03 Şubat 2017 08:27

'Akademisyenleri tehdit eden Sedat Peker şiddeti azmettirdi'

Barış İçin Akademisyenleri 'Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız' diye tehdit eden Sedat Peker, hakkında açılan davaya katılmadı.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul 

Barış İçin Akademisyenleri tehdit eden suç örgütü lideri Sedat Peker hakkında açılan davanın ilk duruşması Kartal'daki Anadolu Adliyesi 20. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Sanık Sedat Peker'in katılmadığı duruşmada akademisyenler, maddi ve manevi zarar gördüklerini dile getirerek, söz konusu tehdidin toplumu hedef aldığını savundu. 

Barış İçin Akademisyenler’in 11 Ocak 2016'da kamuoyuyla paylaştığı “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisinin ardından kendisine ait internet sitesinde 13 Ocak 2016'da imzacı akademisyenleri tehdit eden Sedat Peker, “Sözde Aydınlar Çanlar İlk Önce Sizin İçin Çalacak” başlıklı bir yazı yayımlamıştı. Sedat Peker, “Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız” ifadelerini kullanmıştı. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, Özgürlükçü Hukukçular Derneği Ankara Şubesi ve akademisyenlerin ihbar ve şikayetleri üzerine Peker hakkında "tehdit" ve "suç işlemeye tahrik" suçlarından toplam 1 yıl 4,5 aydan 11 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. 

İddianamede şüpheli Peker’in savunmasında bahse konu yazıyı bizzat kaleme alıp yayınladığı, ancak suçlamaları kabul etmediği, yazı içeriğinin bir öngörüden ibaret olduğunu söylediği ancak beyanatın diğer vatandaşları, müştekilere zarar verme yönünde tahrik ettiğini ve ayrıca şahsen tehdit iradesi taşıdığı belirtildi.

'SANIK TÜM TOPLUMU HEDEF ALMIŞTIR'

Anadolu Adliyesi 20. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, suç duyurusunda bulunan 26 imzacı akademisyen ve avukatları ile Sedat Peker'in avukatları hazır bulundu. Sanık Sedat Peker ise duruşmaya katılmadı.

İlk olarak savunmasını yapan Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu, "28 yıldır üniversitedeyim. Emekçilerin, insanca çalışma ve yaşamalarını sağlayacak ekonomik ve sosyal haklarını önceleyen, çalışmalar yapan ve bu bağlamda demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne inanan bir akademisyenim. Akademik faaliyetlerimin bir parçası ve gereği olarak düşüncelerimi çeşitli yollarla kamuoyuyla paylaşırım. Çalışma ve paylaşımımdan ötürü tehdide maruz kalmak sadece ben değil tüm akademi ve akademisyenlerin de tehdit edilmesi anlamına gelmektedir. Bilimsel çalışmalar ve savunulan düşüncelerin ölümle tehdit edildiği ülkede bilimin gelişmesi, barışın, demokrasinin olması mümkün değildir. Sanık akademik faaliyetlerimi ve dolayısıyla tüm toplumu hedef almıştır" diyerek davaya katılma talebinde bulundu. 

'PEKER'İN BEYANI NEFRETİN TOPLUMSALLAŞTIRILMASIDIR'

Akademisyen Beyza Üstün ise 33 yıldır akademide olduğunu belirterek, "Üniversitede kaldığım sürece doğadan ve toplumdan yana çalışmalar yaptım. Yaşamın ve yaşam alanlarının özgürlüğünü önemsiyor, halkların eşit ve barış içinde yaşamasından yana mücadele ediyorum. Bu davranış somut, kişiye özgü sonuçlanan beyan değil, nefretin toplumsallaştırılması ve yaygınlaştırılmasıdır, şiddete azmettirmektir. Azmettiriciliği nedeniyle cezalandırılmasını istiyorum" diye konuştu.  

Akademisyen Adem Yeşilyurt maddi ve manevi zarar gördüğünü söyleyerek, "672 sayılı KHK ile ihraç edildim. Sabah buraya gelirken eşim 'Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız diyen adama yüzünü göstermeye korkmuyor musun' diye sordu. Korkuyorum ve cezalandırılmasını istiyorum" dedi. 

Bunun üzerine Peker'in avukatı, "İşten çıkarılmasına sebep olan 672 sayılı KHK'nın gerekçesi nedir? Bunun müvekkilimle ilgisi nedir? Bunun aydınlatılmasını istiyorum" diye itiraz etti. Akademisyenlerin avukatları Oya Meriç Eyüpoğlu ise, "Müvekkilim, maddi zararda oluşturulan kamuoyunu ifade etmiştir. Söz konusu sorunun bu davanın konusuyla ilgisi yoktur" diye konuştu.  

'MANEVİ ZARAR TOPLUMSALDIR'

Prof. Gençay Gürsoy da 50 yıl akademisyen olarak hizmet etmiş emekli bir öğretim görevlisi olduğunu söyleyerek başladığı savunmasında "Tehdidin kışkırtma içerici olduğunu düşünüyorum. Ciddi bir tehlike, kışkırtma söz konusudur. Maddi zarar ölçülemez, manevi zarar toplumsaldır. Doktora öğrencisi olduğunu ifade eden İrfan Keşoğlu, imzacı akademisyenlere yönelik nefret söylemi yüzünden akademik hayatının başlamadan bittiğini düşündüğünü kaydetti. 

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, maddi zararı olduğunu belirterek, "İstanbul Tıp Fakültesi öğretim üyesiyim. Bu suç nedeniyle öğrenci ve hastalarımla bir arada olmak ve 35 yıllık birikimimi 24 saatlik zaman dilimine sığdırarak paylaşmak ve emeğimi ortadan kaldırmak suçu işlenmiştir. Bu maddi zarardır bundan sonra da duruşma günlerinde bu kayba neden olacak. Bilimsel üretim içinde olan insanlar için zaman önemli bir maddi kayıptır. Ölüm tehdidinin yöneltilmesi, davranışının meşrulaştırılması ve toplumun ahlakının örselenmesi söz konusudur o nedenle sanığın cezalandırılmasını talep ediyorum" dedi. 

Akademisyen Yücel Demirer de yargıcı, "Maddi zarar konusunun çok dar sorulduğunu düşünüyorum. Zararın maddi maneviliği bu kadar dar soru içerisinde kuşatılamaz" diye eleştirerek, suçun niteliğinin dikkate alınmasını talep etti. 

'TEHDİT YAKIN, CİDDİ VE KORKUTUCUDUR'

Akademisyenler yaptıkları ortak savunmada, sanık Sedat Peker'in açıklamalarının sadece imzacıları değil, tüm  akademinin de bu tür çalışmalardan imtina etmesine ve korkmasına yol açtığını belirterek, Peker'in cezalandırılmasını istediler. 

Ortak savunma şu şekilde: "Bizler şiddetle işi olmayan, toplum yararına bilimsel faaliyet yürüten kişileriz. 89 üniversiteden 1128 akademisyen ve araştırmacı ülkemizde barış içinde ve insancıl koşullarda yaşama hakkının tesis edilmesi bunun için hukuk içinde çabaların gösterilmesi amacıyla kamuoyunda Barış Bildirisi adıyla anılan bir metin altında bir araya geldik. 

Bildirinin kamuoyuna açıklandığı 11 Ocak 2016 tarihinden itibaren başta cumhurbaşkanı ve başbakan olmak üzere hükümet yetkilileri tarafından son derece ağır hakaret ve ithamlarla karşı karşıya kaldık. Sanık tarafından dile getirilen hakaret ve tehditler suç işleme çağrıları gerek ülkeyi yönetenler, gerek bir kısım dernek, ülkü ocağı ve hatta öğrenci oluşumu, gerekse bir kısım medya kuruluşunun imzacıları açıkça tehdit ettiği, hatta somut olarak tehdit mesajlarının akademisyenlerin odalarının kapılarına asıldığı, fotoğrafların yayınlanıp hedef haline getirildiği bir ortamda yapılmıştır. Bu nedenle söz konusu tehdit yakın, ciddi ve korkutucudur. Sanığın faaliyetleri biz imzacılara değil aynı zamanda yürüttüğümüz akademik faaliyetlere yöneliktir. Zira bilim insanları olarak bu bildiriye imza atıp düşüncelerimizi paylaşmamız nedeniyle bu tür saldırılara maruz kalmak bu ve benzeri bilimsel çalışmalar yapmayı akademik özgürlükleri kullanmanın en önemli araçlarından olan düşünce açıklamalarında bulunmayı engeller. Böylece akademik özgürlüklerin kullanımını da sakat bırakır. Nitekim böyle olmuş sanığın açıklamaları sadece biz imzacıların değil bizlerin dışındaki tüm  akademinin de bu tür çalışmalardan imtina etmesine ve korkmasına yol açmıştır. Akademik faaliyetlerin aksamasının akademik toplumsal görevlerini yerine getirmesini engellemesinin yanı sıra çoğunlukla farklı düşüncelere yönelik önemli bir gözdağı içeriği de malumdur." 

Tüm bu hususların dikkate alınmasını isteyen imzacı akademisyenler sanığın tehditlerinin doğrudan muhataplarından biri olduklarını söyleyerek, davaya katılmayı ve Peker'in cezalandırılmasını talep etti.

