10 Ekim dosyasında alınan gizlilik kararı nelere yol açtı?
10 Ekim dosyasına getirilen gizlilik kararı soruşturma savcısının rahat çalışmasına değil hiç çalışmamasına olanak sağladı.
Ahmet ÖZDEL
Avukat
Tarih 11 Ekim 2015’i gösterdiğinde gazeteler; Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesinin, Ankara Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı Suçlar Bürosunun talebiyle, 10 Ekim Katliamına ilişkin soruşturma dosyasında gizlilik kararı aldığını belirtiyordu.
Karara göre ne sanık avukatları ne de suçtan zarar görenlerin avukatları dosyayı inceleyemeyecekti. Verilen bu kararın asıl amacının yakınlarını kaybedenlerle, mağdur avukatlarının dosyaya ulaşımının engellenmesi olduğu da yazılan haberler arasında idi. Bu uygulamanın, Reyhanlı, Diyarbakır ve Suruç Katliamında da yapılması kamuoyunda şüphe ile karşılanmıştı.
Aradan zaman geçtikçe yaşananlar, ilk gün ortaya atılan iddiaları doğrular niteliğe kavuştu. Mağdur yakınları günlerce dosyaya ulaşamadı ve soruşturma savcısının ne yaptığını ya da neler yaptığını öğrenemedi.
İddianame kabul edildikten sonra; savcılık makamının gizlilik kararı ile neyi amaçladığı hukuki olarak anlaşılamadı. Ve gizlilik kararlarının kötüye kullanıldığı bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
Hem Diyarbakır, Suruç hem de Ankara Katliamı gibi dava dosyalarında verilen gizlilik kararlarının ortak noktası elde ettikleri sonucun ortak olmasından kaynaklanmaktadır. Her üç soruşturma dosyasında da katliamı yapanlar ve bunlarla iş birliği içinde olanlar ortaya çıkarılmamıştır.
Bu açıdan gizlilik kararları yukarıda bahsedildiği gibi soruşturma savcısının rahat çalışmasına değil hiç çalışmamasına olanak sağlamıştır. Bu durum 10 Ekim davasının ilk duruşmasında sorulan sorular ve verilen kararlar ile ortaya çıkmıştır.
SORUŞTURMA SAVCISI NE YAPTI?
1- Savcılık kamera kayıtlarından katliamı gerçekleştiren iki canlı bombacıyı tespit etmiştir. Buradan hareketle savcılık bu canlı bombaları Ankara iline taşıyan 27 AVH 70 ve 34 DM 8574 plakalı araçları tespit etmiştir. Bundan sonra araç sahipleri Hakan Şahin ve Halil İbrahim Alçay ile Yakup Şahin’ e ulaşmıştır.
2- 14.10.2015 tarihinde gözaltına alınanlardan Yakup Şahin’in ayrıntılı beyanda bulunması üzerine, Yunus Durmaz’ın evinde arama yapılmıştır. Yakup Şahin’in ifadesi ile Yunus Durmaz’dan ele geçirilen dijital materyaller iddianamenin temelini oluşturmuştur.
SORUŞTURMA SAVCISI NE YAPMADI?
1- Soruşturma savcılığı öncelikle IŞİD örgütünün yapılanmasının tespiti ve Ankara Katliamı ile ilgili bir araştırmayı hedeflememiştir. Katliam sonucunu baz alarak bunu yapanları bulmakla soruşturmayı çözdüğünü kabul etmiştir. Oysa IŞİD örgütü konusunda tutarlı bir iddianame ortaya koyamamıştır.
2- Soruşturma savcısı tüm HTS dökümlerinde 1 Eylül 2015 ve 15 Ekim 2015 arasını hedef almıştır. Bu nedenle savcılık IŞİD örgütünün 15 Ekim 2015 tarihinden sonra yaptığı faaliyetler konusunda araştırma yapmamıştır. Hatta dosyada ismi tespit edilen şüphelilerin bile 15 Ekim 2015 tarihinden sonra ne yaptığını araştırmamıştır. Soruşturma savcısı örgütü tespit etmeyi hedeflemediği için araştırmayı da sınırlı tutmuştur.
3- Soruşturma savcısı ifadesini aldığı sanıkların çoğunun birbiri ile bağlantısını kurmayı hedeflemediği gibi bu hususta bir çalışmada yapmamıştır.
4- Soruşturma savcısı Hakan Şahin ve Yakup Şahin’in ifadesindeki çelişkileri çözmemiştir. Bombacıların Ankara’ya getirildiği gün Hakan Şahin ile Yakup Şahin arasında geçen konuşmalar, buluşmaların olup olmadığı tespit edilmediği gibi bazı kamera kayıtları bile alınmamıştır. Örneğin Hakan Şahin’in kaldığı otele ilişkin kayıtlar ve tanıklıklar araştırılmamıştır.
5- Soruşturma savcısı sanık ifadelerinde geçen telefon kayıtlarını bile istememiştir. Dosyada sanıkların kullandıkları telefonları tam tespit etmemiştir. Oysa bu örgüt faaliyetlerinin çoğu telefon görüşmelerinden elde edilmektedir. Bu hususta ilk duruşmadan sonra müşteki avukatlarında birçok telefonun görüşme kayıtları istenmiştir.
6- Soruşturma savcısı birçok sanığın ifadesinde ismi geçen kişilerin beyanını bile almamıştır. Örneğin “Tavukçu Cuma”, Çetin Vural, Erol Sepil, Mehmet Yıldırım, Hasan Taş, Yunus Emre Sancılı gibi.
7- Soruşturma savcısı ifade veren örgüt üyelerinin ifadelerinin tamamını doğru kabul ederek hareket etmiştir. Örneğin “muhasebeciyim” diyeni, muhasebeci, “emlakçıyım” diyeni emlakçı kabul etmiştir. Örneğin dosyadaki sanıklardan Suphi Alfidan tutuklanmamıştır. Alpfidan, ilk duruşmadaki beyanından sonra tutuklanmıştır. Oysa yurt dışına kaçması, telefon kayıtlarının alınmaması, hakkında birçok dava dosyasının olması ve fiilen emlakçılık yapmaması vs. hiçbir husus araştırılmamıştır.
8- Sanıkların çoğunun daha önceden IŞİD dosyası olduğu açıktır. Buna rağmen bu dosyalar savcılık tarafından istenmemiş ve incelenmemiştir. Oysa örgüt çalışması ve faaliyeti yürüten kişilerin tüm dosyalarının istenmesi gerekirdi. Örneğin aynı sanığın başka dava dosyalarında ki beyanları dikkate alınmış olsa, birçok eylemin yapılmasına da engel olunabilirdi.
9- Aylarca gizlilik kararının bulunduğu dosyada savcılık makamı kamu görevlilerinin sorumluluğuna yönelik de hiçbir araştırma yapmamıştır. Bu hususta mağdur vekillerinin tüm yazılı ve sözlü talepleri görmezden gelinmiştir. Mesela kontrol noktasında Yakup Şahin’i durduran polisler neden Halil İbrahim Durgun’u durdurmamıştır. Yakup Şahin’in arabasında uyuşturucu haplar olmasına rağmen neden yakalanmadan bırakılmıştır. Bu husus hiç araştırılmamıştır. Bu polislerin ifadesi alınmamıştır.
10- Tüm sanıkların ara sıra gittiğini beyan ettiği ve IŞID’e eleman yetiştiren Genç Muhavitler, Genç Ensar gibi dernekler konusunda araştırma yapılmamıştır. Bu derneklerde çalışan ve örgüte katılan tüm kişilere eğitim verdiği belirtilen kişilerle ilgili araştırma yapılmamıştır.
11- İnternette bile birçok görüntünün olduğu Antep’teki Genç Ensar ve Genç Muhavitler’e ilişkin tek bir kişi bile sorgulanmamıştır.
12-Sanıkların “Birlikte şirket kurduk, mal aldık, sattık” dediği kişilerin bir kez bile beyanı alınmamıştır. Örneğin Deniz Duman ismi hiç sorgulanmamıştır.
13-Örgütün finans işlerini kamufle için kurulan Enes Plastik, Umut Dış Ticaret gibi şirketler hiç araştırılmamıştır.
14- Bazı sanıkların ifadesinde geçen İHH konusunda hiçbir araştırma yapılmamıştır. Suriye’ye İHH aracılığı ile gittiğini beyan eden sanıklar isim verdikleri halde bu isimlerin beyanları alınmamıştır.
Kısaca gizlilik kararı ile savcılık makamı soruşturmayı sağlıklı yürütmeyi hedeflediğini söyleyecek olsa bile bunun gerçek olmadığı ortadadır. IŞID ya da DEAŞ Türkiye yapılanmasını ortaya çıkarmak için bir soruşturma yürütülmemiştir. Katliamın yapılacağı örgütün planlamasında açıkça belli iken bu konuda hiçbir önlem alınmamıştır. Önlem almayanlar hakkında bir araştırma yapılmamıştır.
Polislerle iş birliği yaptığını belirten sanıklardan bazılarının bu iş birlikleri dosyaya yansımamıştır. İstihbarat elamanları cezaevinde sanıklarla görüşmüş olmasına rağmen bu durum soruşturma dosyasına yansımamıştır.Sonuç olarak savcılık makamı gizlilik kararı ile soruşturmanın sağlıklı yürümesine gerçek sorumlu ve planlayıcıların ortaya çıkmasına engel olmuştur.
- Aileler, ilk duruşmada olduğu gibi 6 Şubat’taki ikinci duruşmaya da destek çağrısı yapıyor.
İLK DURUŞMANIN SON GÜNÜNDE NELER YAŞANDI?
- 4. celsede tutuklanmasına karar verilen sanık Suphi Alpfidan itirafta bulunacağını belirterek mahkeme başkanına ifade verme talebinde bulundu.Alpfidan, bazı açıklamaları olduğunu ancak hayati tehlikesi olduğu için konuşamadığını söyledi. Ancak avukatıyla görüştükten sonra Ankara patlamasından sonra Halil İbrahim Durgun’un yakalanmasının kendisinin ihbarı ile olduğunu, polise sanıkların Gaziantep’teki olayları ile ilgili her şeyi anlattığını belirtti.
- Sanık Hüseyin Tunç’un çapraz sorgusunda sorulan bir soruya Avukatı Orhan Şahin cevap vermek istediğini belirtti. Bunun üzerine salonda gerginlik yaşandı.
- Sanıklar duruşma salonundan dışarı çıkarılırken sanık Hacı Ali Durmaz, müşteki vekillerini “Göreceksin sen” diyerek tehdit etti.
BİTTİ