Bahreyn, idamlar ve olası sonuçları
Bahreyn’de, 3 polis memurunu öldürdükleri iddiasıyla hüküm giyen 3 kişi, pazar sabahı idam edildi.
Ali KARATAŞ
Körfez ülkesi Bahreyn’de, 3 polis memurunu öldürdükleri iddiasıyla hüküm giyen 3 kişi, pazar sabahı idam edildi. Bahreyn’in resmi haber ajansı BNA, 2014’teki bir bombalı saldırıdan dolayı hüküm giyen kişilerin infazını dün sabah duyurdu. Yüksek mahkeme, daha önce bombalamadan sorumlu tuttuğu Abbas el Samea, Sami Muşhaima ve Ali el Singace adlı 3 Şii mahkumun cezasını onaylamıştı.
Bahreyn’de özellikle 2011 yılında başlayan halk hareketinden bu yana siyasi ve mezhepsel gerilimler bitmedi. Ülke yakın geçmişte muhaliflere verdiği onlarca yıl hapislerle anıldı. Ama muhaliflere ve Şiilere yönelik baskılar bununla sınırlı kalmadı. 2016 yılında Şii Ruhani Lider Şeyh İsa Ahmed Kasım’ın vatandaşlıktan çıkardı. Lakin altı yıldan bu yana ilk defa idam cezasını uyguladı.
İdam kararının, Bahreyn’in siyasi ve coğrafik konumundan dolayı hem ülkede ve hem bölgede önemli sonuçları olacak. Çünkü Bahreyn uzun süredir Suudi Arabistan ile İran arasındaki mücadele alanı durumunda.
BAHREYN; İRAN’IN ESKİ VİLAYETİ
Bahreyn siyasi ve coğrafik olarak Suudi Arabistan’ın komşusu. Ama bu küçük ada devletinin Tahran için yeri özel. Tarihi açıdan, 17’nci yüzyılın son çeyreğinde el Halife hanedanı yerleşmeden önce, bu topraklara uzun süre İran egemen olmuştu. 1970’e kadar, İran hükümeti Bahreyn’i topraklarını ayrılmaz bir parçası olarak görmüş ve onu ülkesinin 14. eyaleti olarak kabul etmişti.
Bahreyn’i yöneten el Halife ailesi Arap asıllı ve Sünni olmasına karşın, Bahreyn nüfusunun çoğunluğu Şii olup (en düşük tahminle yüzde 70’i) bunların bir bölümü İran asıllı. Acemler, Bahreyn’deki Şii nüfusun üçte birini oluşturuyorlar.
Bahreyn nüfusunun Şii karakteri tabii ki İran İslam Cumhuriyetinin görmezden gelemeyeceği bir etken. Tarihsel açıdan ve nüfus olarak en büyük Şii devlet olan İran’ın, bölgedeki ülkelerde yaşayan Şiilerin akıbetiyle ilgilenmemesi ve onlarla bir dayanışma içerisinde olmaması imkansız.
İran, Bahreyn’de, 2011 şubatında demokrasi talebi ile patlak veren gösterilerin başlangıcından itibaren göstericileri desteklemiş, Manama’daki yetkililere ılımlı ve ölçülü davranmaları ve halkın isteklerini yansıtmaları çağrısında bulunmuştu. Bastırma hareketi karşısında, Bahreyn güvenlik güçlerini kınamıştı.
SUUDİ ARABİSTAN ASKERİ BAHREYN’DE
2011 martında Bahreyn’e Suudi birliklerinin yerleştirilmesini İran Dışişleri Bakanı “kabul edilemez” olarak nitelendirmişti. Tahran’a göre, Körfez İşbirliği Konseyinin ortak harekatı adı altında, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri güçlerinin Bahreyn’e girmesi (İran, bu harekatı bir ‘işgal’ olarak nitelendirmiş ve Cumhurbaşkanı Ahmedinejad tarafından, Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgaline benzetilmiştir) durumu daha da karıştırmaktan başka bir işe yaramamış olup bir iç krizi, bölgesel bir krize dönüştürme tehlikesi taşıyordu.
ARABİSTAN’IN İLHAK PROJESİ
Gösterilerin devam etmesi ve İran’ın tehdit olarak görülen tutumu karşısında, tüm KİK üyelerini kapsayacak birlik projesi ortaya atılmıştı.
Bu projenin ilk adımının Bahreyn ve Suudi Arabistan arasında “birlik” olması öngörülmüştü. Bahreyn’in Şii nüfusu arasında büyük çalkantılar yaratan ve KİK içinde bile -özellikle Katar ve Umman- çekincelere yol açan bu öneri Tahran tarafından, bir “ilhak” girişimi olarak nitelendirilmişti.
BÖLGEYİ ETKİLEYEN BİR İDAM
Son yıllarda yaşan bu gelişmelerin ışığında idamlar ve Bahreyn hükümetinin Şiilere ve muhaliflere karşı artan baskıları hem ülkede hem de bölgede gerilimi arttırma tehlikesi taşıyor.
Özellikle Suriye ve Irak’taki mezhepsel fay hatlarının bu kadar kırılgan olduğu bir süreçte, Bahreyn hükümetinin bu kararı sadece Bahreyn Şiileri üzerinde değil, bölgedeki bütün Şiiler üzerinde bir etkisi olacak.
Yine bu idam kararının bölgede nüfuz mücadelesinde kendilerini rakip gören Suudi Arabistan ve İran’ın bu mücadelede mezhepsel saikleri daha fazla kullanma ve ayrılığı daha da derinleştirme tehlikesi de mevcut.