Gözaltında kalan gazeteciler: Her gün işkenceyle geçti
24 gün gözaltında tutulan gazeteciler Tuvalete çıkarmama cezası, hakaret, küfür, fiziki saldırı gibi muamelelere maruz kaldıklarını anlattı.
24 gün gözaltında tutulan gazeteciler Metin Yoksu ve Derya Okatan yaşadıklarını anlattı. Tuvalete çıkarmama cezası, hakaret, küfür, fiziki saldırı gibi muamelelere maruz kaldıklarını söyleyen gazeteciler, sağlıksız ve nemli hücrelerde tutulduklarını belirtti. Gazeteciler, yılmayacaklarını ve mesleklerine devam edeceklerini de dile getirdi.
Redhack’in yayınladığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın maillerine ilişkin haberler nedeniyle İstanbul merkezli 25 Aralık 2016 tarihinde evlerine yapılan baskınla gözaltına alınan 6 gazeteciden 3’ü 24 gün sonra tutuklanırken, 3’ü serbest bırakıldı.
Gazetecilerden KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Haber Müdürü Ömer Çelik, Diken eski editörü Tunca Öğreten ve BirGün Gazetesi Muhasebe Sorumlusu Mahir Kanaat tutuklanırken, DİHA muhabiri Metin Yoksu, Etkin Haber Ajansı (ETHA) Yazıişleri Müdürü Derya Okatan ile Yolculuk Gazetesi İmtiyaz Sahibi Eray Sargın ise adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
Serbest bırakılan gazetecilerden Metin Yoksu ve Derya Okatan gözaltında tutuldukları 24 günü anlattı.
IŞİD’DEN GÖZALTINA ALINANLARLA AYNI HÜCREDE
Gazeteci Yoksu, 6 gazetecinin ayrı ayrı hücrelerde tutulduğunu belirterek, Gülen Cemaati’ne ile ilişkileri olduğu için gözaltına alınan kişiler ve IŞİD’den gözaltına alınanlar ile aynı hücrelere konulduklarını söyledi.
Yoksu, gözaltına alındıkları ilk günlerde bir birlerinden haberlerinin olmadığını ve gözaltına alınmalarından iki-üç gün sonra bir bir birlerinden haberdar olduklarını söyledi. Yoksu, iki kişilik hücrelerde 4 kişi, yer yer 5 kişinin, 10 kişilik hücrelerde ise 15-20 kişinin kaldığını, hücrelerin kir ve pis içerisinde sağlığa elverişsiz yerler olduğu, 29 hücrenin bulunduğu gözaltı bölmesinde bir duşa kabinin bulunduğunu ve 6 tuvaletin olduğunu dile getirdi. Büyük hücrelerin ise nemli, rutubetli olduğunu ve soğuk olduğunu aktaran Yoksu, bazı kişilerin yerlerde yattığını söyledi.
LAVABOYA GİDİŞ SAATLERİNDE NAMAZ AYARI
Yoksu, lavaboya gidiş saatlerinin namaz saatlerine göre düzenlendiğini ifade etti. Namaz saatlerinin dışında lavaboya gitmek isteyenlere ise polislerin kendilerine “biraz bekle” ya da “açacağız” şeklinde ifadelerde bulunduğunu belirten Yoksu, polislerin kendilerine “Lavaboya gitmek “İsteyenler kameraya el sallasın ya da havlu sallasın biz görürüz” dediklerini ifade etti. Yoksu, gözaltına alınan bazı kişilerin lavabo ihtiyaçlarını pet şişelere yapmak zorunda bırakıldığını kaydetti.
Yemeklerin yenilebilecek türden olmadığını sözlerine ekleyen Yoksu, çoğu insanın yediklerinden ishal olduğunu aktardı.
Yoksu, şarkı söylediklerinde bile polislerin müdahalesi ile karşılaştıklarını ve polislerin sık sık gazetecilere ağır hakaretler ettiğini ifade etti.
‘KIZIMIN YANINDA KELEPÇELENDİM’
Gözaltına alınma sürecine de değinen Yoksu, küçük yaşta olan kızının gözleri önünde ters kelepçelendiğini vurguladı. Yine Mahir Kanaat’ın da gözaltına alındığında 9 aylık hamile eşinin yere yatırıldığını, kendilerine hakaretler edildiğini de hatırlattı. Darbedilerek gözaltına alınan gazeteci Ömer Çelik İstanbul’a getirildiğinde bile vücudunda ağrılarının olduğunu ve bu ağrıların sonraki günler de devam ettiğini ifade etti.
SAĞLIK KONTROLÜNDE HAKKARET
Sağlık kontrolü ve adliyeye getirildikleri gün araç içindeki polislerin hakaretlerine uğradıklarını, özellikle gazeteci Ömer Çelik’e hakaret edildiği bilgisini veren Yoksu, “Araçtan dışarıya bakıyorduk. Polisler bir anda araçların perdelerini kapattı. Ömer de benim çaprazımda oturuyordu. Polislerden biri o sırada Ömer’e ‘Sen dışarıyı seyretme ulan o.ç.’ dedi. Bu sırada aynı polis Ömer’e yumruk salladı ama değmedi. Ardından buna tepki gösterdik. Zaten elimizde kelepçe vardı. Bu sırada araçta bulunan tüm çevik kuvvet polisleri ayağa kalktı. Araç içerisinde arbede yaşandı. Amirlerinin müdahale etmesi ile gerginlik yatıştı. Çağlayan’da nezarethaneye getirildiğimizde volta atıyorduk. O sırada Ömer’e küfür eden polis telefonu ile selfie çekmeye çalıştı. Çektiği fotoğrafta bizde görünüyorduk. Buna tepki gösterdik. Fotoğrafı paylaşıp, paylaşmadıklarını ise bilmiyoruz” dedi.
Yoksu, tutuldukları nezarethanede gazeteci Derya Okatan’a hakaret eden polisin akrabalarının da “FETÖ” operasyonu kapsamında gözaltına alındığını ve birkaç gün aynı nezarethanede kaldıklarını söyledi.
'REDHACK İLE İLGİMİZİN OLMADIĞINI KENDİLERİ DE BİLİYOR'
Yoksu, Redhack soruşturması iddiasıyla gözaltına alınmalarını ise Redhack ile her hangi bir alakasının olmadığını dile getirerek, “Sadece kriminalize etmek için gözaltına aldılar. Bizim bir ilgimizin olmadığını kendileri de biliyordu. Redhack’ı takip ettiğimiz için soruşturma açılmış. Ben gazeteciyim herkesi takip ederim. Bunun bir yasal sorumluluğu da bulunmuyor zaten. Birisini takip ettiğimizde gidip savcılıktan mı izin alacağız?” ifadesinde bulundu.
“Örgüt üyesi olmak” iddiası ile gözaltına alınmalarını da Yoksu, “Olmayan bir örgütün propagandasını yapmaktan soruşturma açtıklarını görüyoruz. Buna dair somut bir delil de yok ortada. Düzmece ‘delil’lerle bizi gözaltına aldılar. Bunun tek amacı yaptığımız gazeteciliği engellemekti” dedi.
Yoksu, “Haber yapmak gazeteciliğin temel yükümlülüklerindendir. Bizim yaptığımız haberler sorgulandı. Bakan Albayrak’a ilişkin mailleri haber yaptığımız için gözaltına alındık ama asıl bu e-maillerin sahipleri yargılanmalıydı. Burada bizim yargılanmamız var olan gerçeklerin önünü kapatmaktı. Savcılık bizim yaptığımız haberleri sorgulayacağına, haberlerimize konu iddiaları sorgulasın” diye konuştu.
OKATAN: BASINA DÖNÜK İNTİKAM SORUŞTURMASI BAŞLATILDI
Gözaltında 24 gün boyunca açlık grevinde olan Etkin Haber Ajansı (ETHA) Sorumlu Müdürü Derya Okatan da, Ankara'da bulunduğu taziye evine baskın yapılarak gözaltına alındığını hatırlattı. 3 meslektaşının tutuklanmasına öfkeli olan Okatan, "Kapitalizmin bütün kirli yüzünü ve daha güzel bir dünyanın var olduğunu anlatabilmek" için 10 yıldır gazetecilik yaptığını dile getirdi.
İktidarın hedeflerinde özgür basın olduğunu belirten Okatan, gözaltına alınmalarının sebebini, “Özgür basını yok etmek demek işledikleri suçların üzerini kapatmak anlamına geliyordu” diye belirtti. Redhack’in Enerji Bakanı Berat Albayrak'a ilişkin yayımladığı maillerinin intikamının alınması olarak kendilerini gözaltına alındığını dile getiren Okatan, “Redhack soruşturması kapsamında çeşitli gözaltılar oldu ancak hiçbir şey çıkmadı ve yine bulamadılar failleri. Bunların haberlerini yapan gazeteler ve haber siteleri oldu. Bunların aynı şekilde cezalandırılması gerekiyordu. Bu nedenle de basına dönük bir intikam soruşturması başlatıldı. Biz sadece bu nedenle gözaltına alındık.”
‘TUVALETE ÇIKMAMA CEZASI VERİLDİ’
Açlık grevinde olduğu için gözaltında çeşitli hakaretlere maruz kaldığını sözlerine ekleyen Okatan, kaldığı Kaçakçılık ve Organize Suçlar Bürosu'nun nezarethanesini, "insanlık dışı koşullar" olarak tanımladı. "Zaten hem fiziki olarak hem de yönetmeliği itibariyle nezarethaneler en fazla 4 gün kalabilecek şekilde düzenlenmiş yerler 30 gün değil" diyen Okatan, hücrelerin çok küçük, ayağa kalkacak yerin bile olmadığını, hijyen açısından çok problemli ve çok kirli bir ortam olduğunu söyledi. Yemeklerin kötü olduğunu aktaran Okatan, şunları dile getirdi: "Tuvalete çıkmak bile sorun oluyor. Tuvalet kağıdı verilmiyor, avukatım ilk tuvalet kağıdı getirdiğinde çok mutlu olmuştum. Kitap almak yasak denildi. Bunun gibi çok büyük sorunlarla karşılaşıyoruz. Yine tuvalete çıkma meselesi yüzünden bir erkek polisin çeşitli hakaret ve tehditlerine maruz kaldım. Yani, 2 gün boyunca tuvalete çıkma cezası uygulandı bana. Ömer'in başka bir polisle bir tartışması olmuştu ve o polisin Ömer'e yönelik çok ağır küfürleri ve hakaretleri olmuştu. Orada insanca bir muamele göremiyorsunuz."
'DİRENİŞTEN VAZGEÇMEYELİM'
Gazetecilere, "Direniş geleneğini sürdürmekten başka çaremiz yok bizim" diye seslenen Okatan, şöyle devam etti: "Saldırılar çok büyük. Ben basının gerçekten aslında direniş noktasında iyi bir sınav verdiğini düşünüyorum. Zaten bu topraklarda özgür basın geleneği var aslında. Bunu sürdürmeye çalışıyoruz bizler de. Bunu sürdürmek yeterli olmuyor. Çünkü çok büyük kayıplarımız oldu. Biz, yılların emeğiyle biriktirdiğimiz gazetelerimizi, televizyonlarımızı, radyolarımızı kaybettik. Gerçekten çok büyük değerlerdi. Saldırılar devam da edecek. Elbette ki sadece basınla ilgili bir mesele de değil bu saldırılar. Toplumun tüm muhalif kesimlerinin birlikte mücadele etmekten başka bir şansı yok, basının da aynı şekilde birlikte direniş çizgisinden başka bir şansı yok. Yani, gerçeği yazmakta ısrarcı olmamız gerektiği çok açık. Zaten bizim gözaltına alınmamız sadece bize dönük bir cezalandırma değildi, aynı zamanda dışarıdaki gazetecilere yönelik de bir gözdağıydı. Biz bu mesajları daha önce de gördük, dayanışmanın cezalandırıldığını da gördük. Ama tüm bu gözdağları bizi durduramadı ve durduramayacak. Direnişten vazgeçmeyelim. Şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim; bu saldırılar hiçbir şekilde bize geri adım attıramayacak."
'TUTUKLANAN ARKADAŞLARIMA BORCUM VAR'
Gülen Cemaati'ne yönelik operasyonlarda gözaltına alınanlarla birlikte kaldığını da söyleyen Okatan, "24 gün boyunca 20-25 kadınla aynı hücrede kaldım. İyi kötü az buçuk tanıma ve sohbet etme şansım oldu. Ve gerçekten hiçbir şey bilmediklerini gördük. Bu memlekette ne olup bittiğine dair insanlar bilmiyor. Çünkü; özgür basının sesi susturulmak isteniyor, insanlara ulaşması engellenmek isteniyor. Bir yandan direnişimizi sürdürmek gibi bir amacımız var diğer yandan da çok daha fazla insana ulaşmamız gerekiyor. İşte ben bunun için gerçekleri daha fazla insanlara ulaştırmak için elbette ki gazeteciliğe devam edeceğim. Aynı zamanda tutuklanan arkadaşlara bir borcum var. 3 arkadaşımız tutuklandı. Bunun için çok üzgün ve öfkeliyim. Onların ve gözaltındaki tüm gazeteci arkadaşımızın serbest bırakılması için mücadelemiz devam edecek” diye konuştu. (DİHABER)