Kadınlardan Trump'a: Geleceğimizi çalmana izin vermeyeceğiz
Dünya kadınlarının Trump'a karşı yaptığı eylemler nasıl ortaya çıktı, kadınları öfkelendiren ne, ne istiyorlar? Yürüyüşlere daha yakından bakalım.
Lili CAN
Amerika’nın 8 Kasım’da seçilen başkanı Donald Trump, 20 Ocak’ta başkanlığı Barack Obama’dan aldı. Seçim döneminde konuşmalarında kadınlara, göçmenlere, farklı etnik ve dini kökenden vatandaşlara yaptığı saldırılarla gündemden düşmeyen Trump’a karşı boyun eğmeyeceklerini dile getiren en derli toplu ses kadınlardan geldi, önce birer birer, ardından hep beraber aynı çağrıyı yaptı kadınlar: “Farklı toplulukların ülkemizin gücü olduğunu bilerek haklarımızı, güvenliğimizi, sağlığımızı, ailelerimizi korumak için çocuklarımız ve eşlerimizle dayanışma içinde olacağız.”
Merkezi Washington olmak üzere ABD’nin ve dünyanın birçok şehrinde düzenlenen Kadın Yürüyüşü ile ilk görev gününde hükümete ve dünyaya “kadın hakları, insan haklarıdır” mesajı verildi. İnternette yayınladıkları Birlik İlkeleri’nde ilk olarak “Siyah, yerli, fakir, göçmen, Müslüman, lezbiyen, kuir ve trans kadınlar olarak güvenli, sağlıklı çevrelerde, ailelerimiz için ücretsiz bakım hizmetlerine kolayca ulaşabilen bir toplum yaratmalıyız” ilkesi yer alıyor.
Ardından maddeler halinde şöyle sıralıyor kadınlar taleplerini;
* Cinsiyet ya da ırk temelli şiddetin son bulduğu; geliri, eğitimi, yaşadığı yer ne olursa olsun herkese güvenli, yasal, bütçesine uygun doğum kontrol yöntemi ve kürtaj hakkının sağlandığı, cinsellik eğitiminin ve tıbbi bakım servislerinin hiçbir yasayla kesintiye uğratılmadığı;
* LGBTQIA haklarının insan hakları çerçevesinde korunduğu; kadınların erkeklerle eşit ücret alacağı işlerde çalıştığı, çocuk bakımı ve sağlık hizmetlerinin, hastalık izni hakkının sağlandığı, sağlıklı çalışma ortamlarının olduğu ve kayıtsız, göçmen işçilerin, ev işinde ya da tarlalarda çalışanlar dahil tüm işçilerin örgütlenme ve insanca yaşanabilir bir ücret için mücadele etme hakkının olduğu;
* Hiçbir korkutma ya da saldırı olmadan, bireylerin ırkı, cinsiyeti, yaşı ve engellilik durumu ne olursa olsun oy hakkı, inanç ve konuşma özgürlüğünün korunduğu ve ABD Anayasasına tüm bunları kapsayan Eşit Haklar Yasası’nın eklendiği;
* Evde ve yaşadığımız dünyada bağımsızca hareket edebilen, önündeki engellerin ortadan kaldırıldığı bireyler için engelli haklarının sağlandığı;
* Özgürce nefes alabilme vaadiyle buraya gelmiş, kökeni, statüsü ne olursa olsun hiçbir göçmen ve mültecinin ‘yasadışı’ olmadığı;
* Her birey ve topluluğun temiz içme suyuna, temiz havaya ve kamu alanlarına ulaşma ve kullanma hakkı olduğu, çevrenin, doğal kaynakların ve iklimin şirketlerin açgözlülüğünden ve kâr hırsından korunduğu bir toplum.
NEREDEN ÇIKTI BU KADIN YÜRÜYÜŞÜ?
Trump’ın seçimi kazanmasının ardından emekli avukat ve büyükanne olan Teresa Shook isimli bir kadın, bir grupta “Bir yürüyüş düzenlemeliyiz” fikrini ortaya ilk atan kişi. Ertesi gün binlerce kişiden bu fikre destek geldiğini görünce biraz şaşırmış tabi ama “Bir yürüyüş düzenlemeliyiz” fikrini on binlerce kişi paylaştığı için çok hızlı bir şekilde yayılmış ve birkaç hafta sonra ete kemiğe bürünüp eylem hazırlıkları başlamış.
Eylemi koordine eden kadınlar Amerika’nın temsili gibi; aralarında Latin kökenli, Müslüman, Afrikalı, beyaz, eşcinsel bir çok kadın var. 200’den fazla ilerici grup da yürüyüşü destekliyor. Eylemin örgütçülerinden Vanessa Wruble, vogue.com’a şunu söylüyor: “Evet, bu feminizmle ilgili, ama ondan da fazlası; insanların eşitliği ile ilgili daha çok.” Çünkü, ırkçılık, kadın düşmanlığı tek başına Trump’ın simgelediği bir şey değil. “Trump’ın başa gelmesi, uyuyan bir devi uyandırıyor” diye ekliyor diğer bir örgütçü.
Sağlık hizmetlerindeki kesintiler, cinsel saldırıya uğrayan kadınları korumaya yönelik önlemlerin kaldırılması gibi kadınları her alanda tehlikeye atacak planları açıkça söyleyen Trump’ın başkanlığını protesto etmek isteyenlerin sayısı daha Aralık ayında 300 bini geçmişti. Giderek artan bu ilgi nedeniyle eylem yeri sadece Washington’la sınırlı kalmadı. ABD’nin pek çok eyaletinde 300’den fazla eylem düzenlendi, ayrıca başka ülkelerde de onlarca şehre sıçradı eylemler.
KADINLARI BU KADAR ÖFKELENDİREN NE?
Yürüyüşün örgütçülerinden Fontaine Pearson, Trump’ın seçim kampanyaları boyunca kadınlara karşı hakaretleriyle öne çıkmasının ‘kadınları uyandıran ve politikleştiren’ şey olduğunu söylüyor Reuters’a.
Trump, “Cinsel organlarından tutacaksın”, “Kadın istemese bile izinsiz öpebilirsin” gibi sözleri yayınlanınca özür dilemek zorunda kaldı. Ancak Trump’ın eski dünya güzeli bir kadına kilosundan dolayı ‘Miss Piggy’ (Bayan Domuz) ve Latin kökenli olmasından dolayı ‘Miss Housekeeping’ (Bayan Temizlikçi) demesi ve kürtaj yaptıranların cezalandırılması gerektiğini söylemesi kadınları sokağa itti. Trump, Amerikan Yüksek Mahkemesi yargıçlarını atayacağı için, kadınların tarihi kazanımı olan ve kürtajı yasalaştıran Roe v. Wade davasının kararı bozulabilir.
Trump’ın daha seçilir seçilmez çevresinde topladığı isimler de başlı başlına ayaklanmaya yetecek cinsten. Obamacare isimli sağlık reformunu ortadan kaldırmak ve Planned Parenthood (aile planlaması) programına verilen bütçeyi kesmek isteyen Tom Price Sağlık Bakanı olarak atandı. Bakanın önleyici sağlık hizmetlerinin sigorta tarafından karşılanmasını gerektiren Affordable Çare Act’i (Bütçeye Uygun Sağlık Yasası) tamamen kaldırmayı hedeflediği söyleniyor. Doğum kontrol haplarının kullanımının cinayet olduğunu iddia eden Price daha önce de mecliste, doğum kontrol hapı kullanmaları ya da kürtaj yaptırmalarına bağlı olarak kadınları işyerlerindeki ayrımcılıktan koruyacak bir yasa tasarısına da karşı oy kullanmıştı.
Diğer kabine üyeleri de özellikle kadınların hakları, yaşam alanları ve refah ortamının kısıtlanması konusunda Price ile aynı ortalama fikirlere sahip. Trump’ın neredeyse hepsinin erkek, zengin ve beyaz olan kabinesinden bazıları: Irkçı bir Adalet Bakanı, doğal kaynakları sömüren ve çevreye zarar veren işlere imza atmış bir İçişleri Bakanı, asgari ücretin artırılmasına karşı olan ve esnek çalışmayı destekleyen bir Çalışma Bakanı, yaşam alanlarını yatırım alanlarına dönüştürme projeleri olan bir Enerji Bakanı, özel okulların destekçisi bir Eğitim Bakanı…
SENDİKALAR ALANDA
Yürüyüşe birçok sendika da katıldı bunlardan biri SEİU (Uluslararası Hizmet Sektörü İşçileri Sendikası). SEİU, ülkede sağlık alanındaki en büyük sendika. Trump’ın sağlık alanında atacağı adımlar ve özellikle Bütçeye Uygun Sağlık Yasası’nı (Affordable Çare Act) kaldırma girişiminden endişelenen hemşireler ve sağlık çalışanları da alanlardaydı. Pensilvanya’dan sendikacı April Weis seçim sonuçlarından ne kadar mutsuz olsa da, yapılabilecek bir şey, atılacak bir adım olduğunu yazdı. Eylemlerin ve mücadelenin kendisi için yeni olmadığını söyleyen Weis, geçtiğimiz yıl SEİU adına hastanelerde kadro şeffaflığı için mücadele etmiş. Ayrıca okullara daha çok kaynak ayrılması için düzenlenen eylemlerde de bulunmuş ve bütün işçilerin saatlik en az 15 dolar ücret alması ve sendikaya üye olabilmeleri için düzenlenen Fight for 15 (15 dolar için savaş) kampanyası için de mücadele etmiş. Bu bir aylık kampanyanın birçok kişinin sesini duyurduğunu ve insanları harekete geçirdiğini söylüyor. Tepedeki yüzde 1’lik kesimden olmadığını, bir kadın ve anne olarak bu yürüyüşün kendisi için önemli olduğunu söylüyor.
Yaşamını tarım işçileri, göçmenler ve düşük gelirli toplumların sosyal ve ekonomik koşullarını iyileştirmek ve ayrımcılıkla mücadeleye adamış işçi lideri ve örgütçüsü Dolores Huerta; 60’lı yılların aktivist sanatçılarından, yurttaşlık hakları hareketinin güçlü isimlerinden biri olan ve Güney Afrika’daki ırk ayrımcı politikaların son bulması ve Amerika’nın Irak’a açtığı savaşın sonlandırılması için mücadele vermiş Harry Belafonte ve 1970’li yıllarda, politik tutukluların hakları hareketinin sembolü olan ABD’li insan hakları savunucusu, filozof, hümanist ve yazar Angela Davis gibi isimler bu yürüyüşün Onursal Eş Başkanlığı’nı paylaşıyor.
SOSYAL MEDYADA WHYIMARCH (NEDEN YÜRÜYORUM?)
Sosyal medyada sürekli paylaşımlar yapan grup, hem tarihe yön vermiş kadınları hem de #WhyIMarch (neden yürüyorum) etiketiyle eyleme neden katılacaklarını açıklayan insanları paylaştı. O paylaşımlardan bazıları şöyle;
- Kızım ve onun kızlarının yaşama hakkı, özgürlüğü, mutluluğu ve ikinci sınıf vatandaş olmamaları için yürüyorum.
- Zorla kazandığımız haklarımızı güvenceye almak ve özgürlüğü tehdit edilenleri korumak için mümkün olan her yolu kullanacağımızı yeni yönetime göstermek için yürüyorum.
- Meksika kökenli olduğu için kızlarım, Yahudi olduğum için kendim ve engelli olduğu için annemin anısına yürüyorum.
- Sadece haklarımız hakkında konuşmak için değil, onları almak için yürüyoruz.
- Kendi vücudumuza sahip olmak için, yanlışı doğru yapmak için, sosyal, ekonomik, politik ve orgazmik eşitlik için yürüyoruz. Tampon için, işyerlerinde göğüs pompası için, kızkardeşlik için… Göçmenler için... Yürüyoruz çünkü hayır ‘hayır’ demektir. Çünkü Black Lives Matter (Siyahların Hayatı Önemli).
- Yan yana yürüyoruz çünkü empati göz göze gelince olur. Hem davranışları hem de yasaları değiştirmek için yürüyoruz. Yürüyoruz çünkü yapabiliriz, daha önce yaptık ve yine yapacağız.
TRUMP’IN İLK GÜNÜNDE KADINLAR GREVDE!
Berivan BALKAY
Kadın yürüyüşünün öncesinde kadınlar 20-21 Ocak’ta yani Trump’ın başkanlığı devraldığı ve başkanlığa resmen başladığı ilk günde ülke genelinde grev ilan etti.
George Bush’tan sonra en az halk desteği alan ABD Başkanı olarak da tarihe geçen Donald Trump’ın söylemlerine ve politikalarına karşı çıkan kadınlar, Trump’ı grevle karşıladı.
Amerika’da kadın hakları üzerine çalışan kitle örgütlerinden National Women’s Liberation (Ulusal Kadın Özgürlüğü) ırkçı ve cinsiyetçi saldırılara karşı çıkmanın yanı sıra sağlık sistemi, üreme hakkı, çocuk bakımı, asgari ücretin 15 dolara çıkarılması, ücretli ebeveynlik izni ve sosyal güvenlik sisteminin korunması gibi taleplerle alandaydı. Grevin, eylemlere gelemeyecek kadınlar için planlandığını vurgulayan NWL, kadınların itirazlarını bulundukları her alanda dile getirmeleri için örgütlendiğini belirtiyor. Odak noktalarının Trump ve Pense yönetiminin kadın emeğini yok sayan politikalarına karşı mücadele olduğunu belirten NWL, erkek egemenliğinin, ırkçılığın ve kapitalizmin bir arada işlemesine karşı olduklarını dile getiriyor. Ve açıklamasında şu ifadelere yer veriyor: “Yeni yönetim devlet okullarından, sağlık sigortasına kadar sosyal haklarımızı kesmek, zayıflatmak ve özelleştirmek ya da tamamen ortadan kaldırmak için vaatlerde bulunuyor. Aileden, daha doğrusu kadınlardan, oluşacak boşlukları doldurması bekleniyor. Kabul etmiyoruz! Bu grev bir uyarıdır.”
Kadınlar greve katılma sebeplerini ise şu şekilde açıklıyor;
“Bu greve katılıyorum çünkü gelen yönetimin haklarımızı bizden alması durumunda sessiz kalmayacağımızı anlaması çok önemli. Bir kadın olarak kendi bedenimi kontrol etmek hakkım.”
A.C, Washington
“Birleştiğimizde güçlüyüz. Yeter yeterdir! Topluma katkıda bulunmak için direneceğim.”
T.Y, Mississippi
“Daha önce büyüklerimin protesto ettiği şeyleri hala protesto etmekten bıktım. Amerika bir kadın olarak benden vazgeçti. Ücretli-ücretsiz kadın emeği ve cinsiyetçiliğe karşı grevdeyim.”
K.L, Illinois
“Eşimden Trump’a kadar hayatımdaki tüm erkeklerin, onların pisliklerini temizlemekten bıktığımı bilmelerini istiyorum. Bedenim bana aittir ve artık sessiz kalmayacağım. İş, cinsellik, çamaşır, bakım, tıraş olmak ve iyiliklere karşı grevdeyim!”
J.M, Florida
“Kadınlar dünyada koşmaya devam ediyor ve eşit hakları hak ediyoruz. Ücretli iş ve insanların kendi masraflarını rahatlıkla karşılayabilmesi için grevdeyim!”
V.R, New York
“Umarım işten izin alabilirim o gün. Ama alamazsam da, erkek müşterilerimin saçmalıklarına katlanmayacağım. Makyaj yapmayacağım, ayrıca aklımdan geçenleri de içimde tutmayacağım.”
A woman in Massachusetts
ABD’DE KÜRTAJ 44 YIL ÖNCE BUGÜN YASAL HALE GELDİ: WADE'E KARŞI ROE KAZANDI*
Norma McCorvey adlı Teksaslı bekar bir kadın, 1969 yılında üçüncü kez hamile kaldı, ancak çocuğu dünyaya getirmek istemedi. Norma’nın kürtaj yasağına karşı verdiği mücadele mahkemeye taşındı. Bir arkadaşı, tecavüze uğradığını ve bu nedenle çocuğu aldırmak istediğini söylemesini tavsiye etti. Çünkü Teksas’ta sadece tecavüz ve ensest mağdurları için kürtaja izin veriliyordu.
Norma McCorvey, ya da davaya adını veren ismiyle Jane Roe, tecavüze uğradığına dair polis delili olmadığı için arkadaşının tavsiyesini yerine getiremedi. Bunun üzerine 3 yıl sürecek bir dava süreci başladı. Norma McCorvey bu sırada çocuğunu doğurdu ve bu çocuk evlatlık verildi.
Dava, ABD Yüksek Mahkemesine (Supreme Court) gitti. Mahkeme, kararını 22 Ocak 1973 günü açıkladı. İki oya karşı 7 yargıç üyesi Norma lehine oy kullandı ve kürtajın anne adayı ile doktor arasındaki mahrem bir konu olduğuna karar verdi. Böylece ülke genelinde kadınlar hamileliği sonlandırma hakkını elde etti.
Yüksek Mahkeme, aldığı kararla kürtaj hakkını, “anayasal özel hayatın gizliliği” hakkının altında tanımladı ve bu durum kürtajın yasal kalması için çok sağlam bir emsal teşkil ediyor.
Ancak ABD’de yıllar içinde kürtaja afallatıcı sayıda kısıtlamalar getirildi. Onlarca eyaletteki yüzlerce kanun, özellikle de yoksul, genç ve beyaz olmayan birçok kadın için, kürtajı imkansız kılmasa da zorlaştırdı.
1989’da eyaletlere eyalet fonlarının ya da hastanelerinin kürtaj için kullanılmasını yasaklama hakkı tanındı. Bugün ABD’de 50 eyaletten 40’ında belli bir süreden sonra, anne sağlığı tehlikede olmadığı müddetçe kürtaj yaptırmak yasak. Bu süre 24 ya da 28. hafta olarak belirleniyor. 32 eyalette de anne sağlığı tehlikede olmadığı ya da tecavüz vakası olmadığı müddetçe kürtajın devlet fonlarından karşılanmasına izin verilmiyor.
Ayrıca, hamileliğin kendisi de dikkatle incelenen bir durum haline geldi ve kadınlar hamilelikleri sırasında yaptıkları şeyler yüzünden cezai kovuşturmayla karşı karşıya kaldı.
ABD’de kürtajın yasal olması ya da yasaklanması tartışmaları hala güncel. Kürtaj yasağına karşı olduğu bilinen Obama’nın ardından seçimleri kazanan yeni başkan Trump’ın kürtaj karşıtı olduğu biliniyor.
Kadınların Trump’a karşı düzenlediği yürüyüşün önemli başlıklarından biri oldu ücretsiz, güvenilir, ulaşılabilir kürtaj hakkı...
* Medyada yer almak istemeyen Norma McCorvey dava boyunca ABD yargı geleneklerinde yaygın gerçek kimliğini gizlemek isteyenlere verilen “Jane Roe” mahlas ismini kullandı. Davalı ise Teksas eyaletini temsilen Dallas bölge savcısı Henry Wade idi. Bu nedenle dava Roe v. Wade (Roe, Wade’e karşı) davası olarak anılıyor.