'GÜVENLİĞİMİZDEN MAHKEME SORUMLUDUR'

Avukat Veysi Eski, Özgürlükçü Hukukçular Derneği'nin de şikayetçiler arasında olduğunu ancak derneğin KHK ile kapatıldığını hatırlattı. Eski, "Toplumda 'suç örgütü lideri' olarak bilinen sanık iddianamede geçen sözleri sarf ederek toplumda ve imzacı akademisyenlerde korku ve paniğe neden olmuştur. Derneğimizin tüzüğü gereği suç duyurusunda bulunduk. Bölgede yaşanan baskı ve katliamlara karşı mücadele ettiği için Kürt illerinde yaşanan hak ihlallerine dair rapor hazırladığı için kapatılmıştır. Ancak biz üyeleri olarak barış bildirisine imza atan akademisyenlerin avukatlarını üstlendik ve bütün müvekkiller adına katılma talebinde bulunuyoruz" dedi. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası avukatı İlkay Bahçetepe de imzacılar arasında üyelerinin bulunduğunu belirterek müdahil olmak istedi. 

Akademisyenlerin avukatlarından Oya Meriç Eyüpoğlu, ceza yargılamasında sanığın nerede olduğunun sorulması ve tespit edilmesi gerektiğini belirterek mahkeme tarafından bu hususun sorulmamış olmasını eleştirdi. Eyüpoğlu, "3 saattir devam eden yargılamada sanığın nerede olduğu mahkemeniz tarafından sorulmamış zapta geçirilmemiştir. Ceza usul hükümlerine göre sanığın ifadesi alınmadan sanık vekillerinin esasa ilişkin savunmaları alınamaz. Ama yargılama boyunca davanın esasına ilişkin beyanda bulunulmasına izin verilmiştir. Yargılamanın selameti açısından nasıl bir gerçekle karşı karşıya kalacağımız tüm taraftarda kaygı oluşmasına sebep olmuştur. Aslolan sanığın beyanının alınmasıyla yargılamanın başlaması olduğu için daha 2 gün önce medyada Beykoz'da bir törende olduğuna ilişkin haberler çıkan sanığın neden huzurda olmadığı ve neden huzura alınmadığını soruyor ve hakkında ifadesi alınmak üzere yakalama kararı verilmesini istiyoruz. Sanığın herhangi bir gerekçeyle vekiller ve müvekkiller yokluğunda ifadesinin alınmasını kabul etmediğimizi ve CMK gereğince doğrudan kendisine soru sorma hakkımız kullanacağımızı beyan ediyoruz" dedi. 

Avukat Tamer Doğan da sanık savunması alınmadan esasa ilişkin beyanda bulunmayacaklarının altını çizdi. "Basit bir tehdit suçuyla karşı karşıya değiliz" diyen Doğan, Peker'in sıradan bir insan olarak algılanmaması gerektiğini söyledi. Doğan, "Sanık bir çağrı yaptığında harekete geçeceğini bildiği paramiliterler bulunmaktadır" dedi. Doğan, Peker'in zorla getirilmesini ve isnat edilen suçlar açısından tutuklu yargılanmasını talep etti. Doğan, şikayetçi olan imzacı akademisyenlerin isimleri, açık adresleri ve avukatlarının isimlerinin dosyaya dahil edildiği için olası tehdit veya bir suç girişiminde sanık ve sanık vekillerinin sorumlu olacağını söyledi ve "Güvenliğimizden de sayın mahkeme sorumludur" diye ekledi. 

Avukat Ahmet Baran Çelik de Peker hakkında zorla getirme talebinde bulunarak "Tehdit mesajında müslüman Türk tanımı yapıyor ve bu tanımdaki insanların oluk oluk kan akıtıp kanlarıyla duş alacağını söylüyor. Bu ifadesiyle Türklüğe hakaret ettiğini düşünüyor ve TCK 301 gereği suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum" dedi. 

DURUŞMA 9 HAZİRAN'A ERTELENDİ

Peker'in avukat Kemal Levent ise, halası vefat ettiği için Peker'in katılamadığını ancak gelecek celse hazır bulunacağını söyledi. 

Mahkeme, suç duyurusu taleplerinin gelecek hafta değerlendirileceğine, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası'nın suçtan doğrudan zarar görme unsuru oluşmadığı için reddine, Peker'in sanık müdafi tarafından gelecek celse hazır edilmesine, ÖHD'nin katılma talebinin daha sonra değerlendirilmesine karar vererek bir sonraki duruşmayı, 9 Hariran 10:30'a erteledi.

ÖNCEKİ HABER

‘IŞİD’i yenmek için Kürtleri silahlandır’

SONRAKİ HABER

LeMan 25 Yaşında!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa