Şehriban’ın kısacık ömrü ve birkaç poşet eşya
Adana Kadın Platformu üyelerinden Av. Sevil Aracı, eşi ve eşinin yakınları tarafından öldürülen Şehriban Elmas’ın evinden izlenimlerini yazdı.
Av. Sevil Aracı
Adana Kadın Platformundan kadınlar ve Şehriban’ın ailesi ile birlikte o ‘yaşanmamış hayat’ın son anlarının geçtiği eve gittik. Şehriban’ın ablası Yıldız uzun zamandır kardeşinin evine gitmek, özel eşyalarını almak istediklerini söylüyordu. Ancak neyle karşılaşacaklarını bilmediklerinden de tedirgin oluyordu. Sonunda bir grup kadınla birlikte gitmeye karar vererek evin yakınlarında bir yerde buluştuk aile ile. Başlangıçta kapının açılmasında sorun yaşadık. Ev sahibi evde yoktu, anahtar yoktu. Sonra ev sahibi ile telefonla görüşerek bir şekilde kapının açılmasını sağladık. Aslında neyle karşılaşacağımızı tam olarak bilmiyorduk. Nasıl bir ev bekliyordu bizi, cinayetin izleri halen duruyor muydu? Tüm bu sorular kafamızda dönüp duruyordu ve hepimiz kaygılı ve tedirgindik.
MİNDERİN ÜZERİNDE KAN LEKELERİ
Kapı açıldığında içeri doğru ilerledik ve gördüğümüz manzara bıçak gibi saplandı adeta kalbimize. Dış kapının girişinde minik bir hol vardı ve sonrası direk salona açılıyordu. Salonda bir odun sobası, yerde serili halı, köşede birkaç minder, minderlerin üzerinde kan lekeleri, sağ duvar dibinde evin geneli ile oldukça aykırılık oluşturan bir yeni tip televizyon... Ancak bu basit, neredeyse hiç eşya olmayan oda ne kadar dağınık olabilirse o kadar dağınıktı. Sobanın borularından bazıları sökülmüş, çaydanlık devrilmiş, bardaklar yerlere saçılmış… O dağınıklığa Şehriban’ın hızması karışmıştı. Ablaları onu da aldı.
BEBEĞİN ÇAMAŞIRLARI HÂLÂ ÇAMAŞIR İPİNDE
Diğer tüm odalar salona açılıyordu. Sağ tarafta minik bir bölme bebek odası yapılmış olmalı ki bebeğin beşiği oradaydı. Evin bu zavallılığı yanında beşik de oldukça ihtişamlı duruyordu. Zaten eşya niyetine ne koysan ihtişamlı duracak bir yoksulluk vardı her duvara sinmiş. Sol taraftaki yatak odası evin genelinin tersine mobilyalıydı. Ama mutfağa girdiğimizde ocağın, buzdolabının, hatta doğru düzgün kap kaçağın dahi olmadığı göze çarpıyordu hemen. Arka taraftaki banyo ve tuvalete ise mutfaktan geçiliyordu ve evin bu labirentimsi yapısı insana sanki bu ev işkence için inşa edilmiş hissi uyandırıyordu. Banyo ve tuvalet o kadar dipteydi ki hani “adam kessen duyulmaz” derler ya, öyle düşünüyordu insana. Salondan avlu gibi bir bölüme çıkış vardı bir de. Salonun o avluyu gören penceresinden baktığımızda yüreğimize bir kor daha düştü. Avluda çamaşır ipinde halen bebeğin çamaşırları asılıydı. Şimdi yetiştirme yurdunda olan, annesi gözünün önünde dövülerek öldürülen bebeğin...
BİR KAÇ POŞETE SIĞAN MAL VARLIĞI
Şehriban’ın ailesinin tek isteği onun kişisel eşyalarını almaktı. Hem ellerinde ondan birkaç hatıra olsun istiyorlar, hem de adettendir diye dağıtmak istiyorlardı belki... Ancak eve girip de ortalığı darmadağın görünce, her yerde dayağın, işkencenin izleri gözlerine çarpınca doğal olarak fenalaştılar, fenalaştık. Bir süre sonra kendimize gelmeye çalışarak eşyaları toparlamaya koyulduk. Zaten yatak odası dışında hiçbir eşya yoktu. Orada da kıyafetleri vardı Şehriban’ın. Bir de bebeğin kıyafetlerini dolapta görünce onları da topladık yurda götürüp versinler diye. İşimiz çabuk bitti, toplanan eşyaları dışarı çıkardık. Sonra kapının önündeki birkaç parça torbadan oluşan yığına takıldı gözlerim. Bu kadardı işte, Şehriban’ın kısacık ömrü ve birkaç çöp poşetine sığan mal varlığı…
KADINLARI 14 ŞUBAT’TAKİ DURUŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ
Şehriban Elmas, yanı başımızdan eksilen kadınlardan biri dedik. Yanı başımızdan kadınlar eksilmesin artık dedik. İşte bu yüzden, Şehriban Elmas cinayeti davasının ilk duruşmasının görüleceği 14 Şubat’ta daha çok kadınla Adana Adliyesi’nde olacağız. Ülkenin her yanından kadın arkadaşlarımızı da bizimle birlikte davayı takip etmeye çağırıyoruz. Hayatlarımız ellerimizden dayakla, işkence ile, şiddetle sökülüp alınmasın diye, aramızdan bir kadın daha eksilmesin diye, Şehribanlar öldürülmesin diye…