Hindistan sineması ve ‘Dangal’ hakkında
İki yılın ardından gerçek hikayeye dayanan Dangal isimli filmle geri dönen aktör önceki filmlerindeki gibi seyirciye bir filmden fazlasını sunmuştur.
Gizem İBAK
Bilinir ki sanat insan ruhunu iyileştirir ve sanatçı insan ruhunun mühendisi gibidir. Dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir sanat üretiminin dünyanın bambaşka bir yerinde birine iyi gelme hâli gücünü buradan almaktadır.
Sinema, dünyada çok uzun yıllar Amerika Birleşik Devletleri’nin Hollywood ile tekelleştirdiği bir disiplin olarak varlığını sürdürse de günümüz itibariyle karşısına çok güçlü alternatifler doğmuştur.
Bunlardan biri de Hindistan Sineması ya da benim söylemekten imtina ettiğim ancak yaygın kullanılan adıyla Bollywood’dur. Medeniyetin köklü temellerine oturtulan ve Asya’nın masalsı samimiyetini gerçeklikle harmanlayarak sinematografiye geniş imkanlar sunan Hindistan Sineması gittikçe bütün dünya pazarında kendine yer bulmaktadır.
Hindistan Sineması’nın gittikçe büyüyen bir pazara hitap etmesinin temel sebebi yirmi birinci yüzyıl itibariyle artık tamamen terk edilen “samimiyet” algısını yitirmemesi ve bir üretimin her anına bunu pay edebilmesidir bana kalırsa.
Ülkemizin Hindistan Sineması ile tanışıklığı çok uzun bir geçmişe dayanır. Bugün Hindistan denildiğinde yaşlı insanların dahi aklına Raj Kapoor ve unutulmayan Avara müziği gelecektir.
İki binlerin başına tekabül eden ikinci köklü keşfimizi ise aktör Aamir Khan’ın başrolünde olduğu ve bütün dünyada yayılan 3 Idiots filmine borçlu gibi duruyoruz.
Evvelki yazılarda değindiğim gibi “bir aktör ülkesinin kaderini değiştirebilir mi” sorusunu biyografisi üzerinden incelediğimiz Aamir Khan’ın milenyum sonrası ürettiği tüm filmler dünyanın herhangi bir yerinde herhangi birine iyi gelebilmiş dahası düşünebilmeyi, sorgulayabilmeyi ve harekete geçme halini sağlamıştır.
Hindistan Sineması aktörlerinin her yıl dört beş farklı filmde oynamasına karşılık Aamir Khan iki yılda bir film çekmeyi tercih ederek yer aldığı projeye tutkuyla bağlanmayı amaçlamış ve kariyerini buna göre şekillendirmiştir.
İki yıllık aranın ardından senaryosu gerçek bir hikayeye uzanan Dangal (güreşçi) isimli filmle vizyona geri dönen aktör evvelki filmlerinde olduğu gibi yine seyirciye bir filmden fazlasını sunmuştur.
Çelişkileri derin bir ülke olan Hindistan’ın Haryana eyaletinde bir köyde iki kızını güreşçi yetiştirmeye karar veren bir babanın bütün baskılara karşın yılmayarak kızlarına inanmasını ve onların uluslararası müsabakalarda başarılar kazanmasını anlatan Dangal, eski bir güreşçi olan Mahavir Phogatile Hindistan’ı olimpiyatlarda temsil eden kızları Geeta ve Babita’nın biyografisinden yola çıkmıştır.
Yeni dünya insanının temel sorunlarından biri olmasa da Hindistan gibi feodaliteyle kapitalizm arasında sıkışmış toplumlarda kız çocuk sahibi olmak, bilhassa kırsal kesimlerde, büyük utanç sebebidir ve kız çocuğunu anne karnında öldürmek yaygın bir uygulamadır.
Dangal, yüz atmış bir dakika boyunca kendisini izlemeye gelen seyirciye kız çocuklarına inanıldığında neler başarılacağını gösteriyor. Dahası bu film bir çocuğu destekleyip doğru yetiştirdiğinde yapamayacağı hiçbir şey olmadığını ortaya koyuyor.
Klasik Hindistan Sineması filmlerinin dışında bir sinematografiyle karşımıza çıkan film Aamir Khan’dan başka tanınan aktör ya da aktris içermiyor, hit olacak şarkılar ya da Hindistan halkının bayıldığı dans sahnelerini de seyirciye sunmuyor.
Fakat tüm bunlara karşılık ilk gün ilk gösterimde, sabah on buçukta, Mumbai’de izlediğimiz filmde tüm salonun dolu oluşu dikkatimizi çekiyor. Ve ilerleyen günlerde filmin gişe sonuçları geldikçe de bu doluluğun o salona özgü olmadığını anlıyoruz. Yalnız Hindistan değil Amerika, Avustralya, Kanada, İngiltere ve Körfez ülkelerinde de kapalı gişe oynuyor. Ve üç haftalık gişe sonuçlarında Dangal, 44 milyon dolarlık bir hasılatla Hindistan’ın en çok izlenen filmi oluyor.
Dangal kimsenin aklına gelmeyen bir fikrin sinemaya uyarlanmış hali değil, aksine son derece sade bir hikayeyi yine büyük bir sadelikle izleyiciye sunuyor. Fakat burada tüm zamanların en çok izlenen filmi olmasını sağlayan başka bir şey var ve bu bizi yazının girişindeki paragrafa götürüyor. Dangal, insan ruhuna iyi gelen onu geleceğe yönelik motive eden ancak bunu yapay duygusal tatminlerle değil ancak harekete geçerek, emek harcayarak başaracağını söyleyen bir film. Ve bu film bir filmden fazlası olarak başta Hindistan olmak üzere bütün dünyayı tesiri altına alıyor. Hindistan’da öğretmenler öğrencilerini toplu olarak bu filmi izlemeye götürüyor ve kırsal kesimlerdeki hükümetler kadın sporcuları destekleme kararı alarak belli bölgelere spor aletleri sağlıyor.
Elli bir yaşındaki bir aktörün bir yıl gibi kısa bir sürede otuz beş kilo alıp geri vermesiyle, kifayetle sakatlanıp yeniden devam edebilmesiyle ve bütün bir ekibi motive ederek bir filmden fazlasını yaptıklarına ikna edebilmesiyle, filmin prodüktörlüğünü üstlenip iki yıllık zaman dilimini yalnız bir filme ayırabilmesiyle ve bütün bir film ekibinin müthiş emeğiyle ortaya çıkan Dangal, Dünya Sinema Tarihi’ne Hindistan’dan bırakılan bir miras olarak karşımızda duruyor ve film vizyona girdikten üç gün sonra yanına gittiğimde Aamir Khan tüm bunları tutkuyla ortaya koyma haline ve ülke sevgisine bağlıyor.
Son söz yerine yazmak gerekirse insan ruhunu iyileştirebilen, harekete geçebilme gücü veren bütün sanat üretimleri dünyanın neresinde ve hangi dilde üretilmiş olursa olsun, dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir insanın kalbine dokunabilmeyi başarıyor.
Film bir yıla yakın zamandır uğraşı halinde olmamıza karşın Türkiye’de vizyona girmemiştir.