16 Ocak 2017 14:35

O gün doğacak güneş, bir daha batmamak üzere

Geride bıraktığımız 2016 yılında yalnızca kadın oldukları için işlenen 268 cinayet tespit edilmiş.

Paylaş

Merve VURAL

Hacettepe Üniversitesi

 

Kalemi elime alınca yazmak istediğim ama ne dersem diyeyim içimdeki yumruyu geçirmeyecek olan bir konuda yazmak istiyorum: Kadın Cinayetleri.

Öncelikle, neden kadın cinayetleri? Yalnızca cinsiyet yüzünden mi bu isim verilmiş, yoksa öldürülme sebepleri sadece kadın olduklarından dolayı mı? Örneğin, erkekler hiç ölmüyorlar mı? Elbette ölüyorlar, öldürülüyorlar. Lakin hiçbir erkek, geç vakitte sokakta gezdiği için, vücut hatlarını belli edecek kıyafetler giydiği için, düşündüğü için yahut yaşam haklarını kullandığı için öldürülmüyor.

Geride bıraktığımız 2016 yılında yalnızca kadın oldukları için işlenen 268 cinayet tespit edilmiş. Üstelik bu sayı toprağın altına giren beden sayısı, kimsenin haberi olmadan evinde her gün şiddet gören daha nice iki ayaklı cenazeler mevcut. Yine aynı kaynaklara göre bu sayı 2008 yılında 66, 2009 yılında 121, 2010 yılında 200 olarak hesaplanmış. Lakin bahsi geçen yıllarda okuma yazma bilmeyen insan oranı da oldukça azalmış. Yalnızca bu da değil, her gün bilim daha da ilerlemiş. Bir yerlerde terslik olduğunu neden hala görmüyoruz? Peki suçlu kim? Biziz, hepimiz. Örneğin cinsiyetle nasıl tanıştık? “Artık sünnet oldun, koca adamsın sen”, “Erkek adamın sözünün üstüne söz söylenmez.” cümlelerine karşılık, gizlice uzatılan pedlerle; “Kız dediğin oturmasını kalkmasını bilir.” cümlesi...

ŞİDDET AİLE MESELESİ DEĞİLDİR

Toplum ne yapıyor? Aile meselesi diyor, biz karışamayız diyor ve susuyor. Evet, aile meselesi. Lakin öldürülen kadınların yalnızca %3’ünün tanımadığı biri tarafından öldürüldüğü bir toplumda, şiddet aile meselesi değildir. Kadın cinayeti denilen şey; birbirlerinden haberleri olmayan erkeklerin aynı düşüncelere ve aynı kalıplara sığınarak işlediği cinayetlerdir.

Bizler, üzerimize işlenen cinsiyetçi yapıdan sıyrılmadıkça tüm cinayetler, tüm şiddetler normalleşecek. Sevginin karşılığını sapıkça kıskançlıkta buldukça, erkeklerden gelen kısıtlamalara göz yumdukça, o kısıtlamalar bir gün bazaya kapatılıp yakılarak son bulacak. Geç saatte dışarı çıkmanın ardında fanteziler canlandığı sürece, yalnızca makyaj yapan ve annelik görevini yerine getiren bir canlı olarak görüldüğü sürece kadınlara yönelik baskılar, cinayetler, tacizler, tecavüzler devam edecek.

Kadın cinayetlerinin ille de bir erkeğin elinden çıkmasına gerek yok. Kuzeninin tecavüzüne uğradığı için intihar eden kadın da bir cinayetin kurbanıdır. Zira şiddet için de ellerin havaya kalkmasına gerek yok, sokakta yürürken laf atılan kadın da psikolojik şiddete maruz kalır. Yani her yıl sayılan cinayet sayısı hiçbir zaman doğru olmayacak. Ne zaman ki bizler kendimizi eğiteceğiz, ne zaman ki insanın en temel hakkının yaşamak olduğunu kavrayacağız, işte o zaman özgürleşeceğiz. O gün doğacak güneş, bir daha batmamak üzere.

ÖNCEKİ HABER

İki kavram: soyut, somut

SONRAKİ HABER

Metin Göktepe’nin kalemi bizim elimizde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa