28 Ocak 2017 22:47

Zaman...

Kubilay Özbek, Türkiye’nin yaz saati uygulamasından neden vazgeçtiğini yazdı.

Paylaş

Kubilay ÖZBEK

Zaman insan türünün diğer türlerden ayrışmaya başladığı evrelerden günümüze, insan evladının üzerinde düşündüğü bir konu olmalı.

Evrildiği her toplum yapısında gerek günlük yaşamsal  gereksinimleri gerekse toplumsal gereklerin planlanması için ‘zaman’ı ölçülebilir bir şekle sokma gayretinde olmuştur.

Bulunduğu her toplumsal yaşama biçiminde, elde bulundurduğu teknolojik olanaklarla da ilintili olarak zamanı gündüz-gece, yaz-kış referanslarıyla tanımlayarak gündelik eylemlerini planlama gayretinde olmuşlardır.

Antik dönemlerde genel olarak gün, gün doğumundan gün batışına 12 dilime bölünüp yazın ayrı kışın ayrı ölçekler kullanılarak bir bakıma daha esnek bir yaz saati uygulaması uygulamaktadır. Ancak modern çağlarda standart skalaların uygulandığı saatlerin kullanılmaya başlanması mevsimsel saat farklılıklarının değişiklik göstermesi sonucunu doğurdu.

Günümüzde saat sistemi geçmişte olduğu gibi dünyanın kendi etrafında attığı bir tur referans alınarak hesaplanmaktadır.

Gün 24 eşit aralığa bölünerek “saat” oluşturulmakta, “saat” 60 eşit aralıkla dakikaya derken, günümüzde kullandığımız zaman ölçü birimine ulaşmış oluyoruz.

Fakat günün neden 24 parçadan oluştuğuna ilişkin tevatürler muhtelif olmasına karşın bunun Mısırlılar tarafından kullanıldığı düşünülen 12’lik sayı sisteminden geldiği genel olarak kabul görmektedir.

Coğrafya derslerinden de bildiğimiz üzere dünya, bir tam küre varsayımı ile coğrafyacılar tarafından 360 adet enleme (paralel) ve boylama (meridyen) bölünmektedir. Bu sanal çizgiler dünya üzerindeki herhangi bir noktanın konumunu tamamlamaya yararken aynı zamanda dünyada kullanılan saat sisteminin de referansını oluşturmaktadır.

SAAT SİSTEMİ

Yukarıda tanımlanan günün 24 eşit parçaya bölünüp dünya küresinin ise 360 meridyene ayrılması günümüz saat sisteminin temelini oluşturmaktadır.

Dünya kendi etrafında sabit bir hızla döndüğüne göre dünya üzerindeki meridyenlerin güneşe göre açıları, dünyanın dönüş hızına bağlı olarak birbirini sabit bir zaman da takip edeceklerdir.

Varsayılan 360 adet meridyenin başlangıç noktası Londra’nın Greenwich kasabası olduğu varsayımı ile doğudan ve batıdan her bir meridyen numaralandırılmaktadır.

Toplam 360 adet olarak belirlenen bu meridyen sayısı günün 24 ayrı dilimine bölündüğünde görülür ki her 15 meridyen aralığı 1 saatlik bir zaman dilimine denk gelmektedir. Londra 0 referans saat kabul edildiğinde doğuda, Londra’ya göre her 15 meridyende 1 saatlik bir sapma söz konusu olacaktır. Kısaca her 15 meridyen uzaklığında Güneş, Londra’dan 1 saat erken gösterecektir yüzünü. Uluslararası ölçekte kullanılan bu saat sistemine (Greenwich Mean Time ) GMT diyoruz. Dünya üzerindeki herhangi bir arazi parçası da kullanacağı saat sistemini GMT+xx veya GMT-xx şekilde tanımlayarak konumunu belirtmektedir. Bu sistem uluslararası antlaşmalarda ve ticarette kullanılan ana sistem olarak kabul görmektedir.

Türkiye İzmit’ten geçen 30 doğu meridyeni GMT+2 ve Iğdır’dan geçen 46 doğu GMT+3 meridyeni arasında bulunmaktadır.  Türkiye 26/12/1925 tarih ve 697 sayılı “Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanunu” kanun ile uluslararası saat sistemine geçerek referans meridyeni GMT+2 olarak belirlemiştir.

Ancak, görüleceği üzere gün doğumu ülkenin doğusu ve batısı arasında 1 saatin üzerinde bir farklılık göstermektedir. Bu durum gerek çalışma yaşamında ve gerekse Avrupa ülkeleri ile ticaret sisteminde olumsuzluklar doğurabilmektedir.

Ortaya çıkan bu sakıncalar ve ülkenin enerji gereksinimleri de dikkate alınarak, 10-10-1946 tarihli  Montreux anlaşmasına uyumlu olarak, 05-12-1946 tarihinde bakanlar kurulu kararı ile yaz saatinin uygulanmasının Avrupa ülkeleri ile aynı zamanda yapılmasına karar verildi. Ama bu karar ancak 1972 yılında uygulanabildi.

Kısaca Türkiye 1972 yılından başlamak üzere yaz aylarında referans meridyenini 46 doğu GMT+3 meridyenine alarak gün ışığından daha fazla yararlanmayı düşündü.

Yaz saati uygulaması her ne kadar antik dönem değişken skalalı güneş saatlerine dayansa da ilk kez Yeni Zelandalı böcek bilimci George Vemon Hudson tarafından önerildi. Hudson araştırmaları için böcek toplarken farkına vardı ki asi böcekler tam bir anarşist tavırla günlük faaliyetlerini bay Hudson’un mesai saatlerine göre değil gün ışığına göre belirlemektedirler. Böceklerin bu kuvvetli ve dirençli “HAYIR”ı Bay Hudson’u saati böceklerin biyolojik saatine uyarlamayı yani yaz saatini önermesini doğurdu.

Her ne kadar ilk kez 1895 yılında yaz saatini önersede tahmin edileceği üzere pek dikkate alınmadı.

Ancak  bir İngiliz burjuva William Willett 1905 yılında oynadığı golf oyununa havanın erken kararmasının engel olmasına  dayanamayarak yaz aylarında saatin 1 saat ileri alınmasını önermesi de pek dikkat çekmedi. Bu kez akademik çevreler Bir İngiliz burjuvasına “HAYIR” demişti.

Ancak peşi sıra gelen 1. paylaşım savaşı, savaşta kullanılan birincil enerji kaynağı kömürü, stratejik bir konuma getirmişti. Almanlar savaşa daha fazla kaynak ayırabilmek için 1916 yaz saati uygulamasına geçerek ilk kez yaz saati uygulaması yapan ülke oldu. Almanların bu uygulamasında elde ettikleri faydadan ilham alan diğer Avrupa ülkeleri ve Rusya 1918 yılından itibaren yaz saati uygulamasına geçmişlerdir.

Kullanıldığı günlerden başlamak üzere yaz saati uygulamasına ilişkin tartışmalar çeşitli biçimlerde süre gelse de enerji tasarrufuna ilişkin somut faydaları tartışılmazdır.

Sayfada yer alan tablo Elektrik Mühendisleri Odasının aralık 2016’da yayımlamış olduğu basın açıklamasında kullanılan yıllara göre kasım ayı elektrik tüketiminin yıllara göre artış oranını göstermektedir. Tabloda da görüleceği üzere yaz saati uygulamasından vazgeçildiği 2016 kasım ayında diğer yıllar artış oranlarının çok üstünde bir oran görülmektedir. Bu artışın nedenlerinin aritmetiği doğal olarak bu yazının konusu değildir. Gene de bir yıl önceki kasım ayına göre ortaya çıkan yüzde 6,5’lik bir elektrik enerjisi tüketim artışı, elektrik üretiminin yüzde 60’ından fazlasını ithal doğalgazla yapan bir ülkeye getireceği yük anlamlıdır.

Kuşkusuz yaz saati uygulamasından vazgeçilmesinin ekonomik maliyetlerinin yanı sıra toplumsal sakıncaları da oldukça göz ardı edilmez. Sokaklarda daha gün doğmadan gün ışığı görmeden uyanamayan bedenleri ile  okul yollarına düşen çocukların isyanı tek başına söz konusu uygulamaya toptan “HAYIR” demek için bir neden olsa gerek.

Peki iktidar ve bakanlık neden yaz saati uygulamasından vazgeçiyor?

Enerji Bakanlığı yetkililerinin enerjide tasarruf ideasını yukarıda gösterilen tablo tek başına çürütüyor. AKP hükümeti birçok uygulamasında yaz saati uygulamasında olduğu gibi gerçekle ilgisi olmayan tezlerle uygulamasını gerekçelendirmektedir. Ancak gerçek ajanda ve beklentileri uygulamalardan sonra ortaya çıkmaktadır. Takkiye siyasal islamın en güçlü örgütlenmesinin temel silahı olmaya bu konuda devam ediyor.

Neden sorusuna yanıt, doğal olarak doğalgaz ticareti, doğalgazdan elde edilen elektriğin fahiş fiyatlandırılması ile rahatlıkla açıklanabilir. Bu konuda ürkütücü karlardan da söz edilebilir. Ki bunlar doğrudur da...

Ancak özellikle İslam coğrafyasında yaz saati uygulamasına ilişkin tartışmalar eski tarihlere dayanmaktadır.

Özellikle İran’da 1979 Humeyni devriminden önceleri mollaların propaganda silahlarından biri de, o döneme değin İran’da uygulanan yaz saati uygulamasıydı. Mollalar “Yaz saati uygulaması ile namaz saatlerini kaybettirmeye çalışıyor” söylemi ile etkili bir propaganda yürütmekteydiler. Doğal olarak devrim sonrasında bu uygulamadan vazgeçtiler. Ancak 1991 yılında artık dayanılmaz bir hal alan ekonomik kriz sonunda uygulamaya tekrar dönmek zorunda kalmışlardı. Ancak Ahmedinejad “Dini gerekçelerin daha kolay icra edilmesi için saatin sabit kalması şart” söylemi ile yaz saati uygulamasından vazgeçse de ABD’nin uygulamaya koyduğu ekonomik ambargolar sonucunda uygulamaya tekrar dönmek zorunda kaldı.

Görüldüğü gibi ülkemizde bir çok alanda da gördüğümüz İslam referanslı uygulamaları, ekonominin gösterdiği zor bozmaktadır. Türkiye’de de yaz saati uygulamasından vazgeçilme temel nedenlerini ekonomik argümanlardan ziyade Cübbeli vaazlarında aramak daha doğru olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Onat Kutlar, Ahmet Türk ve Turhan Abi: Ağrının üç hali

SONRAKİ HABER

Mektup umut, mektup dayanışma demek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa