Eski İmam Hatip öğrencisi, ‘İmam Hatipli olmayı’ anlattı
Eski İmam Hatip öğrencisi “Şu an İmam Hatiplerde daha gelenekçi ve daha radikal öğrenciler yetiştiriliyor” dedi.
Tamer Arda ERŞİN
Ankara
İmam hatip okulları hakkında Evrensel’in sorularını yanıtlayan Eski İmam Hatip Lisesi Öğrencisi R. A. buraya gitmenin kendi kararı olmadığını belirterek, “Nasıl bir eğitim vardı, onu bile bilemeyecek yaşta, ailem beni oraya yolladı” dedi. AKP iktidarının eğitim politikalarını da eleştiren R. A. “Eskiden Kemalist zihniyetin muhafazakarları mağdur ederdi, şimdi muhafazakarlar demokratları, seküler insanları mağdur ediyor” diye belirtti.
İmam hatip ortaokulu ve liselerinin sayısı her geçen gün artıyor. AKP iktidarının eğitimi dinselleştirdiğine yönelik muhalefet partileri ve eğitim sendikalarından tepkiler de var. Peki imam hatibe gitmek çocukların kendi kararı mı? Burada öğrenci olmak nasıl bir şey? İmam hatip öğrencileri için bu okullar ne anlama geliyor? Bu soruları Eski İmam Hatip Öğrencisi R. A. yanıtladı.
Ortaokulu bitirdikten sonra hayalin neydi? Hangi liseye gitmek istedin?
Liseme ben karar vermedim zaten. Karar verecek kadar erişkin de değildim. 13 yaşımdaydım. Ailem muhafazakar bir yapıdaydı. Bana imam hatip seçeneğini sundular. Ne olduğunu bilmiyordum. Tereddüt etmedim ve gittim. Nasıl bir eğitimi, nasıl bir müfredatı vardır bilmiyordum giderken. Lise 2- 3 gibi politikleşmeye başladım. Arkadaş çevrem vardı ve sorguluyorduk artık. Sistemin kendisini sorguluyorduk. Ben Kürt’üm. Ulusal ezilmişliğin de bunda etkisi oldu. Kimliğimin farkına varıyordum. İçinde bulunduğum muhafazakar çevre ve yapıyı eleştirmeye başladım.
‘ORADA TERBİYE EDİLECEĞİMİ DÜŞÜNDÜLER’
Ailen seni imam hatibe yollamak için baskı uyguladı mı?
Ailem ortaokulda ele avuca sığmayan bir çocuk olduğum için imam hatibe gitmemi istedi. Amaçları benim orada terbiye edileceğimi düşünmeleriydi. Bana oraya git dediler, yani bir zorlama oldu.
Okul sürecinde neyle karşılaştın?
Okulda kız ve erkek sınıfları bir birinden ayrıydı. Hocalar aykırı bir sese izin vermiyorlardı. Eğer bir şeye itiraz edersen ya okuldan uzaklaştırma ya da disiplin cezası alıyordun. Zaten hocaların tamamı geleneksel İslam anlayışındaydı. Sünni olacaksın, şeyhlerin, tarikatların dediğini dikkate alacaksın. Öğrenciler üzerinde tahakküm oluşturup, onları terbiye etmeye çalışıyorlardı.
ERKEĞİ DÖVÜYORLARDI
Peki hocaların isteklerine uymayınca...
Bazı konularda şiddete başvuruyorlardı. Ben uğramadım ama uğrayan arkadaşlarıma şahit oldum. Daha çok dayak nedeni kadın ve erkek ilişkilerinde oluyordu. Böyle bir ilişkiyi gördüklerinde erkeği dövüyorlardı. Onlar için kız ve erkek ilişkileri büyük bir tabuydu.
Sınavlarınız nasıldı, ibadet zorunlu muydu?
Cuma namazlarında bir zorlama vardı. Cuma vakitlerinde hocalar sınıfları, tuvaletleri kontrol ediyordu. Kız öğrenciler cuma namazlarından muaf olduğu için onlar gitmiyordu. Cuma namazına gitmeyip de birisinin yaptırım aldığına şahit olmadım ama muhakkak alan olmuştur. Sonuçta ben dahil oluyordum. Dediğim gibi politik anlamda değişiklik vardı bende ama inanç anlamında bir değişiklik yoktu. Dini daha rasyonel bir temele oturtmaya çalışıyordum ama inancımı da koruyordum. Ayrıca benim okuduğum dönemde mevcut iktidar okullara o kadar hakim değildi. Okula gelen müfettişler biraz daha laikti. Milli Eğitim sistemi AKP öncesi yapısını biraz olsun koruyordu. Daha esnek ve yüzeysellerdi. Bu yüzden de vakit namazlarında zorlama söz konusu olmuyordu. Yalnız şimdiki yapılarını bilmiyorum.
Lise bitip üniversiteye geçince ne oldu?
Ben liseden sonra 2 yıl ara verdim. Bu süreçte İslamcı oluşumlarla ilişkilerim devam etti. Bu yapılarda muhalif eleştirel bakan, sistem karşıtlığı üzerine kendisini kurgulayan yapılardı. Örneğin Antikapitalist Müslümanlar grubundan arkadaşlarım vardı. Ancak imam hatipten sonra bir süre imam hatipli olma kimliğimi içimde bir süre muhafaza ettim. Üniversiteye geldiğimde ise politik bir öğrenciydim ancak bu ulusal kimliğimden kaynaklıydı. Sınıf meselesine de yeni yeni varmıştım. Sınıfsal ve ulusal çelişkileri görmeye başlamıştım. Fakat üniversite farklı bir ortam ve çevreydi. Farklı hayata sahip insanlarla karşılaştım ve kendi mevcut muhafazakar yaşamım dışında bir yaşamın daha olduğunu gördüm. Bu bende daha hızlı bir değişime neden oldu ve ben de sekülerleştim.
‘ELEŞTİRDİKLERİ YAPININ İÇİNE GİRDİLER’
Eski arkadaşlarınla ilişkilerin devam ediyor değil mi?
Aslında süreç biraz beni yıprattı. Özellikle mevcut sürecin mimarlarının benim eski dava arkadaşlarım olması ve eskiden beraber mevcut yapıyı eleştirirken şimdi onların iktidara bir yerden eklemlenmiş olmaları beni çok üzdü. Beraberdik tartışmalarımızı beraber yapıyorduk. Bir süreçten sonra maddi kaygılar nedeniyle mevcut iktidarla ortaklık kurdular. Eklemlenmeyen arkadaşlarım da oldu ama onlar da kendilerini bir süre sonra pasifize ettiler. Burada Antikapitalist Müslümanlar grubundan bahsetmiyorum. Zannedersem onlar yine kendilerini bir şekilde var ediyorlar. Zaten onlarla fazla ilişki içerisinde olmamıştım. Benim bahsettiğim farklı yapılardı. Belli bir yere kadar eklemlenmediler ancak bir süreçten sonra içerisine girdiler.
Eklemlenen grupların isimleri...
İsim vermek istemiyorum. Kimseyi zan altında bırakmak istemem. Sonuçta geçmişimizde beraber yedik içtik. Bildiğim kadarıyla şimdi iyi yerlere geldiler ve iyi para kazanıyorlar.
‘ŞİMDİ DAHA KONTROLCÜLER’
Şu andaki mevcut İmam Hatiplerin yapısını nasıl buluyorsun?
Şimdi daha yoğun bir baskının olduğunu dışarıdan gözlemlerimle anlayabiliyorum. İktidar, müfredatın tamamını eline geçirdi. Benim dönemimde yine eskiden kalma bazı unsurlar vardı. Şimdi daha kontrolcüler. Eskiden az da olsa Müslüman, İslamcı ama mutezile (Kaderi inkar ederek ‘kul, ettiklerinin yaratıcısıdır’ diyen görüş) diye tabir edilen kişiler vardı. Böyle gençler yetişebiliyordu, karşılaştırma imkanları vardı. Şu an daha gelenekçi ve radikal öğrenciler çıkıyor.
‘TERBİYE İÇİN YURTTA KALIYORDUM’
Yurtta kalıyor muydun, mesele Aladağ’da bir yurt yangını oldu onu nasıl değerlendiriyorsun?
Cemaat yurtlarında kalmadım ancak devletin resmi yurdu olan imam hatip yurdunda kaldım. Okul evime yarım saat uzaklıkta olmasına rağmen ailem yurtta kalmamı istiyordu. Ailem yurtta kalmamla benim terapi edileceğimi beni eğiteceklerini düşünüyordu. Hafta sonları eve gidebiliyordum. Evi şehir dışında olanlar yurtta hafta sonu da kalıyordu. Bazen yurttan kaçıp hafta içi günlerde de eve gidiyordum. Tabii kaçmanın da bir yaptırımı vardı. Bizim dönemde de yurtlarda gerekli önlemler yoktu. Önlemlerin alınması noktasında zaten hocalar da pasifti. Yurda denetim olduğunu hatırlamıyorum, zaten devletindi. Aladağ’daki yurt Süleymancıların. Burada basiretsizlik durumu var. Bir şekilde iktidarla ilişkileri olduğu için devletin burada bir yaptırımı mümkün olmuyor. Devlet kontrol mekanizmasını onlar üzerinde işletemiyor. Bu yüzden önlem alma ihtiyacı da duymuyorlar. Önlemler onlar için ekstra masraf.
‘BU EĞİTİM ORTAOKUL-LİSEDE VERİLMEMELİ’
İmam hatip eğitim sistemi hakkında neler söylemek istersin...
Toplumda yanlış bir anlayış var. İmam hatipte fizik, kimya vb.leri de vardı. Tamam müfredatımızda dini içerikte şeyler çoktu. Ancak biz bu dersleri de görüyorduk. Tefsir, fıkıh, hadis, siyer dersleri de imam hatibe özgüydü. Benim dönemimde katsayı vardı. Bundan kaynaklı 45- 50 puan geriye düşüyor ve mağdur ediliyorduk. Bundan kaynaklı da dini derslere daha çok ağırlık veriyorduk. İmam hatip özgürlük kapsamında değerlendirilmeli ama isteyen buraya gitmeli. Örneğin ben karar verebilecek bir çağda değilken imam hatibe gittim. Belki karar verecek durumda olsam imam hatibe gitmezdim diye düşünüyorum. Zaten bitirince de farklı bir alanda üniversitemi bitirdim. Burada hep belirleyici olan aileler oluyor. Ortaokul ve lisede bu eğitimin verilmesi çok problemli. Çocuk daha metafiziği bilmeden bir yapı içerisine giriyor. İnanış, inanç aileden empoze edilmemeli ve ortaokul veya lise çağında olmamalı. Belki üniversite çağına gelmiş ve artık tercihini yapabilecek yaşlarda bu olmalı. Birey kendisi karar versin. Fakat derdimiz demokrasi ise İslami hassasiyetlere sahip insanlar da bir şekilde kendini var etsin. Ama şimdiki yapıda mı? Hayır çünkü şimdi sistem tersine döndü. Eskiden Kemalist zihniyetin muhafazakarları mağdur ediyordu, şimdi muhafazakarlar demokratlar, seküler insanlar mağdur ediliyor.
‘DİNİ BİR BASAMAK OLARAK KULLANIYOR’
Peki şu an ki iktidarın din anlayışıyla aldığın eğitim sonrası kendi gördüğün din anlayışı arasında fark var mı? Sonuçta sen Kur’an’ı da okudun.
Fark olmaz olur mu en basitinden Kur’an’da hukuka önem verilir ancak şimdiki iktidarın hukuk anlayışını görüyorsunuz. İslam hukukunda tebaa dediğimiz yurttaşa eşit davranma, başka dinlerden olanlara hatta inanmayanlara eşit davranma söz konusu. İktidar sizce eşit davranıyor mu? Sosyal devlet anlayışında da problem var. İslam daha detaylı ve kucaklayıcı. Kitlenin tamamına nüfuz eder. Bu iktidarda o yok. Adalet Kur’an’da ve sünnete kritik mesele. Bu iktidarda adalettin ‘a’sı yok. Zaten iktidarın Kur’an’da yazanlara uymak gibi bir kaygısı yok. Sadece dini bir basamak olarak kullanıp, tabanın hassasiyetlerinden faydalanıyor. Buradan yükseliyor ve maalesef bunu da başarıyor. Zaten bu iktidar menfaatler üzerinde yükselmiş.
Ya Gülen Cemaati ve iktidarın çatışması...
'FETÖ' ile aralarında bir gram fark yok. İkisi de İslami kendileri için kullandılar. Yapı olarak birbirlerine çok benziyorlar. İlk iç içe geçtikleri zaman da bu görülüyordu. 'FETÖ' devlete hakim olma ihtiyacı hissediyordu. Birbirlerini kullandılar, ilişki içerisine geçtiler. İşleri bitince de birbirleriyle iktidar çatışması içerisine girdiler.