Bir kavram: Grev
Grev nedir?
Kapitalizmin hâkim olduğu toplumda tüm topraklar, fabrikalar, üretim araçları küçük bir kapitalist kesime aittir. Kalan geniş kitleler ise ya mülksüzdür, ya az mülkü vardır. Yaşamak için çalışmaları gerekir.
Kapitalistler onları çalıştırarak pazarda satabilecekleri mallar ürettirir. Fabrika sahipleri, işçilere yalnızca temel ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılayabilecekleri kadar, hatta daha da az ücret ödemek ister. Çünkü ödemediği her kuruş, kâr olarak cebinde kalacaktır. İşçiler ise daha iyi bir yaşam sürmek için olabildiğince yüksek bir maaş ister. Bu nedenle işçiler ile patronlar arasında bitmeyen bir kavga vardır.
İŞÇİ SINIFI MÜCADELESİNDE GREVLERİN ÖNEMİ
Grevler, kapitalizmin doğası sonucu ortaya çıkmıştır. İşçi sınıfının sisteme karşı ayağa kalkışını ifade eder bu ortaya çıkış. Kapitalistlerin karşısında tek tek işçiler olduğunda, işçiler iyice köleleşmekteyken, işçiler birleştiğinde durum değişir. İşçiler emek-güçlerini ortaya koymadığında kapitalistler de zenginleşemez. Aynı marşta geçtiği gibi, “biz bir gün çalışmasak, çarklar durur sular kurur.” İşçiler çalışmayı reddettiğinde tüm sistem çökecekmiş gibi olur. Her grev, kapitalistlere asıl hükmedenin işçiler olduğunu, işçilere de yalnız olmadıklarını hatırlatır.
GREVİN ÖĞRETİCİLİĞİ
Grev, işçilere hem karşılarındaki burjuvaların gücünü, hem de kendi güçlerini gösterir; yalnızca kendi işverenlerini, kendi iş arkadaşlarını değil, tüm işverenleri, tüm kapitalist sınıfı, bunun karşısında da bütün işçi sınıfını görmeyi öğretir. Grev yalnızca işçilere bir şeyler öğretmez. Devlete, yasalara da bir şeyler öğretir. Normal zamanlarda nasıl ki patronlar işçilerin iyiliğini düşünüyormuş gibi görünüyorsa, devlet de adalet gereği hem fabrika sahibinin, hem de işçilerin iyiliğini düşündüğünü, orta yolu bulmayı amaçladığını göstermeye çalışır. Fakat grev patlak verdiğinde işçiler bir anda yasaları karşısında bulur.
Demek ki grev, işçilere birleşmeyi öğretir, kapitalistlere karşı yalnızca birleşerek mücadele edebileceklerini gösterir. Grevler aynı zamanda işçilerin bütün bir kapitalist sınıf ile keyfi uygulamaları olan devlete karşı işçi sınıfının mücadelesini düşünmelerini sağlar. Bu yüzden sosyalistler grevlere “mücadele okulu” derler. Bu okulda işçiler bütün halkların kurtuluşu için sınıf düşmanlarıyla savaşmayı öğrenirler.
Fakat “mücadele okulu” mücadelenin kendisi değildir. Grevler işçiler arasında yayıldıkça, bazı işçiler (hatta bazı sosyalistler) işçi sınıfının kurtuluşunun sadece grevlerle, grev örgütleriyle gerçekleşebileceğini düşünmeye başlar. İşçi sınıfının küçük grevlerde bile ortaya çıkan birlik gücü, sanki bir genel grevle kapitalistlerden, hükümetten istenilen her şey alınabilirmiş gibi hissettirebilir. Bu düşünceler işçi sınıfı hareketi henüz yeni gelişmekteyken ileri sürülmüştü. Fakat bu yanlış bir fikirdir. Grev, işçilerin kurtuluşu için verdiği mücadelenin pek çok yolundan biridir sadece. Eğer işçiler başka mücadele araçlarını kullanmazlarsa, işçi sınıfı gelişip başarıya ulaşamaz.
KAVEL DİRENİŞİ
Sarıyer’de kurulu olan Kavel Kablo Fabrikası’nda 28 Ocak 1963’te başlayan iş bırakma ve direniş eylemi, 62 gün sürdü. Direniş, işçilerin grev hakkının 275 sayılı Toplu İş sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu ile yasalara geçmesiyle son buldu.
15 Temmuz 1963’te kabul edilen ve 24 Temmuz 1963’te yürürlüğe giren 275 sayılı Yasa’da yer alan ve yasadan önce yapılan grev nedeniyle haklarında takibat yapılan işçilerin davalarının düşmesine ilişkin madde, Kavel maddesi olarak bilinir.
15-16 HAZİRAN
1970 yılında 274 sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Grev ve Lokavt Kanununda değişiklik yapılması için mecliste taslaklar hazırlandı. Tasarının Mecliste kabul edilmesinden 4 gün sonra 15 Haziran 1970’te protesto eylemleri başladı. İlk gün 70 bin işçi ilk önce fabrikalarına girip çalışmadan beklediler. Daha sonra fabrika dışına çıkarak yürüyüşe geçti. Anadolu Yakası’nda Ankara Asfaltı üzerinde bulunan fabrikaların işçileri, Kartal’a doğru yürüyüşe geçti.
16 Haziran’da direnişe katılan işçi sayısı 150 bini geçmişti
Direnişin ardından Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunuldu. Mahkeme 8-9 Şubat 1971 tarihinde aldığı kararla yasayı iptal etti.
TARİŞ DİRENİŞİ
TARİŞ direnişi, 22 Ocak 1980’de polisin arama yapma bahanesiyle fabrikaya girmesiyle başladı. Çiğli İplik Fabrikası’nda 1500 işçinin fabrika kapılarını kapatarak barikat kurmasının ardından Çimentepe ve Gültepe halkı sokaklara barikatlar kurarak, mahalleye girişlere engel oldu.
ÜNALDI 1996
Ünaldı dokuma işçileri 1996 yazında gerçekleştirdikleri direnişle, sigortasız, sendikasız, ağır sömürü ve kuralsız çalışma koşullarına isyan ettiler. Antep’in 13 mahallesine yayılmış 540 işyerinde 30 gün süren Gaziantep dokuma işçilerinin direnişine 20 bin işçi katıldı.
TEKEL DİRENİŞİ
TEKEL direnişi, 15 Aralık 2009 tarihinde Türk-İş'e bağlı Tekgıda-İş Sendikası'na kayıtlı TEKEL işçileri tarafından Ankara'da başlatılan, 4 Şubat 2010 tarihinde 1980 sonrasının en büyük toplu iş bırakma eylemiyle tüm Türkiye'ye yayılan işçi eylemidir.