01 Şubat 2017 01:13

Duvar sessizliği

Ercüment Akdeniz, ABD- Meksika ve Türkiye-Suriye sınırına örülmesi planlanan duvarları ve bu duvarların arkasındaki politikaları yazdı.

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

ABD’nin yeni başkanı Trump’ın seçim öncesinde gündeme getirdiği vaatler acaba ne kadar propagandifti? Yemin eder etmez imzaladığı kararnamelere bakınca, bütün bunların propagandadan öte sıkı bir stratejinin parçaları olduğu görülüyor. Amerika-Meksika sınırına yapılması kararlaştırılan duvar da bunun bir parçası. Trump sınıra örülecek 17 metre yüksekliğindeki duvarın 10-12 milyar dolara mal olacağını söyledi ve Amerikan pratikçiliğinin eşsiz örneklerinden birini sergileyerek, duvarın faturasını Meksika halkına  kesti.  

Göreve gelir gelmez Birleşmiş Milletler ödeneğini de keseceğini ilan eden  Trump’ın, 20. yüzyıldan kalma “bayatlamış BM kriterleri”ne uymasını kim bekleyebilir? Trump’ın halklar arasına ördüğü duvar kadar; 7 ülkeden gelen Müslüman vatandaşlara uyguladığı giriş yasağı da hiçbir hukuk, ilke, değer tanımıyor elbette.

Ultra “duvarcılık” becerisiyle Trump, hiç şüphe yok ki ırkçılık çıtasını da yukarılara çıkardı ve dünyanın bütün ırkçılarını cesaretlendirdi. Ne var ki haklar arasına duvar ören ilk lider Trump değil ve bugün Trump’a sessiz kalanların ya da ağız ucuyla da olsa eleştirmeye kalkanların daha önceki duvar örneklerinde hiç de insani sınav vermediklerini de hatırlatmak gerek.

‘BERLİN DUVARI’ SÖYLEMLERİ UNUTULDU

Hatırlarsak; Berlin duvarı yıkıldığında (9 Kasım 1989), ortaya çıkan görüntüler Soğuk Savaş’ı bitiren son sahne olarak değerlendirilmişti. “Yeni Dünya Düzeni”nin ideologları koro halinde “küreselleşme çağı”nı başlatmış ve yerküre üzerinde bir daha hiçbir savaşın, çatışmanın ve duvarın olmayacağını ilan etmişlerdi. Ama kazın ayağı hiç de öyle olmadı.

Dünyanın 15 ayrı bölgesinde hüküm süren bölgesel çatışmalar ve iç savaşlar nedeniyle 67 milyon insan yerinden yurdundan edildi ve mülteci durumuna düştü. Küreselleşme edebiyatı yeryüzüne savaş, açlık, kıtlık ve hastalıktan başka bir şey getirmedi. Yerkürenin güneyi kuzeye, doğusu batıya doğru göç dalgaları vermeye başlayınca “medeniyetin beşiği” olmakla övünen Avrupa bile sınırlarına “duvar” ördü. Balkan rotası ile baş edemeyen “kale Avrupası” buralara dikenli çitler, beton duvarlar ve devasa kamplar kurmaktan çekinmedi. AB bununla da yetinmedi; Frontex ve NATO gemileri ile Ege ve Akdeniz’e “yüzen duvarlar” yerleştirdi. Derin sulara gömülen binlerce mültecinin ahı elbette AB’nin günahlarını hep akılda tutacak.  AB ile Türkiye arasında imzalanan “Geri kabul antlaşması” da tıpkı bir duvar tenisi (Squash) gibiydi.  Nitekim AB’ye ulaşmayı başaran her mülteci, tıpkı bir tenis topu gibi antlaşma duvarına çarpıp çaresiz geri gönderildi.

KENDİ DUVARLARINLA YÜZLEŞMEMEK

Vicdanlarda yara açan bir başka duvar trajedisi de Filistin’de yaşandı. İsrail devletinin “antiterörist duvar” dediği beton bloklara Filistinliler “ırkçı duvar” diyordu. İsrail’in hedefi bu duvarlar sayesinde Filistin’i boydan boya bir cezaevine çevirmekti. Plana göre duvarın uzunluğu 760 kilometre olacaktı. Uluslararası hukuk ayaklar altına alınırken mazlum Filistin halkının sesi, uluslararası diplomasinin kuru gürültüsü arasında kaybolup gidecekti. Şimdi, o “utanç duvarı” bir hapishane duvarı gibi Filistin halkını çevrelemişken ve duvarın tek bir tuğlası dahi sökülmemişken Türkiye’nin İsrail ile imzaladığı antlaşmalara ne demeli peki? Söz konusu olan “ulusal çıkarlar”sa Trump duvarlarına sessiz/kayıtsız kalmak da adetten olacaktır tabi!

Sonda söyleyeceğimiz şeyi başta söylersek; Trump duvarcılığına ses çıkarabilmek için öncelikle her bir ülkenin kendi duvarcılık gerçeğiyle yüzleşmesi gerekiyor.

Hem Saddam zulmünden kaçan Kürtlere hem de Suriye savaşından kaçan Suriyelilere Türkiye’nin kapılarını açması ne kadar doğru bir karardıysa (Elbette bunu siyasi hesaplardan bağımsız olarak ifade ediyoruz) 2013 yılında Mardin’de, Suriye sınıra duvar çekilmesi girişimi de bir o kadar yanlıştı. Hatırlarsak o dönem Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan 9 günlük oturma eylemi yapmış ve açlık grevi yaparak duvarın yapımını bir süreliğine de olsa engellemişti.

Suriye-Türkiye sınırındaki aileleri, akrabaları bir şekilde bölen bu “duvar projesi” 2016 yılında tekrar gündeme geldi. TOKİ tarafından yapımına başlanan duvar 200 kilometreyi geçti ve duvarın toplam uzunluğunun 911 kilometreyi bulması hedefleniyor. Böylece Türkiye-Suriye sınırına örülen duvar, Çin Seddi ve ABD-Meksika sınırının ardından dünyanın en uzun duvarı olacak!   

İKİ BİN YIL ÖNCESİNE DÖNÜŞ  

Şimdi bu durumda Meksika sınırına duvar örüp Müslüman insanlara vize yasağı koyan Trump’a mı kızalım; yoksa dünyanın 3. büyük duvarına imza atmış bir ülke olmakla mı gururlanalım?

‘Yeni Dünya Düzeni’nde, içinde Türkiye’nin de bulunduğu, birçok ülke yerküreyi boydan boya duvarlarla örüyor.

Yapımı milattan önce 221 yılına dayanan Çin Seddi, Moğol-Türk akınlarını önlemek ve birlik halinde bir hanedan görüntüsü vermek için örülmüştü. Yaklaşık 7  bin kilometreyi bulan tarihin bu en uzun duvarı 7 Temmuz 2007 tarihinde de Dünyanın Yedinci Harikası seçilmişti.  Çin Seddi’ni yakalamaya az kaldı, ha gayret!

ÖNCEKİ HABER

Soma'da katliam öncesine geri dönüldü

SONRAKİ HABER

‘Referandum öncesi gözdağı operasyonu yapıldı’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa