Leningrad kuşatmasının 73. yıldönümü: Kuşatma ve sanatçılar
872 gün sürerek modern tarihin en uzun süreli kuşatmalarından Leningrad kuşatması, sanatçılarının da en parlak eserlerine tanıklık etti.
Hilal ÜNLÜ
Leningrad kuşatması modern tarihin en uzun süreli, en ağır kayıplarla sonuçlanmış ve en yıkıcı kent kuşatmalarından biri olup tam 872 gün sürdü.
8 Eylül 1941 tarihinde Alman Ordusu, Sovyetler Birliği’nin Moskova’dan sonra en önemli kenti olan Leningrad’ı kuşattı. Nazi Almanyası kenti işgal ederek riske girmek yerine Leningrad’ı kuşatarak halkı açlık ve soğuğa mahkum edip katletmek istiyordu. Hitler, “Açlıktan geberecekler, sonra dümdüz edeceğiz” diyordu. Kuşatmayla 3 milyondan fazla insan elektriksiz ve yakıtsız kaldı. Kentte açlığın yanı sıra soğuk yıkıma yol açtı. Çok az miktarda olan yiyecek rezervi karne ile dağıtılıyordu. Günde bir dilim ekmek yeniyordu; biraz kemik ya da sebze çorbası varsa şanslısınız demekti. Üstüne bir de Alman bombardımanı, durumu daha da dayanılmaz hale getiriyordu.
BİR GÜNDE 30 BİN İNSAN AÇLIKTAN ÖLDÜ
Evde beslenen kuşlar bitirildi sonra dışarıdaki kuşlara geldi sıra; güvercinler, kargalar yendi. İnsanlar ayakta kalabilmek için yenilebilecek her şeyi yediler: duvar kağıtlarını, kitap ciltlerini, deri kemerleri, petrol peltesini, bataklık kömürünü ve gliserini. Sokaklar insan cesetleriyle doluydu. Aşırı soğuk ve açlık nedeniyle bir günde 30 bin insanın açlıktan öldüğü zamanlar oldu.
Kuşatmanın son yılında, açlıktan ölen 12 yaşındaki Tanya Saviçeva günlüğüne şunları yazmıştı:
“Zhenya 28 Aralık 1941’de saat 12.30’da öldü. Büyükannem 25 Ocak 1942’de saat 3’te öldü. Lyoka 17 Mart 1942’de saat 5’te öldü. Vasya amcam 13 Nisan 1942’de saat 2’de öldü. Lyoşa amcam 10 Mayıs 1942’de saat 4’te öldü. Annem 13 Mayıs 1942’de saat 7.30’da öldü. Saviçeva’lar öldüler. Herkes öldü. Yalnızca Tanya hayatta.”
KIŞIN DONAN LADOGA GÖLÜ EN ÖNEMLİ MÜTTEFİKTİ
Leningrad sakinlerinin en önemli müttefiki kışın donan Ladoga gölüydü. Gölün donması kente erzak taşıyan konvoyların gölün üzerinde gidip gelmesine olanak tanıyordu. Bu tehlikeli yolculuğu göze alıp buzlu ve değişken bir zemin üzerinde üstelik Alman bombardımanı sağanak gibi inerken kenti savunanlara yiyecek içecek taşımak büyük kahramanlıktı. Bu güzergah daha sonra tarihe Yaşam Yolu olarak geçecekti. En çetin geçen kış birincisiydi; yani 1941-42 kışı. En çok insan kaybının yaşandığı... Durum çaresiz görünüyordu. Bu koşullarda zafer elde etmenin temel şartı moral gücüydü. Bunun sağlanmasında tarihin kendilerine yüklediği sorumluluğun ayırdında olan sanatçıların oynadığı rol çok büyüktü.
SANATÇILAR KENTİ SARAN KARANLIĞA IŞIK OLDULAR...
Sanat Leningrad’ın yeniden dirilişinde önemli bir rol oynadı. Radyo bir dakika olsun susmadı. Güzel Sanatlar Akademisinde sanatçılar dondurucu soğukta ve hemen hemen bütünüyle karanlık bir ortamda çalışıyorlardı. Yaklaşık 900 gün süren kuşatma boyunca şaşırtıcı bir enerji ve tutkuyla iş tuttular.
Leningrad Sanatçılar Birliği, yalnızca ordu ile iş birliği yapmakla kalmadı; önemli binaların korunması ve kamufle edilmesi işini de üstlendi. Her sabah duvarları direniş çağrısı yapan yazılarla donattılar. Ressamlar, çizerler gazetelere karikatürler, resimler çizip duvarlara afişler astılar.
Yüzden fazla sanatçı açlıktan ve bombardımandan yaşamını kaybetti. Bir kısım sanatçı ve bilim insanı donmuş Ladoga Gölü yoluyla kentten çıkarıldı. Birliğin durum değerlendirmesi yapmak ve afişleme, yazılama etkinlikleri için bir binada toplanma kararı alan yaklaşık 80 üyesi Leningrad’da kaldı. 1942 yılı başlarında, kaosun ortasında sanatsal ve entelektüel bir patlama meydana geldi. Sanatçılar Birliği, kalıcı ve gezici sergiler gerçekleştirmeye başladı; sanatı hastanelere, askeri birliklere vb.ne taşıdı. Müzisyenler askerlere moral verecek besteler yaptılar, korolar kurdular, konserler verdiler.
KUŞATMADA İKİNCİ KIŞ VE ZAFER KIŞI ( ÜÇÜNCÜ KIŞ)
İkinci kışta sovyetler karşı atağa geçti. Voroshilov ve Zhukov komutasındaki Kızıl Ordu, kuşatmayı yarmak amaçlı “Iskra (Kıvılcım) Operasyonu”nu başlattı. 18 Ocak’ta sovyetler, kenti dışarıya bağlayan bir koridor açmayı başardı. Kızıl Ordu Alman ordusunun başına büyük işler açtı. Leningrad yakınlarında Krasny Bor’da faşist Alman, İspanyol, Litvanya ve Belçika kuvvetleri büyük zorluklar yaşadı. 12 Ocak 1943 tarihinde, Bu koridorla kentin her tür erzak gereksinimi karşılanabildi. Kentte müthiş bir sevinç vardı. Bombardıman sürüyordu ancak en azından açlık ortadan kalkmıştı.
Mayıs 1943’de Leningradlı Sanatçıları İlkbahar Sergisi’nin açılışı yapıldı. Artık zafere olan inanç sonsuzdu. Naziler kentin kapısındaydılar, bombardıman sürüyordu, felaketlerin üstesinden henüz gelinmişti. Buna rağmen Leningradlılar kenti savunanların zafer elde edeceklerine inanıyordu.
Son olarak üçüncü kış sovyetlerin zaferinin kışıydı. 27 Ocak 1944’de Leonid Govorov ve Kirill Meretskov komutasındaki sovyet kuvvetleri Alman hatlarına saldırıya geçti. 1944 ocak sonu zafer kazanılmış kent bütünüyle kuşatmadan kurtulmuştu. Elde net bir rakam olmamakla birlikte bu kuşatmada yaklaşık 2 milyon sovyet vatandaşının yaşamını kaybettiği söyleniyor.
Bundan 73 yıl önce Sovyet halkının zafere olan inancı, bir deri bir kemik halde ülkesini savunan Kızıl Ordu askerlerinin, Sostakoviçlerin, Marine Yudinaların direnci, faşizmi yenmişti...
ŞOSTAKOVİÇ’TEN LENİNGRAD SENFONİSİ
Kentte yaşayan önemli bilim insanları ve sanatçıların tahliyesine karar verilmişti. Kimileri kenti terk etmeye karşı çıktı. Bunlardan biri de Ünlü Besteci Dimitri Şostakoviç’ti. Şostakoviç sağlık koşulları elvermediği için kurulan koroya kabul edilmedi ve itfaiyeci oldu. Daha sonraysa siper kazma işinde görev aldı. Halka umut ve cesaret aşılamak için bu zorlu koşullarda 7. Senfoni’yi (Leningrad Senfonisi) yazdı.
7. Senfoni’nin kuşatma altında olan Leningrad’da seslendirilebilmesi için de hazırlıklar yapıldı. Leningrad Radyo Senfoni Orkestrasının hayatta kalan 15 üyesi bir araya getirildi. Şehre ilanlar asılarak amatör müzisyenler, öğrenciler yardıma çağrıldı. Cepheden çağrılan bazı müzisyenlerin de katılımıyla bir orkestra oluşturuldu. Açlık ve soğuk, orkestranın prova yapmasını güçleştiriyor, müzisyenler çok kısa sürede bitkin düşüp sık sık fenalaşıyorlardı. Karl Eliasberg yönetimindeki orkestra, tüm olumsuz koşullara rağmen kararlılıkla çalışmaya devam etti. Dört ay süren provalar boyunca orkestranın üç üyesi hayatını, pek çoğu da sevdiklerini açlık nedeniyle kaybetti. 7. Senfoni Nazilerin Leningrad işgali ve bu işgale karşı başlatılan ulusal direnişin sembolü oldu.
KUTSAL SAVAŞ MARŞI
Stalin, Kızıl Ordu Korosu Kurucusu, Yönetmeni ve Besteci Aleksandr Aleksandrov’dan Sovyet halkının direnişini simgeleyen bir beste yapmasını istedi. Aleksandrov, sözlerini Lebedev-Kumach’ın yazdığı Kutsal Savaş isimli bir beste yaptı. Bu beste etkili bir propaganda ve moral aracı olmuştu. O sıralar birkaç gün içinde faşizme karşı sayısız besteler yapılmıştı. Ancak en etkililerinden biri Aleksandrov’un bu Kutsal Savaş marşıydı.
PİYANO VE BALE İLE GELEN UMUT...
PİYANİST Marine Yudina, “Kentte sanatçılarla izleyiciler arasında akan müthiş bir enerji vardı. Kuşatılmış kentte sergiler düzenleniyordu. İnanılmazdı.”
19 yaşındaki Aleksandra Ivanova tüm ailesini dizanteriden kaybetmişti. Son derece umutsuzluğa kapılmış ancak teslim olmamıştı. Cephedeki askerlere moral vermek için bir koro yönetmeye başlamıştı. “Bu bizim için şarkı söylemenin ötesinde bir şeydi. İnsan ruhunun zaferiydi.”
9 yaşındaki Alloşka Ivanova yaralı askerlere moral vermek için annesinin diktiği bale giysisiyle hastanede kuğu gölü balesini oynamaya gitti. Ancak müzik yoktu. Alloşka müziği kendisi mırıldanarak dans etmeye başladı; ancak soğuk Alloşka’ya izin vermedi. Titrek ve kibrit çöpü gibi bacakları bedenini taşıyamadı; gözleri karararak yere düştü. Hemen tüm yaralı askerler yataklarından kalktı ve küçük Alloşka’ya cesaret vermek için var güçleriyle alkışlamaya başladı. Alloşka düşe kalka dansı bitirdi: ancak annesi onu sedye ile götürmek zorunda kaldı.