Bu kavga insanca bir yaşamın kavgasıdır!
"İşçilerin greve çıkmasına müsaade edilmiyor, gençler baskılara karşı sesini çıkarmasın diye devlet bütün gücünü seferber ediyor..."
Çağıl ADIGÜZEL
Kocaeli
18 Ocak’ta yaklaşık 1000 işçinin çalıştığı Bursa Asil Çelik fabrikasında başlayacak grev daha başlamadan, “Milli Güvenliği Bozucu nitelikte olduğu” gerekçesiyle, Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı. 20 Ocak’ta EMİS (Elektromekanik Metal İşverenleri Sendikası) üyesi patronlara ait 4 işletmeye bağlı 16 fabrikadan 2200 işçinin grevi, başladıktan 3 saat sonra yine aynı gerekçeyle yasaklandı.
Bu grevlerle beraber AKP hükümeti iktidara geldiğinden beri neredeyse her iş kolunda, en küçüğünden en büyüğüne 10 grev yasaklamış oldu. Altında “Başkan olduğunda bütün dertlermizi çözecek olan” Cumhurbaşkanının da imzasının olduğu bu kararnameyle iktidar bir kez daha “milli güvenlik, kamu güvenliği, genel sağlık” laflarının kendileri için patronların kâr güvenliği olduğunu göstermiş oldu.
İŞÇİLER NEDEN GREV DEDİ?
EMİS ve hükümet yetkilileri, zam olarak ABB, G E ve Schneider Enerji için ilk altı ay için saat ücretlerine 1.05 lira artı yüzde 7 artış, Schneider Elektrik için ise ilk altı ay için saat ücretlerine 80 kuruş artı yüzde 7 artış teklifini sundu.
Birleşik Metal İş üyesi işçiler ise tüm ücretlere yüze 10 iyileştirmenin ardından saat ücretlerine 1.70 lira artış talep etti. Ekonomik şartlar ağırlaşmışken, dolar 3.80 civarına kadar çıkmışken hükümetin ve patronların yaptığı teklif ancak komik kalıyor. İşte bu insanca yaşama kavgası işçileri greve çıkarıyor.
Hükümet yıllardır yaptığı “zamlarla”, işçi katliamlarıyla, patronları tuttuğunu defalarca kanıtladı. Bu grev yasaklarıyla hükümet bir kez daha patronların yanında yer aldı.
Hükümetin, patronların yanında yer alması sadece işçileri, emekçileri değil, ailelerini de, geleceğin işçisi emekçisi olacak öğrencileri ve gençleri de etkiliyor! Hayatımızın her adımında hayat pahalılığı ve düşük ücretler bizlere dayatılmaya devam ediyor. Grev yasakları, OHAL gibi baskı araçları da bizlere karşı tüm gücüyle kullanılıyor. İşçilerin greve çıkmasına müsaade edilmiyor, gençler baskılara karşı sesini çıkarmasın diye devlet bütün gücünü seferber ediyor. Hepsi sermayedarların cepleri biraz daha dolsun diye.
PEKİ, ŞİMDİ NE OLACAK?
Metal sektöründeki bu grev yasağı zaten devam eden baskıların, düşük ücretlerin, yasakların bütün sektörlerde çalışan işçiler başta olmak üzere bütün emekçilerin ve gençlerin üstünde de sürdürüleceğinin göstergesi. 2017 yılında sadece EMİS’e bağlı fabrikalar değil MESS’e bağlı işyerlerinde de toplu iş sözleşmeleri imzalanacak. 150 Bin metal işçisinin kaderi de bu sene belli olacak.
Ülkenin içinde bulunduğu şartlarda buradan çıkacak her mücadelenin bastırılmak isteneceği, yeni grevlerinde yasaklanacağı apaçık ortadadır. Çünkü hükümet işçi düşmanı olmayı kendi kazanılmış hakkı olarak görmekte, ceplerini patronlarla beraber işçilerin sırtından daha çok dolduracağını düşünmektedir.
Grevin yasaklanması işçi sınıfının yıllar içinde büyük mücadelelerle kazandığı hakların gasp edilmesi anlamına geliyor. Uluslararası sözleşmelerle, anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış hakların patronların en ufak isteği doğrultusunda yerle bir edilebileceği gözler önüne seriliyor. Hiç bir şey burada kalmayacaktır. Grev hakkının gasp edilmesi hükümetin ve sermayenin kazanılmış bir hakkına dönüştükçe, toplu sözleşmeden kıdem tazminatına bütün haklar bir bir işçilerin elinden alınacaktır. Bu hakların gasp edilmesi için bir çok girişim geçmişte yapıldı. Ancak büyük tepkilerle bu haklar kurtarıldı.
İşçilerin bu haklı mücadeleyi kazanmasının, geçmişte kazandığı hakları korumasının ve yenilerini elde etmesinin tek yolu yasakları tanımadan, gerçek gücün kendilerinde olduğunu bilerek hareket etmesidir. Varsın tabelalar sökülsün, varsın çadırlar yıkılsın. Yenileri daha büyük asılacak, daha geniş kurulacaktır. Çünkü kavga insanca yaşamın kavgasıdır. Grev yasağına karşı, çocuk bile kandırmayacak zamlara karşı, daha iyi bir yaşama, çalışma ve ücret için mücadele etmekten başka bir yol yoktur. Meşru ve fiili mücadele, komite komite, bölüm bölüm, vardiya vardiya örülmek zorundadır. Bütün işçiler ekmek kavgasında birleşmeden çözüm gelmeyecektir.
MESELE SADECE İŞÇİNİN MESELESİ Mİ?
Hayır! Hükümet patronların en ufak talebine hizmet ederken öğrencinin, işsizin, emekçinin derdini dinlemeyeceğini düşünmeyeceği ortadadır. Hükümetin gözünde hepimizin hakları ve cebindeki para patronlar göz dikene kadar bizimdir. OHAL sürecinde yapılan baskılar ve işçilere yönelik hak gaspları, anayasa değişliği adı altında resmileştirilecek olan ve bir süredir inşa edilen tek adam, tek parti rejiminin hepimize getireceği yeni zamlar, daha fazla zulüm bugünden ortadadır.
Ekmek kavgasında birleşen işçilere bütün kesimler işsiz, öğrenci, emekçi demeden destek vermedikçe, hiç birimiz için özgürce ve insanca bir yaşam kurulamayacaktır. İşte bu sebeple bulunduğumuz her alan bizler için bir mücadele alanıdır bugün. Düşük ücretlere karşı, hayat pahalılığına karşı, ücretsiz olması gereken ihtiyaç maddelerine ödediğimiz binlere, milyonlara karşı ve bizlere dayatılan üç kuruş bile etmeyen zamlara karşı. Çalışan, çalışmayan demeden, işçilerin derdinin hepimizin derdi olduğu bilinciyle hareket ederek mücadele birliğini örmek zorundayız.