30 Ocak 2017 00:40

Suriye’de tehlikeli Kürt planı

Arap basının geçen haftaki gündemleri Barzani’nin kurduğu ‘Kürt Ordusu’, Trump’ın Suriye açıklamaları ve Astana görüşmeleriydi.

Paylaş

Kalıcı bir ateşkesin sağlanması için Kazakistan’ın başkenti Astana’da toplantının yapıldığı bir süreçte Suriye cephesi yeni çatışmaları doğurabilecek gelişmeler yaşadı. Al Kuds al Arabi gazetesi yeni bir Kürt askeri gücü kuruluyor. Gazete oluşumun adının “Suriye Kürdistan Ordusu” olacağını ve 15 bin kişiden oluşacağı bilgisini verdi. Irak’taki göçmen Suriyeli Kürtlerden oluşacak gücün PYD’nin kontrolündeki bölgelere gönderileceği belirtiliyor. Yapılan yorumlar Kürtler içinde çatışma tehlikesine dikkat çekiyor. KDP yetkilileri de geçtiğimiz hafta açıklama yaparak ordunun kuruluşunu doğrulamış, ordunun Suriye’de operasyona başlama tarihini ise 2017 yazı olarak açıklamışlardı. 

Öte yandan Katar’da yayınlanan al Şark gazetesine yazan Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin de, bu haftaki makalesinde Astana konferansını değerlendirdi. Nureddin, konferansın mucize yaratmadığını lakin daha Suriye’de olası bir siyasi çözümün billurlaşması için önemli bir adım olduğunu ifade etti. Nurettin, Astana görüşmelerinin “ateşkese” odaklandığını Cenevre’de yapılacak konferansınsa “siyasi çözüm” merkezli olacağına dikkat çekti. Cenevre’nin başarısının ise, Suriye’de sahada müdahil olanların katılımına bağlı olduğunu vurguladı. Lübnan’da yayınlanan an Nahar gazetesinden Semih Saab ise Trump’ın “Suriye’de güvenli bölge” çıkışına dikkat çekti. Bu hamlenin Suriye’de kartları yeniden kardığını ileri sürdü. 

MISIR’DA DEVRİMİN YIL DÖNÜMÜ

25 Ocak günü Mısır’da Mübarek diktatörlüğünün devrilişinin altıncı yıl dönümüydü. Devrimin yıl dönümünde Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin ölen polis ve askerleri anarken ölen sivillerle ilgili hiçbir şey söylememesi tepki çekti. al Kuds al Arabi gazetesi, “Mısır’da kendini cumhurbaşkanı yapan devrime şükranlarını sunmak yerine Sisi, polis bayramını kutlamayı seçti. Bu çok yönlü bir istismardır” ifadelerini kullandı.

Mısır’da 30 yıl iktidarda kalan Hüsnü Mübarek, Kahire’nin merkezinde yer alan Tahrir Meydanı’nda milyonlarca kişinin günlerce aralıksız süren gösterileriyle devrilmişti. 

İHVAN ABD’NİN TERÖR LİSTESİNDE

Abdulbari Atwan da geçen haftaki makalesinde yine Mısır’daki başka bir gelişmeye dikkat çekti. Atwan, yeni ABD yönetimin İhvan (Müslüman Kardeşler) hareketini “terörist” olarak nitelemeyi hedeflediğini yazdı. Buna paralel olarak Kahire mahkemesinin İhvan’dan 1052 kişiyi kapsayan bir “terör listesi” yayınlamasına dikkat çekti.
ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail ile yaptığı ilk yurt dışı telefon görüşmesinin ardından ikinci telefon görüşmesini İhvan’ı terörist örgüt olarak ilan eden Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile yapmasını Müslüman Kardeşler’e yönelik bir mesaj olarak değerlendirilmişti.
 

KÜRT CEPHESİNDE NELER OLUYOR?

Al Kuds al Arabi
Başyazı

Al Kuds al Arabi gazetesinde bugün yayınladığımız rapor, Irak’ın Kürdistan bölgesiyle ilgili yeni düzenlemeler hakkında bilgiler içeriyor. Rapor, ABD’nin liderlik ettiği uluslararası koalisyon tarafından desteklenen  “Kürdistan Suriye Ordusu’nun” kuruluşunu ilan ediyor. Irak’ın Kürdistan bölgesindeki Kürt yetkililerine göre ordu 15 bin kişiden oluşacak. Bu ordunun özel amacı ise Suriye’de Kürtlerin bulunduğu ve PYD’nin askeri kolu olan YPG’nin kontrol ettiği bölgelere girmek. Bu bölgeleri korumak ve terörist gruplarla özellikle IŞİD ile savaşmak. PYD tarafı bu ilanı hızlı ve hoşnutsuz bir şekilde cevapladı. Bu adımı, “Kürt-Kürt çatışması doğuracak endişe bir adım” olarak nitelendirdi.

Kürdistan Demokratik Partisi Merkez Komitesi Üyesi Kava Azizi’ye göre bu siyasi-askeri adım, Kürt bölgelerini PYD’ye bırakan Suriye iktidarı tarafından marjinalize edilen muhalif partilerden oluşan “Kürt Ulusal Konseyi’nin” talebi üzerine geldi. Anlaşmanın sonucunda PYD’ye bağlı güçler, geniş bir alana hükmetmeye başladı. 

Azizi’ye göre “Kürdistan Ordusu”, Suriye ve Irak’ta ABD’nin liderlik ettiği “uluslararası koalisyon” teşvik ediyor ve destek veriyor. Çekirdeğini peşmerge kuvvetleri oluştururken, gönüllüler mülteci kamplarındaki Suriyeli gençlerden seçilecek. 

Amerika’nın yeni adımına dikkat etmek gerekiyor. Amerika’nın Ankara’nın terörist olarak gördüğü PKK’ye destek vermesi nedeniyle Türkiye’nin homurtuları devam ediyor. Suriye’nin içerisinde Kürt varlığının oluşması noktasında kararlılığını sürdürüyor. Lakin şapkayı PYD yerine Kürdistan Suriye Ordusu ile değiştirmek istiyor. 

Bu olağanüstü gelişmeyi Rusya tarafından önerilen anayasanın ilgili kısmı ile beraber değerlendirirsek, devlette Arap ismi kaldırılacak ve Kürtlere bölgelerinde özerlik verilecek. Halk referandumundan sonra “Suriye Cumhuriyetinin” bazı topraklardan vazgeçme ihtimali de söz konusu. Gelişmeler Amerika ve Rusya Suriye sorununu çözerken Kürt meselesini halletme konusunda ikna olduklarına bir işaret ediyor.
 

SURİYELİ TRUMP

Semih SAAB
An Nahar

Rusya, Suriye’de başarının zirvesindeyken ABD’nin yeni başkanı, savunma ve dışişleri bakanlıklarından 90 gün içinde siviller için güvenli bölge oluşturma planı isteyerek güçlü bir giriş yaptı. ABD’nin bu eylemiyle amaçlanan sır değil; Suriye’de siyasi bir çözümün bulunması için Rusya ile koordinasyonda uzun bir yol alan Türkiye’nin gönlünü almak. İş birliği; Rusya, Türkiye ve İran’ın desteği ile silahlı gruplar ve Suriye iktidarı arasındaki Astana toplantısıyla taçlandı. Suriye krizi başladığından bu yana “güvenli bölge” oluşturulmasının Türkiye’nin müzmin talebi olduğu biliniyor. Lakin bir önceki başkan Obama, Suriye’ye doğrudan askeri müdahaleyi önlemeye çalışmıştı. Bu konu ile ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın defalarca tekrarlanan talebini reddetti. 
Rusya, Suriye krizine siyasi ve askeri olarak egemen olduktan sonra Türkiye, Moskova’nın yanında yer aldı. Washington kendini Suriye’de dengelerin dışında buldu. Amerika’nın Suriye’de “güvenli bölge oluşturma kararı” kartları yeniden kardı. Çünkü Ankara’ya Moskova-Tahran ekseninden uzaklaşma için hareket alanı açıyor. İktidarın yıkılması ve jeopolitik değişim için “askeri çözüme dönme” imkanı sağlıyor. 

ASTANA’DAN SONRA NE OLACAK?

Muhammed NUREDDİN
Al Şark

Suriye krizinde büyük ölçüde ilerleme kaydedilmesi beklenen Astana toplantısı bitti. Konferans mucize yaratmadı lakin daha ileriki evrede, Suriye’de siyasi çözümün billurlaşması için önemli bir adım oldu. 

Birinci başarısı, açılış oturumunda olsa bile ilk defa silahlı grupların çoğunluğu Suriye hükümetiyle yüz yüze toplantıda yer aldı. Bu durum toplantının esas hedefi olan hükümet ile muhalefet arasında ateşkesi sağlamlaştırmada mutlak bir fayda sağladı.
İkinci başarı, bir yıllığına ateşkes sağlanması üzerine anlaşma. Taraflara yakın bir süreçte savaşın yeniden başlaması tehdidinin olmadığı bir durumda, diyalog için yeterli bir süre veriyor.

Üçüncüsü, siyasi ve askeri olarak müzakerelerin Şubatın sekizinde* Cenevre’de devam etmesi üzerine ittifak. 
Astana görüşmelerinde müzakerelerin çoğunluğu “ateşkesin pekiştirilmesi maddesi” üzerineydi. “Siyasi çözüm maddesine” giriş Cenevre görüşmelerinin baş konusu olacak. Müzakere edenler Suriye krizinin çözümü noktasında daha ciddi bir sürecin içinde olacaklar. 

Cenevre görüşmelerinin daha olumlu koşullarda gerçekleşmesi için temelde yenilenme ihtiyacı var. Suriye’de savaş sahasına müdahil olanlar toplantıda yoktu. Bunların arasında ABD, şekli olarak katılmayla yetindi. Körfez ülkeleri doğrudan hazır bulunmadı. Yine Suriye krizinde büyük bir rolü olan Avrupa Birliği yoktu. Bunun yanı sıra IŞİD ve el Nusra dışında Astana’da bulunmayan grupların katılması zorunlu.

*Rusya daha sonra, Cenevre toplantısının ertelendiğin açıkladı.

TRUMP VE MÜSLÜMAN KARDEŞLER

Abdulbari ATWAN
Rai al Youm

Yeni ABD yönetimi İhvan hareketini “terörist” olarak nitelemeyi hedefliyor. Bu sadece sertlik yanlılarını güçlendirecektir.
1978’de, Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın Camp David anlaşmasını imzalamasından birkaç hafta sonra Müslüman Kardeşler’in o zamanki lideri Şeyh Ömer el-Tilimsani ile röportaj yaptım. Onun, anlaşmayı ve Sedat’ın işgal altındaki Kudüs’e önceki ziyaretini açıkça kınamasını sağlamak için elimden geleni yaptım. Ancak, konuyla ilgili sorularımdan herhangi birini yanıtlamaktan kaçındı.
Benim genç bir gazeteci olarak hayal kırıklığına ve umutsuzluğa düştüğümü sezdi ve nazikçe benden ses kayıt cihazımı kapatmamı istedi. Babacan bir sesle, “Oğlum, sana iki şey söylemek istiyorum. Birincisi, ben ülke dışında olduğum sürece Mısır’a ve onun rejimine karşı herhangi bir söz söylemeyeceğim. İkincisi, biz misyoner bir İslami hareketiz. Rejimle herhangi bir çatışma korkunç sonuçlara yol açardı. Bu rejimin merhameti yok. Hareket hedef olacaktı. Dolayısıyla sabretmeli ve hareketin devam etmesi için bir çatışmadan kaçınmalıyız.” 

Şeyh Ömer’in sözleri, Mısır’da siyasal gelişmeleri ve Müslüman Kardeşlerin bu gelişmelere karşı vereceği tepkileri gözlemlerken her zaman aklımın bir köşesinde durur. Özellikle de 2011 Ocak devrimi sırasında ve sonrasındaki dönemde.

Sonunda Mısır’daki güçler (nüfusun önemli bir kesiminin desteğini alarak) İhvan’a savaş açmaya karar verdiler. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi yönetimindeki hükümeti zorla devirdiler ve onu ve Müslüman Kardeşlerin birinci ve ikinci kademe liderlerinden birçoğunu ömür boyu hapis ya da idam cezasına çarptırarak demir parmaklıklar ardına attılar.

Perşembe günü, bu güçler önemli bir adım daha attı. Kahire Ceza Mahkemesi, İhvan ile ilişkili olduğu iddiası ile -Mursi, onun bütün ailesi, Hareketin genel lideri Muhammad Badie, hatta çok sevilen eski uluslararası futbol yıldızı Muhammed Abu-Treika dahil olmak üzere- 1052 kişiyi kapsayan terör listesini yayınladı. Bu varlıklarının dondurulacağı anlamına geliyor. Seyahat yasağı getirildi ve pasaportlarına el konuldu. Kamu sektöründe çalışmaları yasaklandı. 

Bu arada Kahire Cumhuriyet Savcılığı, -şu anda Türkiye’de bulunan İhvan’ın lider kadrosu dahil- 304 “şüpheliyi” Kahire’de ve diğer Mısır şehirlerinde terör saldırıları gerçekleştirmek için gruplar oluşturmak suçlaması ile askeri mahkemeye sevk etti. Bu tür mahkeme kararlarının kendileri sürpriz değil ancak zamanlaması dikkat çekici. Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak göreve başlama töreninden sadece üç gün önce bu kararın alınması muhtemelen tesadüf değil.

Bunu, son günlerde Trump yönetiminin Müslüman Kardeşler’i, Mısır ve çeşitli diğer ülkelerdeki kolları ile veya varsayılan parlamenter kanatlarını terör örgütleri olarak nitelendirebileceği konusunda yaygınlaşan haberler bağlamında ele almak gerekir.

ÖNCEKİ HABER

Dağ keçileri zor günler yaşıyor!

SONRAKİ HABER

İngiltere ‘Türkiye pazarı’nı güvenceye aldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa