16 Ocak 2017 14:29

“Çingeneler Zamanı”nda masumiyet çıkmazı

İnsanın kendine ve herkese karşı masumiyetini kaybetmesi, onu kötü birisi haline getirebilir mi?

Paylaş

Pelinsu KEKLİK

İstanbul

İnsanın kendine ve herkese karşı masumiyetini kaybetmesi, onu kötü birisi haline getirebilir mi?

Peki bu kaybediş bir yalanla başlarsa neler olur?

Yukarıdaki iki soruya verilecek cevaplar ile sinema perdesi arasında bir bağ kurmamız gerekseydi eğer bu bağı birçok kişi tek bir cümleyle sınırlandırabilirdi: “Kendime yalan söylemeye başladığımdan beri, kimseye inanmıyorum.”

AŞKLA GELEN DEĞİŞİM

Çingeneler Zamanı, kült film müzikleri, Avrupa’nın unutulmuş ve özgür halkı Çingeneler üzerine odaklanması ve Emir Kusturica’nın Cannes ödüllü bir filmi olmasının dışında insanın fark edilir biçimde değişmesinin çevresine ve kendisine olan etkilerini çok iyi anlatmayı başarabilmiş bir film Avrupa sineması tarihinde. “Artık eski ben olmamak”la “eski ben olarak kalmak” arasındaki sürece odaklanan ve bu sürecin başrolündeki Perhan ile gerektiğinde İtalya’ya kadar gittiğimiz gerektiğinde ise küçük anavatanımız olan köyümüze geri döndüğümüz bir yolculuğun içinde bizzat biz de yer alıyoruz. Perhan’ın  yaşamı, o zamanın Saraybosna’sında bir Çingene köyünde bir genç olarak normal insanlardan biraz farklı. Örneğin, Kusturica filmlerinden aşina olduğumuz üzere gerçek üstü telekinetik bazı özelliklere sahip. Anneannesi de telekinetik özelliklere sahip olan Perhan, kumara düşkün amcası ve bacaklarında problem yaşayan kız kardeşi ile hayatını aynı hat üzerinde sürdürmektedir ta ki Azra’ya aşık olana kadar.

İLK YALAN

Şatafatlı bir Hıdrellez kutlamasında aşklarını en derinden izleyiciye aktaran bu çiftin evlenmesinin önündeki tek engel Azra’nın annesi ve başlık parasıdır. O sırada köye gelen ve herkesin zenginliğine gıpta ettiği fakat bu parayı nereden kazandığı pek bilinmeyen Ahmed, Perhan’ın hayatını ve masumiyetini değiştirecek kişidir. 1 K’sı belli olan bu denklemin 5 N’si ise tabii ki tek bir kişi etrafında şekillenmez. Perhan, anneannesi, kız kardeşi ve Azra arasında kurulacak bir dörtgenin sonucunda çizilecek olan bu şeklin başlangıç noktasını ise Ahmed’in oğlu oluşturur.

Hastalanan çocuğun iyi olması için Perhan’ın anneannesi Khaditza’nın telekinetik güçlerine muhtaç olan Ahmed, karşılığında Perhan’ın engelli kız kardeşi Danira’yı tedavisi için bir kemik hastahanesine götürmeyi kabul eder. Hikayenin içine doğal olarak dahil olan Perhan, kız kardeşini yalnız bırakmamak için onunla birlikte yolculuğa çıkar. Hikaye’nin belki de Perhan açısından kırılmaya başladığı ilk yerlerden biridir kemik hastahanesi, çünkü Perhan refakatçi kalınamayacağını öğrendiği hastahaneden Ahmed’in iş teklifi ve kız kardeşine iyi bakılacağı ümidiyle ayrılır ve burada kız kardeşine onu yalnız bırakmayacağını söyler. Perhan için değişik bir durum yoktur ortada çünkü o verdiği sözü tutabileceğini düşünür. Ahmed ile İtalya’ya vardıklarında ise birlikte para kazanma teklifinin gerçek manasını anlar, Ahmed bir dilenci şebekesinin lideridir ve insanları dilendirerek yaşamını sürdürmektedir. Perhan bu durumda ne yapacağını bilemez fakat Ahmed için bir sorun yoktur çünkü o ilk yalanını yıllar önce söylemiştir ve masumiyetini çoktan kaybedip, bir çok kişiyi kandırmıştır. Perhan bu duruma karşı koymaya çalışsa da Ahmed ve kardeşi tarafından zorlanarak hırsızlık yapmaya başlar.

VAGONDAKİ SON

Ahmed’in hastalanması ile dilencilik şebekesinin ortağı olan Perhan, Ahmed’in yaptıklarını devam ettirir, bu konuda Perhan kendisine yalan söylemeye alışmıştır ve zengin olup Azra ile evlenebilmek umuduyla masumiyeti günden güne eriyip, yok olmaktadır. Bu terkedişin sonunda elinde yeteri kadar parası ve evlilik hayalleri ile köyüne dönen Perhan Azra’nın hamile olduğunu gördüğünde Azra’nın onun çocuğu olduğunu söylemesine rağmen inanmak istemez ve Azra’yı suçlar. Yine de düğün yapılır ama Perhan çocuğa bakmayacağına herkesi ikna etmiştir. Artık Azra’ya kafasını çevirip bakmayacak vaziyettedir ki bir akşam Azra’yı gelinlikle koşarken Perhan’ı ise uçan bir duvağın ardından Azra’yı takip ederken görürüz, bu sahnenin sonunda bir çocuk dünyaya gelir ama bu sefer umudu simgelemez. Azra doğum yaptıktan sonra hayatını kaybeder, Perhan’ı Azra’nın cansız bedenine Hıdrellez’den beri ilk defa candan bir şekilde sarıldığını görürüz. Bu olaydan sonra tekrar İtalya’ya dönen Perhan aynı zamanda kız kardeşini de aramaktadır fakat o sırada Ahmed kendisini tekrar kandırarak kaçar ve Perhan ortada kalır. Bu ortada kalmanın sonrasında kız kardeşi ve küçük oğlunu bulur ve onları İtalya’dan trene bindirirken belki de kendine ve herkese karşı en can alıcı yalanını söyler geri döneceğim diyerek. Perhan o akşam yerini öğrendiği Ahmed’in düğününe gider ve Ahmed’i öldürür. Ahmed’in evleneceği kadın da Perhan’ı vurur ve Perhan bir vagonun içinde cansız bir şekilde yatar.

MASUMİYET VE PERHAN

Filmin sonunda masumiyetini kaybetmemiş ve yalana alışmamış iki tren yolcusunu Perhan’ın cenazesinde görürüz. Perhan’ın reddettiği ve terk ettiği küçük çocuğu gözüne para koyar, belki de bütün yalanların başlangıcının Perhan’ı sürüklediği yeri göstermek için. Masumiyetin var ettiği bir karakter olan Perhan, masumiyetin yok ettiği bir karakterdir aynı zamanda ve bu hikayede yalanın etkisi hiçbir durumda yadsınamaz. Saraybosna’da başlayan bir hikayede Saraybosna’ya hangi şekilde dönerse dönsün masum bir sondur hepimizin isteği.

ÖNCEKİ HABER

Ne çizdiler, niye çizdiler -2-

SONRAKİ HABER

Aynayı karşımıza koyma zamanı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa