinsellikte ilk defa önemsendiğini fark eden Şehnaz’ın aslında evliliğinde bedeninin sömürüldüğünü kendine itiraf  etmesi Elmas’la oluyor. Umut ile bir ilişki yaşamasa bile en nihayetinde sonlanacak evliliği Elmas’ın yaşadığı travmaya temas etmesiyle dayanılmaz hale geliyor. Taşralı bir kız olan Elmas, Şehnaz’a kendi iradesi ile hesaplaşma, yaşadığı şiddete son verme olanağı sunuyor. Özetle, Şehnaz’ın yaşamı, bir kadının, rahat koşullar içerisinde bile olsa, kendi hayatı için, kendi iradesiyle, kendi ayaklarıyla tereddütsüz adım atmadıkça özgür olamadığını gösteriyor.

Elmas’ın kocasının ‘iyi insan’ olarak resmedilmesi ise filmin oldukça önemli bir noktası. “Koca” figürünün ‘kötü, sapık...’ bir erkek olarak canlandırılması toplumsal bir gerçeği kocanın kişiliğinin gölgesinde bırakabilirdi. Oysa Elmas’ın kocası aslında çevresiyle kurduğu bağlarla da, eşi ve annesiyle kurduğu bağlarla da oldukça ‘normal’ hatta ‘iyi’ bir adam. Yani bir çocukla evlenmek ve ona tecavüz etmek tek başına adamın ‘iyiliğiyle/kötülüğüyle’ açıklanabilecek bir sorun olmasının ötesinde, kesinlikle toplumsal. Belki de bu yüzden adamın ‘iyiliği’ izleyeni rahatsız ediyor.

ÖNCEKİ HABER

Sev o kafa karışıklığını

SONRAKİ HABER

Kar yağışı hayatı durdurdu, yurttaşlar isyan etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa