Bu mektup 9 yaşındaki o kız çocuğuna borcumuzdur
Biz canımız yanınca birbirimize sarılıyoruz. Göğsümüzdeki sancı biraz olsun diniyor.
Sevgili Ekmek ve Gül okurları;
Uzun bir süredir Ekmek ve Gül okuruyum. Geçen gün 9 yaşındaki kız çocuğunun mahkemede tacizcisiyle karşılaşmanın stresine kalbinin dayanamayıp ölmesini haberlerde izlediğimizde kardeşim “Ben ölmeyi bile beceremedim” dedi. Kardeşimle birbirimize sarıldık ve ağladık. Bir gün kardeşimle birlikte yaşadığımız hikayeyi yazacağımı tahmin bile edemezdim. Bu yazıyı kardeşimden izin alarak yazıyorum.
Ben ve kardeşim lise bitince üniversiteye gidemedik. Yaşadığımız yerde iş olanakları yoktu. Ailem yoksuldu ve 8 kardeştik. Birilerinin bir şey yapması lazımdı. Abim, “Ben kimse için fedakarlık yapamam” dedi. Hayalleri olduğunu, sevdiği kıza söz verdiğini, okuyup onunla evleneceğini söyledi. En büyük ablam bizden ayrıydı ve zaten kötü olan evliliğinin bozulmaması için yeterince fedakardı. Diğer kardeşlerimse çok küçüktü, onlardan bir şey beklenemezdi. Ben “Tamam, çalışıp bu aileye bakarım” dedim. Onlar benim yaptığım fedakarlığı bir kenara bırakıp “Tek başına olmaz, kız kardeşinle beraber gideceksin” dediler.
Kağıdı, kalemi okula dair ne varsa hayallerimizle birlikte bir kenara bıraktık. İstanbul’a doğru yola çıktık. Ben ailem için yapıyorum diye ikna olmuştum. Ama kız kardeşim üzgündü. Çünkü okumak istiyordu. Kız kardeşime biraz çalıştıktan sonra onu okutacağıma söz verdim.
İki kız kardeş İstanbul’da bir akrabamızın yardımıyla işe başladık. Çok büyük bir fabrikaydı. Makineler, gürültü, toz insanların yüzünü göremiyordum, sanki içinde kaybolmuştuk. İlk hedefimiz biraz çalışıp para biriktirip ayrı bir eve çıkmaktı. Ben sürekli mesaiye kalıyordum. Kardeşim küçük olduğu için onun arada eve gitmesini sağlıyordum.
Kardeşim akrabamızın evinde kaldığımız süre içinde içine kapandı çok mutsuzdu. Ama ben çok çalışmaktan kardeşimle ilgilenemiyordum. Ne kadar mesai o kadar çok para demekti.
Önümüz kıştı ve evdekiler para istiyordu. Kardeşimin başkasının evinde olduğu için mutsuz olduğunu düşündüm. Ev buluyorum yanında kaldığımız akrabamız bırakmıyor. Biraz daha onlarla kalmamızı istiyordu. 8 ayın sonunda kendimize fabrikaya yakın bir yerde ev bulup taşındık.
O süreçte fabrikada zam tartışılıyordu. İşçiler topluca zam talep edeceklerdi. Bana da geldiler. “Sen en çok çalışan işçilerdensin bize katıl” dediler. Ama ben işsiz kalırım diye korktum ve katılmadım. Kardeşimle de konuşmuşlar, o kabul etmiş. Fabrikada işçiler eylem yaptı. Bir baktım kardeşim de içlerinde. Çok kızdım, işsiz kalırsak ne yaparız diye.
O da benden korktuğu için eve erken gitmiş. Fazla mesai bitince ben de eve gittim. Bir de ne göreyim kardeşim salonun ortasında yarı baygın halde ve yüzü mosmor. Hemen hastaneye kaldırdık.
Hastanede kardeşimin tecavüze uğradığını öğrendim. Dünya sanki başıma yıkıldı ve sinir krizi geçirdim. Yanında kaldığımız yakın akrabamız kardeşime çok kötü sözler söyledi. “Öldüreceğim onu, zaten hareketleri de normal değildi” diyordu. “Sen ne diyorsun” dedim. “Ben size zaten kız başınıza ayrı eve çıkmayın dedim, şimdi babanıza ne derim” dedi.
O sırada polis yanımıza gelip akrabamıza kelepçe taktı. Kardeşim doktora akrabamızın saldırısına uğradığını söylemiş. Sonra da polise ifade vermiş. Ben akrabamızın bunu yaptığına inanamadım. Annem duyunca kalp krizi geçirdi.
Kardeşimi evde baygın bulduğum akşam ise akrabamız eve gitmiş. Kardeşime, tekrar onunla yaşamamız için ısrar etmiş. Kabul etmeyince de hem dövmüş hem de tecavüz etmiş. “Eğer birine söylersen ablanı öldürürüm” demiş. Olay ortaya çıktıktan sonra öğrendim, biz İstanbul’a geldikten bir hafta sonra kardeşimi taciz etmeye başladığını, sonrasında da defalarca tecavüz ettiğini.
Dava tam bir yıl sürdü. Bu sürede kardeşimin psikolojisi iyice bozuldu. Bir çok defa intihara kalkıştı, hastanede uzun süreler yattı. Köyde adımızı kötü kıza çıkarmışlar. Ailem İstanbul’a taşınmak zorunda kaldı. Abim bizi sildi, çünkü onun başını önüne eğdirmişiz. Ailem paramparça oldu.
Davanın sonunda akrabamız 25 yıl hapis cezasının yarısını aldı. Çünkü kardeşim onu tahrik etmiş. Oysa kardeşim daha 17 yaşındaydı...
Bu olaylar fabrikada da duyulmuştu. Artık orada çalışamazdım. İşten ayrılmak için işe gittiğimde bir grup işçi kadın yanıma geldi. Bize destek olmak istediklerini söylediler ve her türlü desteği de gösterdiler. İşten çıkmamam için beni ikna ettiler.
Ben zamanında onlarla birlik olmadığım için çok utandım. Ustabaşları ne zaman “Mesaiye kal” deseler kalmıştım. Ama işe gitmediğim sürede bir gün bile beni aramadılar. Hatta çalıştığım bölümün ustabaşı “Senin çıkışını verecekler” dedi. “Başımdan geçenleri biliyorsunuz” dedim. “Olabilir ama ailevi olayları işe yansıtmaya hakkın yok” dediler.
Anlattığım hikayemizde eksik var ama fazla yok. Biz canımız yanınca birbirimize sarılıyoruz. Göğsümüzdeki sancı biraz olsun diniyor. Abla, kardeş, 9 yaşındaki kız çocuğuna karşı borçlu hissediyoruz. Tam olarak iyileşemesek de deneyeceğiz. Belki bütün kadınlar birbirine sarılırsa mücadele ederse keseriz acıyı...
Tuzla / İSTANBUL