Suriye’de yeni oluşumlar, yeni başarısızlıkların sinyali mi?
Suriye’de yeni oluşumlar; Irak, Yemen, İran ve Afganistan’daki son gelişmeler; Trump’ın Ortadoğu politikaları... Arap coğrafyasında geçen hafta...
Ali KARATAŞ
Suriye yeni gelişmelerin ve yeni oluşumların meydana geldiği bir haftayı geride bıraktı. Suriye Ulusal Koalisyonu eski başkanlarından Ahmet Carba, kendisinin liderliğinde üç bin kişilik yeni bir askeri gücün oluşturulacağını açıkladı. Geçen haftalarda da Irak’taki göçmen Suriyelilerden oluşacak on beş bin kişilik Kürdistan ordusu kurulacağı duyurulmuştu. Bu güçlerin, özellikle PYD’nin etkili olduğu bölgelerde görev yapacağı açıklanmıştı. Analizlerde, ABD’nin PYD’nin yerine bölgede Kürdistan ordusunun etkili olmak istemesinde Türkiye’nin PYD’den rahatsızlığına da dikkat çekilmişti. Benzer şekilde Rai al Youm; Carba’nın “elit güçler” olarak adlandığı ve ABD’nin eğiteceği kuvvetlerinin oluşturulmasında “Türkiye’nin, Kürtlerin rollerinin artmasını ve Arap şehirlere hükmetmelerini istememesi”nin etkili olduğu görüşüne yer verdi. Gazete IŞİD’e karşı savaşta, Irak’taki Sahva ve Ürdün’de eğitilen “Suriye Aşiret Ordusu” örneklerinde olduğu gibi başarının pek de mümkün olmadığı yorumunda bulundu.
RUSYA ANAYASASI TARTIŞILIYOR
Suriye ile ilgili bir diğer gelişme Türkiye’de yaşandı. Bahreyn’de yayımlanan al Wasat gazetesi, bir Türk yetkiliye dayanarak verdiği haberde, Suriye muhalefetinin ve Türkiye’nin, “Yeni anayasa veya idari bölünmeler üzerinde tartışmayı reddettikleri”ni yazdı. Haberde bu kararın Türkiye’de yapılan bir toplantıda Yüksek İstişare Konseyi Temsilcisi Riyad Hicab ve Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Enes Abda’nın da katılımıyla alındığı ifade edildi.
TRUMP, EL KAİDE VE İRAN
Yine Rai al Youm’un bir başka yazısında ABD’nin Yemen’e düzenlediği ve 40 kişinin öldüğü saldırı değerlendirildi. Gazete ABD Başkanı Trump’ın iktidarının ilk günlerinde, iki yıldan bu yana kanlı bir kaos yaşayan Yemen’e yapılan saldırının el Kaide’yi daha da güçlendireceğini savunuyor. El Kaide’nin Suriye’de de İdlip’te yedi grubun kendisine katılması ve Ahrar’uş Şam’ın eski lideri Haşim el Şeyh (Abu Cabir) önderliğinde “Tahrir el Şam” adını almasıyla gittikçe güçlendiğine vurgu yapıldı.
Al Kuds al Arabi gazetesi de Trump’ın “6 Arap ülkesi ve İran’ı aynı kefeye koyan” yasak kararından rahatsızlığını başyazısında “Düşmanımın düşmanı dostum değildir” başlığı ile ifade etti. Şark al Awsat gazetesinden Tarık el Hamid ise, İran’ın bundan sonra ABD’nin gözetiminde olduğunu ve Obama dönemindeki balayının bittiğini yazdı.
FAS, AFRİKA BİRLİĞİ’NE DÖNDÜ
Haftanın diğer bir önemli gelişmesi de Fas’ın 32 yıl aradan sonra Afrika Birliği’ne geri dönmesi oldu. Polisario’nun (Saguia el Hamra ve Rio de Oro’nun Kurtuluşu İçin Halk Cephesi) kurduğu hükümeti Afrika Birliği’nin tanıması nedeniyle Fas, birlikten çekildiğini açıklamıştı.
SURİYE SAHVA GÜÇLERİ KURULUYOR
Rai al Youm
Başyazı
Suriye muhalefetinin önde gelen simalarından “Yarın Hareketi” lideri Ahmet Carba’nın, orduları yönetecek ve kentleri kurtaracak askeri uzmanlara sahip olduğunu duymadık. Yıldızlarla, nişanlarla ve madalyalarla süslenmiş askeri üniforma giydiğini de göremedik. Lakin Reuters ajansına yaptığı ve dün yayınlanan “Üç bin kişiden oluşacak askeri bir güce liderlik edeceği” konusundaki açıklamalarından sonra, artık gerçek olabilir. Bu güçler, IŞİD’in hakimiyetine son verecek Rakka kentini kurtarma operasyonuna ortak olacak.
Suriye Ulusal Konseyi Eski Başkanı Ahmet Carba, liderlik edeceği yeni güce “Elit Kuvvetler” ismini verdi ve “Suriye ordusunun 2011-2012’de çıktığı Haseke, Rakka ve Deyrezzor’daki aşiret üyelerinden oluşan Arap bir güç” olacağını söyledi.
KÜRTLER İSTENMİYOR
Carba’nın açıklamaları, ABD’li generallerin gözetimindeki semalarda savaş uçakları eşliğinde IŞİD’in başkentine saldırının yaklaştığı anlamına geliyor. Generaller daha önce bu operasyonu “çoğunluğu Kürt olan Suriye Demokratik Güçlerinin sorumluluğunda” gerçekleştirmeyi planlıyordu. Türkiye’nin muhalefeti yüzünden bu plandan vazgeçtiler. Çünkü Türkiye, Kürtlerin rollerinin artmasını ve Arap şehirlere hükmetmelerini istemiyor ve Suriye’nin kuzeyinde onlarla savaşıyor.
MİLİTANLARI ABD EĞİTECEK
“Elit Kuvvetler” Amerikalı generallerin nezaretinde eğitilecekler. Suriye Demokratik Güçlerine yapıldığı gibi aralarında tanklar ve uçaksavarların da olduğu silahlarla silahlandıracaklar. Bu şekilde ABD, Kürtlere meyilli olduğu töhmetinden kurtulacak. “Elit Kuvvetler”, Irak’taki “Sahva (Uyanış)” güçlerine benzer şekilde Suriye’nin Sahva güçlerinin çekirdeği olacak. Acaba bu güçlerin sonu da Irak işgali sırasında Amerikan kuvvetleri komutanı olanı General Petraeus’un oluşturduğu Sahva güçlerinin sonu gibi mi olacak?
IRAK VE AFGANİSTAN’DA BAŞARISIZDI
Burada Carba ve mevkidaşı Şeyh Ebu Rişa arasında büyük bir benzerlik var. İkisi de biri Suriye’de biri Irak Enbar’da olmak üzere, aşiret lideri. İkisi de askeri ve siyasi olarak Amerikan desteğine dayanıyor. Ebu Rişa’nın başarısız olduğu konuda Sayın Carba başarılı olacak mı?
Bu soruya net bir cevap vermek bizim için kolay değil. Çünkü Carba’nın hareketlerinden ve askeri ihtiraslarından sadece iki gün önce haberdar olduk. Lakin şunu söylemek mümkün; Amerikan generalleri de, devletleri gibi güvenilir değildir. Arap savaşçıları kağıt mendil gibi kullanıyorlar. Kullandıktan sonra münasip bir yere atıyorlar. Afganistan’da Arap mücahitlere olan budur. Bu durum Irak Sahva güçlerinde tekrarlandı. Carba’nın çizgisinin ve “Elit Kuvvetlerin” diğerlerinden farklı olacağını düşünmüyoruz. Amerikalıların ve Ürdünlülerin denetiminde eğitilen ve Suriye’nin doğusunda IŞİD ile savaşmak için bir rol üstlenen Suriye Aşiret Ordusu, ilk çatışmasında IŞİD’le beraber olup kaçtı. Belki de bu tahlilde yanılmışızdır. Önümüzdeki hafta ve aylarda hakikatler ortaya çıkacak.
SAHVA AL SUNNA (SÜNNİ UYANIŞI)
Sahva al Sunna milisleri, Irak’taki Amerikan güçlerinin komutanı General David Petraeus tarafından, Irak’taki Sünni aşiret üyelerinden 2007’de oluşturuldu. Bu milislerin kuruluş amacı ABD işgali sonrasında Irak’ın bazı bölgelerinde doğan yönetim boşluğunu doldurmak ve el Kaide’ye karşı mücadele etmekti. ABD’nin eğitip donattığı bu milislerin sayısı 100 bini geçti. Başlangıçta bu milislerin el Kaide’yle mücadele ve istikrarın sağlanmasında başarı kazandığı düşünüldü. General Petraeus, Anbar vilayetini örnek göstererek, “uygulanan modeli Iraklıların şiddeti bir kenara bırakıp ileriye bakabileceğine bir örnek” olarak göstermişti. Lakin Başbakan Nuri Maliki döneminde Sünnilerin yönetimden dışlanmasının da etkisiyle bu milislerin bir kısmının, hızla güç kazanan IŞİD’e katıldıkları haberleri yer aldı. Sahva el Sunna milislerinin liderliğini yapan Aşiret Lideri Abdülsettar Ebu Rişa, Ramadi’de düzenlenen bir suikastla öldürülmüştü.
AMERİKA VE İRAN; DÜŞMANIMIN DÜŞMANI DOSTUM DEĞİLDİR
al Kuds al Arabi
Başyazı
İran’ın (bir önceki) Pazar günü yaptığı balistik füze denemesi, Donald Trump liderliğindeki yeni ABD yönetimi ile ilişkilerde, kapatılması zor olan bir kapı açtı. Trump, İslam Cumhuriyetinin bu adımını “ateşle oynamak” olarak nitelendirdi.
Dünya, Trump’ın kaba diline alıştı. Tüm dünya haritası hızlı, şoke eden ve kimseyi dikkate almayan açıklamalarından ve kararlarından dolayı siyasi ve askeri çatışmaların alevlendiği bir döneme hazırlanıyor.
İran yönetimi açık bir şekilde “durumun sıcaklığını” hissetti. Bu sefer İran’dan, “İran’ın füze denemeleri konusundaki haklarından söz ettikten ve sözlü olarak Washington’a karşılık verildikten sonra tüy hafifliğinde bir karşılık geldi. Amerikan güreşçilerinin Tahran’da düzenlenen uluslararası müsabakaya katılmaları yasaklandı. İran’ın kıdemli Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, ortalığı yatıştırmak için, “İran kimseye karşı savaş açmayacaktır. Kimseye karşı da silahlarını kullanmayacaktır” dedi.
Amerika ile İran arasındaki düşmanlığın 1979 Humeyni Devrimine dayanan uzun bir tarihi mevcut. Bu süreç,”aşırı kin ve uzlaşı noktalarının” olduğu etaplara sahip.
Trump, Amerika’nın müttefiki altı Arap devletinin ve istisna olarak İran’ın vatandaşlarının ülkeye girişini yasaklama kararı aldı. Müslümanların duygusu, tehlikenin arttığı yönünde. ABD’nin İran ile ilgili kararını daha önceki düşmanlığa bağlamak mümkün. İslam’ın Sünni, Şii tüm farklı yorumlarına karşı genel düşmanlıktan bağımsız olamamak kaydıyla...
İsrail’in İran’la gerginliğin yükseltilmesini olumlu karşılamasını eklersek, Araplar “kazanılanın kaybedilenin boyutunda olduğu” bir satranç tahtası üzerinde durmaktadır. Bu durumda “düşmanımın düşmanı dostumdur” örneği uygulanamaz. İslam’a karşı savaş İranlılara ve Araplara eziyet etmektedir. Lakin İranlıların politikalarının bölgede yol açtığı felaketi silemez.
TRUMP VE EL KAİDE İLE MÜCADELESİ
Rai al Youm
Eğer yeni ABD Başkanı Donald Trump, seçim kampanyası döneminde twitter hesabından yaptığı gibi İslami aşırılığı ortadan kaldırmayı istiyorsa, attığı ilk adım hem siyasi ve hem askeri düzeyde başarısız oldu.
Burada ABD’nin Yemen’de el Kaide üssüne gerçekleştirdiği saldırıdan söz ediyoruz. El Bayda ilinde Yekla köyüne gerçekleştirilen saldırıda aralarında 15 kadın olmak üzere 40 kişi öldü. Saldırıda, el Kaide hakkında bilgi verecek herhangi bir bilgisayar veya telefon ele geçirilemedi. Bundan daha endişe verici olan Pentagon’un raporlarına göre örgütün kadınları 50 dakikadan fazla süren çatışmaya ortak oldu. Siyasi yönden değerlendirirsek örgüt, geçmişe nazaran daha güçlü olduğunu ve Afganistan’ın yerine Yemen’in tamamını kendi merkezi haline dönüştürmeye muktedir olduğunu kanıtlamış oldu. Buna ek olarak Amerika tarafından hedef alınması yeni kişilerin katılımını ve iki yıldır kanlı kaosla çevrelenmiş Yemenlilerin sempatilerini kazanmasını kolaylaştıracak.
El Kaide’nin tırmanan ilerleyişi sadece Yemen’le sınırlı değil. Suriye’deki kolu, yedi grubun katılmasıyla İdlip’te güçlendi ve Ahrar’uş Şam’ın eski lideri Haşim el Şeyh (Abu Cabir) önderliğinde “Tahrir el Şam” adını aldı.
Başkan Trump, birincisi Suriye’de ikincisi Yemen’de iki tehlikeyle karşı karşıya kalacak. Biz burada iki ülkedeki IŞİD’den ve el Kaide’den bahsediyoruz. Amerikan ve Rus saldırıları; tek bir örgüt çatısı altında birleşmeden iki örgütün müttefikliğine yol açarsa şaşırmayız. IŞİD’in fikirsel ve doktriner kökleri hâlâ el Kaide’den.
İronik bir şekilde Başkan Trump’ın siyasi ve askeri dehası(!), İran’a yönelik tehditleri ve yaptırımlarıyla Sünni ve Şii aşırılığı birleştirecek. Bunu kendine büyük bir başarı olarak sayıyor ve bu başarısı, önümüzdeki dört yıl içerisinde ülkesinde, bölgede ve dünyada felaketlere yol açacak.
FAS RESMEN AFRİKA BİRLİĞİ’NDE
as Sabah
Fas resmen Afrika Birliği’ne döndü. Bazı istisnalar dışında oylamaya katılan devletlerin çoğu Fas’ın dönüşünü onayladı. Polisario’nun temsilcisi Fas’ın dönüşüne karşı bir konuşma yaparken, çoğunluk birliğin yasaları çerçevesinde Fas’ın dönüşüne destek oldu. 39 Afrika ülkesi Fas’ın dönmesi yönünde oy kullandı.
NE OLMUŞTU?
Bundan 32 yıl önce Fas, Polisario’nun (Saguia el Hamra ve Rio de Oro’nun Kurtuluşu İçin Halk Cephesi) kurduğu hükümeti Afrika Birliği’nin tanıması nedeniyle, birlikten çekildiğini açıklamıştı. Polisario, Afrika’nın kuzeybatısında Batı Sahra’daki Fas egemenliğine son vermek ve bu bölgenin bağımsızlığını sağlamak için savaşıyor. Polisario hareketinin temelleri, Batı Sahra’nın yerli göçebe halklarından Sahravilerden oluşan güçlerin, komşu Moritanya’da üslenerek Batı Sahra’daki İspanyol denetimine karşı verdikleri mücadeleye dayanıyor.
İspanya’nın 1976’da Batı Sahra’dan çekilmesinin ardından Fas ve Moritanya bölgeyi aralarında paylaştı. Bölgenin denetimini ele geçirmek isteyen Cezayir, Polisario’ya kendi topraklarında üsler ve savaş teçhizatı sağladı. Fas; Batı Sahra’nın Moritanya’ya ait kesimine tek taraflı olarak el koydu. 1980’lerde Polisario gerillaları Batı Sahra’daki Fas karakollarıyla savunma birliklerine saldırı düzenlediler. 1991’den beri tek taraflı olarak ilan ettiği ateşkese uyarak silahlı saldırılara ara vermiştir.
Ayrıca diplomatik bir kampanya yürüten Polisario, Sahra Arap Demokratik Cumhuriyeti adını taşıyan bir hükümet kurdu. Şu anda 13 tanesi Afrika Birliği üyesi olmak üzere 43 ülke bu hükümeti tanımaktadır.