Dili yurdu olan bir yazar: Fahri Erdinç
Adana’daki TÜYAP 10. Çukurova Kitap Fuarında, yazar Fahri Erdinç için panel düzenlendi.
Halil İMREK
Adana
TÜYAP 10. Çukurova Kitap Fuarında doğumunun 100. Yılında yazar Fahri Erdinç anıldı. Toplumcu gerçekçi yazarlardan Fahri Erdinç’in şiirlerinin yanı sıra öykü ve romanları da bulunuyor. Ayrıca yakın dostu olan Nazım Hikmet’le ilgili “Kalkın Nazım’a Gidelim” adlı bir anı kitabı var.
Sis Çanı-Broy Yayınları’nın düzenlediği panele konuşmacı olarak Yazar Nazmi Bayrı, Yrd. Doç. Mustafa Günay, şair Yazar Mustafa Emre ve Uğur Pişmanlık katıldı.
Açılışı yapan yazar Nazmi Bayrı, unutturulan toplumcu gerçekçi çizgideki büyük usta yazarı anmak istediklerini söyledi. Bayrı, 100. Doğum yılı vesilesiyle, ömrünün uzun bir kesitini Bulgaristan’da sürgünde geçiren yazarın edebiyat gündemine taşınmasını amaçladıklarını belirtti.
Albatros dergisinden Uğur Pişmanlık, Fahri Erdinç’in toplumcu gerçekçi öykücülerden olduğunu ve Sabahattin Ali’nin de yetiştirdiği bir yazar olduğunu söyledi. Sabahattin Ali kuşağından bir yazar Güney film yayıncılıkta çıkan “Acı lokma “ kitabını okuduğunu yıllarca bu kitabı okuyup okuttuğunu söyledi. Acı romanın aynı zamanda Fahri Erdinç’in otobiyografisi olduğunu yaşam öyküsü olarak yazıldığını vurguladı. Mustafa Emre, bütün dallarda yazma gibi bir çalışkanlığı olduğunu söyledi. Acı Lokmanın yer yer düşündüren, yer yer hüzünlendirip güldüren bir yanı olduğunu belirtti.
TOPLUM İÇİN, İNSANLIK İÇİN ÇABALADI
Şair Yazar Mustafa Emre, Fahri Erdinç savaş ortamında, dramatik bir yaşamın içine doğduğunu söyledi. Emre, Fahri Erdinç’in insanın dili yurdu dediğini hatırlatarak, “Fahri Erdinç’in doğduğu savaş yılları üzerinde 100 yıl geçti. Halen insanoğlunun başına bela olan sömürüyü, savaşı konuşuyoruz” dedi. Fahri Erdinç’in bir düşünür, tutarlı özü sözü bir olan ve insanlığa değer veren bir yazar olduğunu belirten Emre, “Ağır yaşamına kalbi dayanmıyor. 69 yaşında ölüyor. Türkçe ile kan dolaşımını yitirmiyor. 100 yıl sonra anımsanıyorsa bu onun ölümsüzlüğünü gösterir. Ölümsüzlüğü eserlerindedir. Şiiri, öyküsü ve romanı bir bütünlük gösteriyor. Dünya görüşüyle, sanat anlayışıyla ve yaşam tarzıyla toplum için insanlık için çabalamıştır. Koşullar ne olursa olsun doğru bildiğini söylemiştir. Şiirle, öykü ile romanla sürekli sözünü yazarak söylemiştir” dedi.
ŞİİRLERİ ORHAN VELİ’YE ATFEDİLMİŞ YAZAR
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Günay, Fahri Erdinç’in “Diriler mezarlığı” kitabını sahaflarda bulduğunu ve yavaş yavaş okumaya başladığını söyledi. Şiirlerini, öykülerini okuduğunu şimdi de romanlarını okumaya başladığını belirten Günay, okudukça Fahri Erdinç’in ne kadar değerli bir yazar olduğunu fark ettiğini söyledi. Günay, yazarların eserlerine sahip çıkan ailesi, kurumlar olmayınca eserlerinin gündemde kalmadığını belirterek insanlığa seslenen böyle yazarları hatırlatmak, gündemde tutmak gerektiğini söyledi. Fahri Erdinç’in edebi eserlerinin hatırlamayı, hatırlatmayı ve okunmayı hak ettiğini ifade eden Günay, “İki yıl önce ölümüm adlı bir şiiri Orhan Veli şiiri diye gündeme getirildi. Arif Damar bunun Fahri Erdinç şiiri olduğunu söyledi. Ama bu şiir Orhan Veli şiiri diye dolaşıma sokuldu. “Taş” adlı bir şiiri var. Şiir farklı kişilerce seslendirilmiş. Bu da şiirinin benimsendiği anlamına gelir. Ancak Youtube de bir videoda bu şiir Necip Fazıl Kısakürek’in deniliyor. Bir şiiri Orhan veliye bir şiiri Necip Fazıl’a atfedilmiş. Demek ki bir unutma var. Bunun için şiirlerini ön plana çıkarıp uygun bir yayınevi olursa bir kitapta toplamak iyi olur” dedi.
TÜRKÇEYİ EN GÜZEL KULLANAN BİR YAZAR
Fahri Erdinç’in önemli bir yazar olduğunu vurgulayan Özyalçıner, “Yıl 1955’ler ben üniversiteye yeni başlıyorum. Seçilmiş Hikâyeler Dergisini” ben sahaflarda buldum. Orda şimdi orda ki öykülerden biri hasat olabilir. Bir öykü anlatıyordu. Bu öykü beni çarptı: Bir köy öğretmenini anlatıyordu zaten kendiside köy öğretmeniydi. Köy öğretmeni komünist olduğu için var olan mezarlığa gömülmüyor. Bir tarlanın kenarına gömülüyor. Tarlasını süren köylü mezarlığın üzerinden de geçiyor sürüyor. Hikaye şöyle bitiyor o yıl öğretmenin mezarı da ürün verdi, buğday oldu.
Özyalçıner, sahaflarda ne kadar Fahri Erdinç öyküleri varsa bulup topladığını Şadırvan dergisinde, Büyük doğu dergisinde yayınlananları aldığını söyledi. Fahri Erdinç’in ilk yer altı kitabını yaptığını söyleyen Özyalçıner, “Onat Kutlar, Ülkü Tamer, Kemal Özer harıl harıl Fahri Erdinç’i okuyuz. Bir gün Onat, dedi ki ben bunu Şehzade başındaki yurda da götüreyim okunsun, Fahri Erdinç tanınsın. Ama daha sonra o dosya kayboldu.
Fahri Erdinç’in Türkçeyi en güzel kullanan yazar olduğunu belirten Özyalçıner, “Fahri Erdinç’ tıpkı Nazım hikmet gibi Dili Yurdu olan bir yazar. Onun dili yurdu. Çok iyi Türkçe kullanana yazarlar arasında. Can Yücel, Metin Eroğlu ve Fahri Erdinç vardır. Türkçeyi yeniden yaratacak kadar iyi kullanan bir yazar. Toplumcu gerçekçi bir yazar. Aynı zamanda bir kara mizah yazarı. İftira öyküsü de bir kara mizah öyküsüdür. Kırklı birçok yazar arasında görülmeyen çarpıcı hikâyeleri olan biri” dedi.