Kadın işçiler çocuklarının geleceği için ‘Hayır’ diyor
Referandum tartışmaları hız kazanırken İzmir’de Genel-İş Sendikası Şube Sekreteri Özgür Genç, kadın işçilerin tartışmalarını anlattı.
Emine UYAR
İzmir
Az sayıdaki kadın sendikacıdan biri Genel-İş 7 no’lu Şube Sekreteri Özgür Genç.
18 yaşından bu yana taşeron şirketlerde çalışan Genç, işçi arkadaşlarının önerisiyle son altı aydır sendikacılık yapıyor.
2008 yılından 6 ay öncesine kadar Ege Üniversitesinde taşeron işçi olarak çalışan Genç, “Kadın işçiler olarak gerçekten mücadele edemiyorsanız, hakkınızı savunamıyorsanız, hırpalanabileceğiniz en dip noktaya kadar hırpalanıyorsunuz” diyor.
Ege Üniversitesinde 5-6 şirketin aynı ofiste iş yürüttüğü yerlerde çalışan ve yıllık yapılan ihaleler nedeniyle örgütlenemeyen işçiler, ihaleleri 3 yıllığa çıkaran torba yasa ile birlikte örgütlenme çalışmalarına başlayıp yoğun bir çalışma ile kısa sürede sonlandırmışlar. Kadın işçinin çok fazla olduğu kampüste örgütlenme de kadın işçiler üzerinden olmuş.
Kısa süre önce ilk TİS’leri de imzalanan işçiler kendilerini bir nebze daha güvende hissetmeye başlamış.
EVET DEMEK İÇİN BİR NEDEN YOK
AKP’nin kadını hep annelik üzerinden tarif etmesi, yarı zamanlı çalışma, torun büyüten kadınlara maaş bağlanması gibi kadınları eve hapsedecek düzenlemeler getirmesi gibi uygulamaları çok tehlikeli bulduğunu ifade eden Genç, “Kadınlar geri planda durmamalı, aksine daha çok iş yaşamı içine girmeli” diyor.
Referandumda kadınların hayır demek için pek çok sebebinin olduğunu ifade eden Genç, “Kadınlar çocuklarının geleceği için, kıdem tazminatlarının ellerinden alınmasına karşı, zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi gibi uygulamalara karşı, çalışmıyorsa da bu ülkenin gerçekten özgürlük barış, ekmek mücadelesi için hayır diyecekler. Bir kişi tarafından yönetilmemek için, mahkemeye gittiğinde gerçekten adil kararlar verilmesi için hayır diyecekler. Ben izlemek istediğim televizyonu kendim seçebilme hakkım için hayır diyeceğim. Evet demek için ortada bir neden yok” diyor.
İşçileri köleleştiren taşeron sisteminin bu ülkenin kanayan yarası olduğunu ve bunun AKP iktidarı döneminde alabildiğine yaygınlaştırıldığını ifade eden Genç, “İhale ile işçi çalıştırmak mal alıp satmak gibi. Ayrımsız şartsız herkes aynı koşullarda kadrolu çalışmalı. Toplusözleşme hakkı var ama Yüksek Hakem Kurulunda bitiyor ve bu kanunun altı boş. İhale bitiyor, ama biz söz hakkına sahip değiliz. TİS yapıyoruz ama taraf olamıyoruz. İhalesi biten yerin ne olacağını bilemiyoruz yetkiye başvuramıyoruz. Üyelikleri devam ediyor ama TİS’leri devam etmiyor. Kendi kanunlarını kendisi uygulamayan tek ülke. Bu kanunu çıkardılar ama gerisini getirmediler. Bütün bunların değişmesi için de hayır demek gerek” diyor.
En önemli gerekçelerinden biri de can güvenliği, korkusuzca çalışabilmek ve yaşayabilmek. “İnsanlar sürekli tedirginlik içinde yaşayamaz. Hepimiz ruh hastası haline geldik. Endişeliyim, Alsancak’ta polis tarafından saçından tutularak karakola götürülen 18 yaşındaki kız için endişeliyim, çocuk doğurmayan kadına yarım diyen bir iktidar nedeniyle endişeliyim. İstediğim şeyleri söyleyemediğim ve konuşamadığım için endişeliyim. Biz hayır diyeceğiz. Başka çaremiz yok” diyor.
Kampüsün her metrekaresinde pek çok farklı işte çalışan bine yakın üyesi bulunuyor sendikanın.
İŞYERİNDE NE OLUYOR?
Sendikalarının üyesi olan işçilerin gündemi takip ettiğini ve ‘hayır’ı örgütlemeye çalıştıklarını belirtiyor Genç, “Bütün konuşmalarımızda bu yönde tartışmalar yaşıyoruz. İşçiler nasıl yapabiliriz, ne yapabiliriz diye konuşuyor. Tek kişi tarafından yönetilmek istemiyorlar. Kadınlar özellikle özgürlüklerinin ellerinden alınacağını düşünüyor. İran’daki, Afganistan’daki gibi bir yaşam istemediklerini söylüyorlar. Böyle korkuları var.”
“Evet diyenlerin ise söylediği, ‘Hep koalisyon kuruldu. Tek kişi tarafından yönetilirse istikrar gelecek.’ Ama bu ülkeyi 15 yıldır tek parti yönetiyor. Fiili olarak zaten başkanlık var. İşyerinde çoğu arkadaşımız hayır diyor. Açıkçası, evet diyenlerle çok haşır neşir değiliz. Evet diyenlerin örneğin kamuda çalışanların işleri ile ilgili korku ve kaygıları var. Ellerindekileri kaybetmek istemiyorlar.
Çocuk istismarlarına karşı, kadınların tecavüzcüleri ile evlendirilmek istenmesine karşı da hayır diyor işyerlerimizdeki kadınlar” diyor.
Meselenin aslında hayır diyenlerden çok evet diyenlere dokunabilmek ve niçin hayır denmesi gerektiğini anlatabilmek olduğunu dile getiren Genç, şunları söylüyor: “Hepimizin aslında ortak endişeleri var. Kadınlar olarak daha büyük kaygılar taşıyoruz. Birinin beni evet diyebilmem için ikna etmesi lazım. Ama ben hayır için ikna edebilirim. Biz işyerinde karşılıklı oturup tartışıyoruz. Ama bir korku imparatorluğu hakim. Milletvekillerini tutuklayan bir iktidar var. ‘Onlara bunu yapan bize ne yapmaz’ diyorlar. Ama biz bir yerinden tutup dur demezsek eğer, karanlık bir ülke olmaya devam edeceğiz. Bence referandum insanların bir şeylere dur diyebilmesi için bir olanaktır, bir kıvılcımdır. Özellikle kadınlar ve anneler için. Bu ateşi beraber yakmamız gerekiyor.”
İŞÇİYE GREV YASAKLANAMAZ
Grev yasakları ile ilgili düşüncelerini sorduğumuz Genç şunları söyledi: “İşçiler grev yasağını doğaları gereği tanımaz. Karabağlar Belediyesinde süren bir grevimiz var. Daha önce de metal işçilerinin bir grevi vardı yasaklanmasına rağmen işçiler devam etti. Elbette işlerine gelmeyen her şeye engel olmaya çalışıyorlar.
Birleşik Metal üyesi işçilerin grev yasağına karşı koymuş oldukları tavır beni çok etkiledi. İki gündür Karabağlar’daki grevin coşkusundan çok etkilendim."
ŞİMDİDEN GREVİ YASAKLANDI, BAŞKANLIK GELİRSE NELER OLUR
TİS kapsamında bulunan Schneider Elektrik’in İzmir Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikasında işçiler, OHAL kapsamında grev yasağını delerek hakları için mücadele etti ve bu mücadele kazanımlarla sonuçlandı; işçiler tekrar işbaşı yaptı. Peki bu süreçte kadın işçiler fabrika içinde neler yaşadı, nasıl mücadele etti, ayrıca OHAL döneminde greve çıkarak haklarına sahip çıkan metal işçisi kadınlar referandum hakkında neler düşünüyor? Tüm bunları Schneider işçisi kadınlarla konuştuk.
Semra Şahin, grev süreciyle ilgili “Greve çıkmak yasaklandı tabii ki, hemen hemen her yıl böyle dönemlerden geçiyoruz. Artık bu durumda nasıl mücadele edeceğimizi deneyimledik ve öğrendik. Bir kadın çalışan olarak çok fazla kaygı duymadım, korkmadım. Çünkü hepimizin geçim derdi var, bazı şeylerle başa çıkmak zorundayız” diye anlatıyor düşüncelerini.
Semra referandum için de “Başkanlık sistemine gelecek olursak işçiler için olumsuz olur” diye düşünüyor. “Çünkü zaten her şey hükümetin elinde, bunu da yaparlarsa Cumhurbaşkanı daha fazla yetkiye sahip olur” diyor Semra ve endişelerini sıralamaya devam ediyor: “ABD’deki başkanlık sistemi bizdeki gibi değil, orada her söylenen kabul edilmiyor, halkın onayına sunuluyor önce. Bizde öyle değil ki, cumhurbaşkanı ne söylese o yapılıyor, ülkede her istediğini yapıyor. Yapılan açıklamalarda ‘başkanlık sistemi gelirse terör biter’ diyorlar, ama bence her şeyi kılıfına uydurmaya çalışıyorlar, belki de Erdoğan oğluna devretmeye çalışıyor başkanlığı, gerçekten bu sistem nasıl çalışıyor anlamış değilim.”
‘BAŞARACAĞIMIZA İNANDIK’
Sohbet ettiğimiz bir başka işçi de Ayla Çabuk. Ayla, grev sürecinin çok heyecanlı geçtiğini anlatıyor, “Kadın işçiler olarak elbette direniş sürecinde çok heyecanlıydık, başarabilir miyiz diye endişelerimiz vardı. Ama el ele verince, birlik olunca endişelerimizin yerini mücadele heyecanı aldı, başaracağımıza inandık.”
Başkanlık sisteminin ise kadınları ve işçileri daha çok etkileyeceğini düşünüyor Ayla, “Mevcut koşullarda ülkemizde kadınlar her zaman kısıtlanıyor, evde, sokakta sürekli baskı altındayız. Başkanlık gelirse grev yasakları daha da artacak, sokakta eylem yapamaz hale geleceğiz, ücretlerimiz daha da azalacak. Cumhurbaşkanı tek başına iktidar olursa bu ülkede bir diktatörlük kuracak diye düşünüyorum. Artık demokrasi diye bir şey kalmayacak, adeta saltanatla yönetilen bir ülke haline geleceğiz. Seçme ve seçilmeden tut grev hakkımıza kadar haklarımızın elimizden alınacağını düşünüyorum.”
HERKES SUSARSA KİM KONUŞACAK!
10 yıllık İşçi Nazan Dağdelen de grevlerinin yasaklandığını hatırlatarak referandumdan evet çıkarsa bu uygulamaların artacağını düşünüyor.
Nazan, grev için önce işyerinde oylama yaptıklarını ve oylamada grev kararı çıkması üzerine grevlerinin yasaklandığını anlatıyor. “Yani grev özgürlüğümüzü, ekmek paramızı kazanmak için yaptığımız eylemleri, her şeyimizi elimizden almak istediler. Biz kimseye bir şey yapmıyoruz, çocuklarımızın rızkı için, geleceği için mücadele ediyoruz” sözleriyle tepki gösteriyor grev haklarının ellerinden alınmaya çalışılmasına.
Referandum için de kararı net Nazan’ın “Ben bir işçi kadın olarak referandumda ‘hayır’ diyeceğim” diyor, nedeni de çok açık; şimdiye kadar yaşadıkları!
“Şimdi bile grev hakkımız elimizden alınıyor, o zaman neler yaparlar bilmiyoruz. Ayrıca kadının özgürlükleri ellerinden alınıyor. Başkanlık gelirse kimse görüşlerini rahatça ifade edemeyecek, böyle bir ortam halihazırda yokken, o zaman imkansız hale gelecek. Hakkını arayan insanlar sürekli cezalandırılacak, insanları olabildiğince sindirecekler. ‘Başkanlık gelirse terör biter’ diyorlar ama bence bu sistemi getirebilmek, tek başına ülkeyi yönetebilmek için yaptıkları bir oyun bu” sözleriyle anlatıyor Nazan hayır deme nedenlerini.
Nazan’ın kadınlara bir de çağrısı var; “Referandum için tüm kadınlara diyorum ki, kimse susmasın, herkes mücadele etsin, kız çocuklarımız var, yarın öbür gün onlara yasaklar gelecek, bütün hakları ellerinden alınacak. Herkes susarsa kim konuşacak!”