16 Ocak 2017 14:33

Aynayı karşımıza koyma zamanı

Biz İSTE öğrencileri tam da bu noktada bir araya gelip beraber oyunlar hazırlayarak bir şeyler yapmaya çalıştık.

Paylaş

İskenderun Teknik Üniversitesi Tiyatro Topluluğu

Tiyatro, toplumsal değişimlere tepki verdikçe önem kazandı. İlkçağlardan itibaren doğa olaylarını, hayvanları taklitle başlayan tiyatro, Ortaçağ’a gelindiğinde özellikle Shakespeare ile beraber daha profesyonel, düşünsel gelişime katkılı bir hal almış, daha ilerler olmuştur. İlk çağlardan itibaren bakıldığında değişmeden gelen tek şey toplumun durumunu, yaşamını anlatması, yani muhalif olmasıdır. Özellikle son yıllarda her kurumu eline geçirmek isteyen iktidar, ellerine geçiremedikleri için de teker teker kapatmaya çalıştılar. Öncesinde kendi çıkarları için kullanılmaya, kendi pencerelerinden bakılmaya çalışıldıysa da, başarılı olunamayacaktı. Güneş balçıkla sıvanamadı ve kökten kaldırılmaya çalışıldı.

DNA’NIN KEŞFİ KADAR BÜYÜK

1990’ların ortasında kimilerine göre DNA’nın keşfi kadar büyük bir şey keşfedildi: ayna nöronlar. Ayna nöron karşımızdaki kişinin duygularının bize geçmesi diye tabir edilebilir kısaca. Örneğin film izlerken kurgusal zamanda gerçekleştiğini bilsek de filmin başrolleriyle gülmek ya da üzülmek gibi hislere kapılırız. Babam ve Oğlum filminin sonunda gözlerimiz yaşarır. Ya da V For Vendetta’yı izlerken birden V olarak buluveririz kendimizi. İşte bunlar hep ayna nöronlar. Sanat, özellikle de tiyatro bu özelliğini yüz yıllardır sürdürüyor. Aynayı sahnenin ortasına koyup izleyiciye kendisini anlatıyor bir anlamda. Shakespeare bundan 400 sene önce insana dair hikayeler anlatmış. Romeo ve Juliet mesela. Aşkın ölümden güçlü olduğunu anlattığı eserinde Romeo’nun balkonunun altında bulabiliyoruz kendimizi.

SANATLA KAZANACAĞIZ

Yazının başında da söylemiştik. Tiyatro toplumsal değişimlere verdiği tepkiyle anlam kazandı. Bugünün toplumsal yapısı, siyasal durumu üzerinden toplum fazlasıyla kutuplara ayrılmış ve düşmanlaştırılmış. Her gün ölüm haberleri, gözyaşları, tutuklamalar var. Herkesin, özellikle de gençlerin gelecek kaygısı, geleceğe dair umutsuzluğu had safhada. Biz İSTE öğrencileri tam da bu noktada bir araya gelip beraber oyunlar hazırlayarak bir şeyler yapmaya çalıştık. Geçen sene 3 aylık bir sürede skeçler hazırlayarak seyirci karşısına çıktık. Eğlendiğimiz, öğrendiğimiz, paylaştığımız bir süreci yaşamanın mutluluğuyla bu sene daha kalabalık, daha üretken bir ekiple İSTE öğrencileri olarak devam ediyoruz. Tiyatro grubumuzdan bir arkadaşımız tiyatronun kendisine özgür bir alan sunduğunu, her şeyin maddeleştiği günümüz dünyasında duygular topluluğunun maneviyatını öğrendiğini aktardı. Oynadığımız oyunlarla sözümüzü söyleyip bir nebze olsun yaşadığımız bu karanlıktan kurtulacağız. Kendi özgürlük alanlarımızı oluşturmaya devam edeceğiz. Belki de toplumsal olarak barışmamızın yolunu, dertlerimize çözüm yolunu tiyatroyla, sanatla kazanacağız!

ÖNCEKİ HABER

“Çingeneler Zamanı”nda masumiyet çıkmazı

SONRAKİ HABER

İki kavram: soyut, somut

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa