Üstü balık çiftliği altı antik kent!
Özer Akdemir, Karaburun Ambarseki köyü açıklarında kurulacak olan balık çiftliklerini kaleme aldı.
![Üstü balık çiftliği altı antik kent!](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/72440.jpg)
Özer AKDEMİR
Geçtiğimiz günlerde Karaburun Ambarseki köyü açıklarında kurulacak olan balık çiftlikleri için Agromey adlı şirket ve Çevre İl Müdürlüğü tarafından köyde ÇED Halkı Bilgilendirme toplantısı yapılmak istendi. Karadan RES’ler ve taş ocakları, denizlerden balık çiftlikleriyle kuşatılan Karaburunlular, sağanak yağış altında Ambarseki köy meydanını doldurarak toplantının yapılmasına izin vermedi. Mesajları çok netti; “Biz denizimizde balık çiftlikleri istemiyoruz”. Birçok gerekçe ortaya koyuyorlardı; hali hazırda yöredeki denizlerde bulunan balık çiftliklerinden kaynaklı deniz kirliliğine yıllardır tanıklık ediyor, bunların kaldırılması için mücadele veriyorlar. Doğu Akdeniz’in en bakir denizlerinin, koylarının bulunduğu, bu nedenle de uluslararası koruma altında bulunan Akdeniz Foku’na yaşam ve üreme alanlığı yapan bu koyların bulunduğu denizlerde balık çiftlikleri demek, Karaburunlular için kirlenen denizler, yüzülemeyen koylar, kokan sahiller ve Akdeniz Foklarının terk edip gitmesi demek.
DENİZİN DİBİ KİMSENİNAKLINA GELMİYOR
ÇED toplantısı için gelenler arasında bir isim vardı ki onun denizlerde bulunan balık çiftliklerine karşı çıkış nedenleri ve verdiği bilgiler çok daha şaşırtıcıydı. Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi ve Arkeologlar Derneği İzmir Şube Başkanı Yardı. Doç. Dr. Ahmet Uhri, hemen hemen kimsenin aklına gelmeyen, bu nedenle de ÇED Proje Tanıtım dosyasında üzerinde bile durulmayan bir konuyu gündeme getirdi; deniz altındaki antik yerleşimler. Kültür Bakanlığı adına 2 yıldır Karaburun’da kültür envanteri çalışması yapan, Karaburun’u karış karış gezerek yüzey araştırmalarını sürdüren ekipteki Ahmet Uhri, bölgedeki denizlerde de aynı çalışmayı gerçekleştirmiş.
Balık çiftlikleri kurulması planlanan alanlarda arkeolojik sit olma olasılığının son derece yüksel olduğunu belirten Uhri, bunlardan bazılarının da zaten tescilli olduğunu söyledi. Yaptıkları yüzey araştırmalarında ve 20. yüzyılın başlarından itibaren yarımadada yapılan çalışmalarda bir sürü arkeolojik sit alanının tescil edildiğini aktaran Uhri şunları söyledi; “Bunlardan bir kısmı, örneğin Kaynarpınar’dan Boyabağ’a kadar olan koyların altındaki arkeolojik yerleşimler tescil edilmiş durumda. Jeolojik kaymalar sonucu Roma Dönemi yerleşimlerinden bazıları suyun içinde kalmış. Bunlar zaten 1. derece arkeolojik sit alanıdır.
Yetmedi bir de Prehistorik yerleşimler var. 12 bin yıl önceki insanların, son avcı-toplayıcılar, ilk yerleşik yaşayıcılar burada onların izlerini bulduk” dedi.
DENİZ ALTINDAKİ ANTİK YERLEŞİMLER DİKKATE ALINMALI
Kömürburnu’nda Alt Paleolitik çağların aletlerini bulduklarını dile getiren Uhri, bunların da 250 bin yıllık aletler olduğunu söyledi. Uhri, “O dönemlerde buraları karaydı. Yani Samos’a, Sakıza, Midilli’ye yürüyerek gidiyorduk. Ege Denizi diye bir deniz yoktu. Dolayısıyla bazı sitler şu an suyun altında. Bunlar da balık çiftliklerinin buralara yapılmasıyla tehlikeye düşebilir” diye konuştu. Tescilli olanlar dışında bir de yeni bulunan antik yerleşimler olduğunu ve bunların tescil edilmesi için başvurularını yaptıklarını ifade eden Uhri, yayınlarda da yazdıkları bu antik yerleşimlerin mutlaka dikkate alınması gerektiğinin altını çizdi. Uhri, “Balık çiftliğinin bu arkeolojik sitlere zarar verme olasılığı yüksek. Karada olunca bunun araştırması yapılıyor ÇED’lerde ama deniz olunca kimsenin aklına gelmiyor. Ama böyle bir şey var. Buralardaki denizler de 12 bin yıl önce karaydı. Son buzul çağının bitişiyle denizler yükseldi. Sasko Kooperatifinin alanında bir yer var. Orası da erken Tunç Çağı Yerleşimi. 5 bin yıllık bir yerleşim. Burunun bir kısmı denizin içine kaymış zamanla, falez oluşumuyla. Dolayısıyla oradaki koylarda ve burunların açıklarında da bir şey yapılmaması çok daha iyi olur” dedi.
Evrensel'i Takip Et