AKP içindeki ‘yetmez ama evet’çiler
‘Araştırmalar AKP’nin kendi taban desteğinin daha önceki dönemlere göre düşük olduğu yönünde.’ Halil İmrek, referandum sürecindeki AKP’yi yazdı.
Halil İMREK
2010 anayasa referandumunda “yetmez ama evet” diyenlerin etkisi çok tartışıldı. Hatta bu tartışma kabak tadı vermeye başladı. Biz bugün AKP içindeki ‘yetmez ama evetçilere’ dikkat çekeceğiz.
2010 anayasa değişikliği referandumunda görünüşte de olsa “12 Eylül darbe Anayasası değişecek, askeri vesayet kalkacak, Kenan Evren yargılanacak” gibi evet demek isteyenlerin yanılmış olsalar da sığınacağı bir kaç madde vardı. Bugün için böyle bir durum da yok. Arzulanan ‘başkanlık’ sisteminde başkanın gücü, şu andaki güçlerden çok daha fazla olacak ve onu tek yetkili kılacak. Başkanlık sistemi ile başkanın hem parti güçlerinin, hem anayasal güçlerin üstünde olacağı bir sistem tarif ediliyor. Bundandır ki yeni referandumda AKP’nin kendi içinde bir “yetmez ama evet” üretme ihtiyacı doğdu. Geçmiş bir yana bırakılarak AKP içinde dikkatle takip edilmesi gereken “yetmez ama evet” durumunu irdelemeye çalışalım.
AKP kendi içinde tartışmaları Meclis görüşmeleri sırasında tehdit ve şantajla bastırdı. Komisyonda konuşmak isteyenler ise yeterlilik önergeleriyle susturuldu. AKP’li milletvekilleriyle yapılan toplantıda, vekillerin ‘Yarın bu yetkiler eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, gibi birinin eline geçerse ne yaparız?’ itirazı yanıtlanamadı ve bastırıldı.
AKP’ye oy veren ve süreci anlamaya çalışan bir kesim şunun farkında: Mevcut sistemle AKP, seçim kaybedebilir ancak on yılda ancak elde ettiği mevzileri hemen kaybetmez. Şöyle düşünelim. AKP seçim kaybetti, gelen hükümet salt çoğunlukla hükümeti kurdu. Muhtemelen bu hükümet bir koalisyon hükümeti olacak. AKP’de güçlü bir ana muhalefet partisi oldu. Bu durum temel kurumlarda ne gibi değişiklikler yapabilir. Anayasa Mahkemesi üyelerinin yenilenmesi için on yıllar gerekir. Dolayısıyla bu AKP sistemi çok daha uzun ömürlü olur. Kısaca mevcut sistemle seçim kaybedilir ama iktidar uzun süre korunabilir. Oysa yeni önerilen sistemle bir başkanlık seçimi kaybedildiğinde her şey kaybedilir. Tabii Erdoğan sonrası bu gücün korunamayacağı kaygısı da var. Bu yetkiler Erdoğan için uygun görülüyor, zaten Erdoğan bu yetkileri fiilen kullanıyor. Öyleyse böyle bir değişikliğe ne gerek var?
Başka gerekçelerle zenginleşen bu itirazlar AKP seçmeni içinde oy kullanmama veya ‘hayır’ oyu verme biçiminde bir eğilimi ortaya çıkarıyor. Bu oranın AKP seçmeninde yüzde 10 dolaylarında olduğu dile getiriliyor. Referandumun sonucunu da bu kesim belirleyecek denilmektedir. Bu kesim AKP’den kopmamış ama bu anayasa değişikliğini onaylamamaktadır. Tek adam Erdoğan olacağı için “evet” oyu verecek kesim için yarın “Bu tek adam Erdoğan olmayabilir o zaman ne olacak?” sorusu cevaplanmış değil. Yani AKP içinde de ‘Başkanlık bize de kötü’ diyen önemli bir kesim var.
Kısaca anlatmaya çalıştığımız bu durumu tespit eden AKP propagandacılar, bu kesimi ikna etmek için kendi içinden bir “yetmez ama evet “ bloku inşa etmeye yöneliyor. “Biz anayasa değiştirmiyoruz. Daha güçlü, daha demokratik bir Türkiye yönetimi kuruyoruz” diyorlar. AKP kurmayları bugünlerde kendi tabanındaki kararsızları ‘evet’e ikna etmek için çalışıyor.
AKP’nin yapılan araştırmalarda ulaştığı en önemli sonuç, kendi parti tabanının desteğinin daha önceki dönemlere kıyasla düşük olduğu yönünde. AKP analizcileri bunun “tek adamlık” konusunda beliren kaygılardan kaynaklandığını düşünüyor.
Tartışmalarda özellikle araştırma şirketi temsilcileri bu rolü üstlenmeye çalışıyor. İhsan Aktaş, anayasa değişikliğinin çeşitli eksiklikleri olduğunu belirtiyor. Ancak kendisinin ‘çevrenin merkeze’ karşı mücadelesinde Anadolu’dan yana olduğu için “evet” diyeceğini belirtirken bir başka araştırma şirketi temsilcisi, bu anayasa değişikliği önerisinin içine sinmediğini, onun için ‘hayır’cıların tarafına oturduğunu ama parti aidiyetinden dolayı da ‘evet’ oyu vereceğini söylüyor. Bütün bunlar kendi içinde bir yetmez ama ‘evet’çi üretmek ve AKP içinden gelen eleştirileri bir parti aidiyeti ile ‘evet’e çevirme çabasını göstermektedir.
Bunun karşısında hayır cephesi bu süreci, kendi içine dönük bir çalışma olarak almadığı sürece ‘evet’ cephesinin bölünmüşlüğü derinleşecektir. Bu bölünme CHP ile AKP arasında bir bölünme değil seçme ve denetleme yetkilerini bir kişiye teslim etmeyi kabul etmekle, etmemek arasındadır. Hayır, cephesi renkli ve çeşitlidir. Herkesin kendi ‘hayır’ gerekçesi var. Bunun içinde küçümsenmeyecek bir AKP seçmeni de olduğu açıkça görülmektedir. Erdoğan Gezi’de olduğu gibi bir kez daha benzemezlere etrafında birleşebilecekleri bir imkan verdi. Bu benzemezler birbirine düşmeden sadece referandum sürecini ‘hayır’lı bir sonuca ulaştırmak üzere çalıştıklarında ‘yetmez ama evet’ de yetmeyecektir.