Bir Ermeni ilahisinden kahramanlık marşına
Hayri Tunç, bir Ermeni ezgisiyken, kahramanlık marşına sonra ise ilahiye dönüştürülen şarkıyı yazdı: Ankara'nın Taşına Bak
Hayri TUNÇ
Kültür bir toplumun temelini oluşturan en önemli etkenlerden biridir. Kültürler, birbirlerine benzeyebilir, birbirlerinden etkilenebilir. Zaten toplumların iç içeliğinin doğal sonucudur da bu. Ancak bazen etkileşimi aşan durumlar da olur. Bunların en başında da birlikte olan toplumların ya da kültürlerini koruyamayan toplumların, başka toplumlara ait kültür öğelerini alıp dezenformasyondan geçirmeleridir. Türkiye, çokça halkı ve kültürü bir arada bulundurmasından kaynaklı olsa gerek bu dezenformasyonun en fazla yaşandığı, kültürel soykırımın en yoğun yaşandığı ülkelerden biri. Neredeyse Cumhuriyet tarihi ile eş zamanlı ilerleyen bu kültür kırımı en çok -ve diğerlerine oranla ‘naif’ bir alan olan- halk ezgilerinde kendini göstermektedir.
Osmanlı zamanı kurulan Dar’ül Elhan (Nağmeler Evi) eliyle başlayan bu halk ezgilerini toplama, değiştirme süreci, TRT, Kültür Bakanlığı, MEB’in katkılarıyla uzun yıllar devam etti. Özellikle Kürt illerinde, Kürtlerin ve Ermenilerin yaşadığı bölgelerde yapılan bu “derleme” çalışmalarında binlerce ezgi toplanmış, arşivlenmiş, değiştirilmiş ve TRT Ankara Radyosunda Yurttan Sesler adıyla yayınlanmıştır. 1980’lere kadar gelişen bu süreçte, Kürt halk ezgilerinden devşirilen ezgiler özellikle Kürt sanatçılara, Türkçe söyletilmiştir.
Bu derleme ve değiştirilmeler arasında bir tanesi ise çok önemli bir örnek olarak karşımızda duruyor; Ankara’nın Taşına Bak! Çok bilinen bu “marşın” hikâyesi, bu tarz bir kültür kırımının boyutları ve şekli konusunda çok önemli bir örnek oluşturuyor. Ezginin, Mesam kayıtlarına göre bestecisi 1968 doğumlu Ali Cihat Taşkın olarak gösterilirken, başka bir kitapta 1930’lu yıllarda Ankara bölgesinde derlendiği ve dönemin Kültür Bakanı’nın erkek kardeşinin eser sahibi olduğu yazılmaktadır. Bu ezginin TRT Ankara Radyosuna girişi de 1930’lu yıllar olarak bilinmekte. İsmi değiştirilen bu ezginin 1920’li yıllarda, Ermeni Soykırımı sonrası Ankara’ya yerleşen Ermenilere ait “Ezê herîm welate xwe” ağıdından devşirildiğini daha sonra öğreniyoruz. Yine Varto aşiretinden olan Rakel Dink de, Hrant Dink anısına düzenlenen bir etkinlikte Kürtçe olarak söylediği bu ezginin bir ağıt olduğunun altını çiziyor.
Vatan özlemini, hasretini anlatan ezgi, tanıştığım bir Ermeni ailenin anlatımına göre kiliselerde okunan bir ilahi. Ankara’da yaşayan bu aile Ermeni kiliselerinde söylenen bu ilahiyi soykırım öncesinde bildiklerini söylüyorlar. Ancak bunu şu an bir iddia olarak sizlerle paylaşabiliyoruz.
1930’lu yıllarda ise bu sefer aynı müzik, biraz daha farklı bir düzenleme ile Said Axa adlı Kürt sanatçının söylediği Ew milke Kurda adlı ezgide karşımıza çıkıyor. Ezgi yine vatan sevgisi üzerine ilerliyor.
1946 yılına geldiğimizde aynı müziği Hesen Zirek adlı bir Kürt şair ve bestecinin sözlerini yazdığı “Ey Niştiman” adlı ezgide görüyoruz. Mehabad Kürt Cumhuriyeti’nin yıkılışı sonrası yazılan bu ezgide de yine vatana duyulan hasret var.
Yıllar sonra aynı müzik bu sefer 1966 yılında çekilen “Bir Millet Uyanıyor” adlı filmde, “Ankara’nın taşına bak” adıyla söyleniyor, elbetteki sözlerinde bazı değişiklikler yapılmış halde. Bu sözleri yazmadan önce, 1930’lu yıllarda yazılan sözleri yazmak gerek aslında;
“Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Biz düşmanı esir aldık
Şu feleğin işine bak” olan ilk sözler, filmde bazı değişikliklere uğramış ve;
“Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Yunan Türk’ü esir almış
Şu feleğin işine bak” halini almıştır.
1970’li yıllarda ise Esin Engin adlı pop müzik sanatçısı, sözlerde bazı değişiklikler yaparak, o güne kadar marş olarak bilinen sözleri değiştirerek ortaya bir aşk şarkısı çıkarmıştır;
“Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Aşkına ben esir oldum
Sen feleğin işine bak” haline gelen sözler, kısa bir süre sonra Ruhi Su ve Zülfü Livaneli gibi sanatçıların söylemiyle yeniden marş formatına dönüştürüldü.
İlk olarak Ruhi Su tarafından;
“Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Uyan uyan Gazi Kemal
Şu feleğin işine bak” şeklinde değiştirilen sözler, kısa bir süre sonra dönemin devrimci gençleri tarafından, siyasi sürece göre değiştirilerek;
“Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Yankee bizi esir almış
Şu düzenin işine bak” şeklini almış ve özellikle Dev-Genç mitinglerinde ve hemen hemen yer etkinlikte söylenir hale gelmiştir.
Ancak ezginin daha da göreceği vardır; 1978 yılına geldiğimizde aynı müzik üzerine “Biz Kuran’ın Hadimleri” adıyla sözler yazılarak ilahi olarak, dönemin islami kesimi tarafından yaygınca söylenir.
Ermenilere ait bir ezginin bu yolculuğu, bir kültürel etkileşim değil, kültür kırımının korkunç boyutudur aslında. Arada şunu da söylemekte fayda var, müziğe ait Ermenice sözlerin kaydına rastlamadım ancak bu topraklarda yaşayan Ermenilerin Kürtçe’yi de kullandıkları bilindiğinden ilk kayıtların Kürtçe olması normal geliyor. Kültür kırımı diyorum çünkü ezginin orjinalliğini unutturmaya çalışan bilinçli bir çaba var. Bunun dışında da kültür kırımının aslında siyasi konjoktüre göre değiştiğinin de bir kanıtı olarak ortada duran bu yolculuk, sistem değişmedikçe, kültür kırımlarının ısrarla devam edeceğinin de bir kanıtıdır.
Bu yolculuğun ve değiştirilme sürecinin gösterdiği en önemli noktalardan biri de, kendine ait olmayan kültürler üzerinden onu yok ederek kendini var etme çabasının temelsizliği ve yıkıma muhtaç olduğudur.