11 Şubat 2017 12:14

Barış Yarkadaş, Silivri Cezaevindeki yazarlarla görüştü

CHP'li Barış Yarkadaş, 'Cumhuriyet Gazetesi yazarlarının iddianamesine yazacak bir şey bulamıyorsunuz, gelin bu eziyete son verin' çağrısı yaptı.

Barış Yarkadaş, Silivri Cezaevindeki yazarlarla görüştü

Silivri Cezaevinde Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, M. Kemal Güngör ve Ahmet Şık’la görüşen Yarkadaş, “Gazeteci arkadaşlarımızın tek bir talebi var; o da iddianamenin bir an önce hazırlanması ve yargılama sürecinin başlaması’’ dedi.

ÜLKEYİ DÜŞÜNÜYORLAR

Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının morallerinin ve sağlıklarının yerinde olduğunu ifade eden Yarkadaş, “Dışarıyı adım adım takip ettiklerini, gelişmeleri an be an izlediklerini gördüm. Ruhen ve bedenen sağlıklılar. Tek dertleri ülkedeki kötü gidişat. Özellikle aydınlara yönelik kıyıma çok üzüldüklerini ifade ettiler’’ diye konuştu.

Tutuklu gazetecilerle yaptığı görüşmede ülke sorunları üzerine konuştuklarını belirten Yarkadaş, “Medyaya yönelik baskıların artmasını endişeyle izliyorlar. Son KHK ile TV’lerin üzerinden denetim yasağının kalkmasının yaratacağı sakıncalar üzerine de değerlendirmeler yaptık” dedi.

'BU BİR CİNAYET'

Tutuklu Cumhuriyet yazarlarının, Başkanlık sisteminin ülkeye felaket getireceği yönünde ortak bir görüşte olduklarını ifade eden Yarkadaş, “En çok, böyle bir süreçte toplumu uyarma şansından yoksun bırakıldıklarına üzülüyorlar. Çünkü dışarıya yazı ve karikatür yollama, mektup yazma hakları ellerinden alınmış’’ ifadesini kullandı. Yarkadaş, “Yazarlar tek bir mektup alamıyor, tek bir mektup gönderemiyor. Bir gazetecinin yazı ve kalemle bağının koparılması cinayettir. Hepimizin gözlerinin önünde bir cinayet işleniyor’’ dedi.

TBMM’YE TAŞIYACAK

Cumhuriyet yazarlarının TV ve gazeteye erişme konusunda sıkıntı yaşamadıklarını ancak süreli yayınları takip edemediklerini belirten Yarkadaş, “Bu sorunun giderilmesi için Adalet Bakanlığı ile görüşeceğim. Ayrıca, mektup alma, yollama KHK kapsamına girmediği halde, keyfi bir biçimde yasak uygulanıyor. Bunu da TBMM gündemine taşıyacağım’’ diye konuştu.

Bir yıl önce aynı gün, bu kez Can Dündar ve Erdem Gül’ü ziyaret etmek için yine Silivri Cezaevinde olduğunu belirten Yarkadaş, “Her şey değişiyor, gazetecilerin yazarların kaderi değişmiyor” dedi.

GÖKYÜZÜ YASAĞI!

Yazarların kendilerini soran tüm dostlarına ve okurlarına selamlarını yolladıklarını belirten Yarkadaş, şöyle konuştu: Çok ağır bir tecrit altındalar. 100 gündür birbirlerini göremiyorlar. Ayrıca, gökyüzüne baktıkları bir alan varmış, orayı da gökyüzünü göremesinler diye çitlerle kapatmışlar. Bu ağır koşullara bir de iddianamenin bir türlü hazırlanmaması eklenince, koşullar daha da çekilmez hale geliyor. Hepsinin tek bir talebi var; iddianamenin bir an önce hazırlanması. Neyle suçlandıklarını bilmek istiyorlar. Buradan savcılara bir çağrı yapmak istiyorum; eğer iddianamelerine yazacak bir şey bulamıyorsanız -ki bulamadığınız çok açık- gelin bu eziyete son verin. Hem bu işkenceyi hem de arkadaşlarımızın esaretini bitirin. Kalemleri özgür bırakın. Türkiye’yi de bu ayıptan kurtarın.

Yarkadaş, tutuklu yazarların kamuoyuna aktardıkları mesajları da şöyle özetledi:

'FETÖ' YAKIŞTIRMASI BİZE YAPIŞMAZ

Akın Atalay: Basılı gazetemiz bağımsız kuruluşların raporlarına göre, her gün 400 bin kişilik bir kitleyi etkiliyor. Sitemiz cumhuriyet.com.tr her gün 1 milyon 500 bin kişi tarafından ziyaret ediliyor. Etki alanımız genişledikçe, iktidarın rahatsızlığı da aynı oranda artıyor. Dertleri, Cumhuriyet gazetesini susturmak. "FETÖ" yakıştırması, hiç birimize yapışmaz. Biz Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarını rehin olarak tuttukları kanısındayım. Üstelik bunu da -ağırlaştırılmış müebbet-hapis talebiyle ve "FETÖ" üyeliğiyle yargılanan-rehin aldıkları bir savcı eliyle yapıyorlar. Serbest kalmamız için fidye olarak gazetenin kendilerine teslim edilmesini istiyorlar. Çok bekleyecekler. Tabii biz de.

AKADEMİSYENLERE SELAM

Murat Sabuncu: Ayşenur Arslan her sabah Halk TV’de çiçek gösterirdi. Burada çiçek yok. Yine ekrandan çiçek göstermesini bekliyoruz. O çiçekleri görünce içimiz açılırdı. Öget Öktem Tanör, Murat Sevinç, Barış Ünlü, İbrahim Kaboğlu, Necla Kural ve adını sayamadığım onlarca değerli akademisyenler; sizleri yani bilimi, barışı, insan haklarını dile getiren değerli akademisyenleri üniversitelerden "geçici olarak" ihraç edebilirler ama gönüllerimizden silemezler. İyi ki varsınız. En kısa zamanda sizlerin üniversite; bizlerin gazetelerimizde konuşacağımız – yazacağımız özgür günlerde buluşmamız dileğiyle. Medya tarihinde bir gazeteden aynı anda 11 kişinin tutuklandığı bir dönem yok. Bu bir zulüm. Ancak bu zulüm de bitecek.

'TUTUKLULUĞUMUZ BİR YARGISIZ İNFAZA DÖNÜŞTÜ’

Kadri Gürsel: Burada tecrit hali yaşıyoruz. Mektup alamıyor, mektup gönderemiyoruz. Dışarıya makale yollayamıyoruz. Tutukluluğumuz bir yargısız infaza dönüştü. Bu kadar uzun bir süre zarfında iddianamenin çıkmamasının iki sebebi var:
1- Hakkımızda bir delil yok. 2- İddianame yazılmayarak tutukluluk süremiz uzatılmak isteniyor. Hakkımızda hiçbir delil olmadığı için yazamıyorlar iddianameyi. 100 gündür iddianame bekliyoruz. Suçlamalar akla ve mantığa aykırı. Bu soruşturmanın derhal ortadan kaldırılması ve özgürlüğümüze kavuşmamız gerekiyor. Ancak belli ki; bizim bir süre ‘tutulmamıza’ karar verilmiş. Başkanlık rejimi Türkiye’ye felaket getirir. Böyle bir ülkeye hiç kimse yatırım yapmaz. Yoksulluk artar; bunun acısını da halk çeker. Topluma bunun iyi anlatılması gerekiyor.

‘HERKES GERÇEĞİ GÖRECEK’

Güray Öz: Soran herkese selamlar. Bizim sağlığımıza ilişkin bir kaygınız olmasın. Ruhen ve bedenen sağlıklıyız. İddianamenin bir an önce çıkmasını bekliyoruz. Çünkü; gerçek o zaman anlaşılacak. Herkes gerçeği görecek. Burada iki şeyi düşünüyoruz sadece; gazetemiz Cumhuriyet’i ve Türkiye’yi…

DERGİ TALEBİ

Hakan Kara: Dijital dünyadaki gelişmeleri takip edemiyorum. Çünkü, o dünyayı anlatan dergiler cezaevine alınmıyor. Bunun yanı sıra, diğer arkadaşlarım gibi ben de iddianamenin hazırlanmasını bekliyorum. Bizim gözaltına alınmamızdan itibaren Cumhuriyet gazetesini sahiplenen başta CHP örgütleri olmak üzere herkese teşekkür ediyorum. Bize güç ve moral verdiler.

‘SAĞLIĞIM YERİNDE’

Turhan Günay: Sağlığımla ilgili bir sorunum yok. Bir anjiyo geçirdim. Kontrollerim düzenli olarak yapılıyor. Gayet iyiyim ve moralim de yerinde. Kitap temin etme ile ilgili sıkıntılarımız vardı; kısmen çözüldü. Tüm dostlara selamlar.

KARİKATÜRE DEVAM

Musa Kart: Planladıkları oyunu adım adım sahneliyorlar. Önce muhalif gazetecileri terörle irtibatlandırıp etkisizleştirmek istediler. Sonra bilimden yana akademisyenleri tasfiye ettiler. Anlaşılan sıra referandumda ‘hayır’ oyu verecek tüm vatandaşlarımıza geldi. Bu oyunun iş yapacağını umuyorlar ama yanılıyorlar. Bu trajikomik oyuna hep birlikte ‘Hayır’ diyeceğiz. Mesleğime burada da devam ediyorum. İçeride karikatür çiziyorum ancak bunu dışarı yollayamıyorum.

Önder Çelik: Bizi destekleyen tüm yurttaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Biz de kendimizden eminiz ve bu yüzden iddianamenin bir an önce hazırlanmasını istiyoruz.

Bülent  Utku: Mektup alma – yollama hakkımız yok. Bununla ilgili dilekçeler verdim. Mektup yasağında adres olarak Adalet Bakanlığı gösteriliyor. Oysa ki; KHK kapsamında mektup yasağı yok. Bu yasağın bir an önce sona ermesini istiyoruz.

‘HUKUKA SÜRÜLMÜŞ KARA BİR LEKE’

M. Kemal Güngör: Gazete ve TV’ye erişimde sıkıntımız yok. İstediğimiz gazeteleri okuyabiliyoruz. Ancak mektuplar hala verilmiyor. Kitap sorunumuz tam olarak çözülebilmiş değil. 100 gündür yan hücredeki arkadaşlarımı göremiyorum. Kadri Gürsel’i bir kez bile göremedim örneğin. Bizim burada tutulmamız hukuka sürülmüş kara bir lekedir. Torba kanun gibi, torba bir soruşturmanın içine dahil edildik. İddianameyi yazamıyorlar; yazarlarsa ne söyleyeceklerini merak ediyorum. Ellerinde delil olmadığı için yazamıyorlar iddianameyi. Avukatlarımıza delillerin henüz toplanmadığını söylüyorlar... Elinizde delil yoksa bizi hangi gerekçeyle tutukladınız? Her şeye rağmen bu günler de geçecek.

‘GÖRÜŞ SÜRESİ YETMİYOR’

Ahmet Şık: Ben daha önce de OdaTV davasından aynı yerde yattım. Ancak o günden bugüne koşullar daha da ağırlaşmış. Çamaşırlar eskiden haftada bir dışarı yollanabilirdi.  Bunu şimdi 15 günde bire çıkarmışlar. Görüş kısıtlaması var. Avukatlar ve ailelerle görüşme için yeterli zaman yok. Dışarıdaki tüm arkadaşlarıma ve  bizim serbest kalmamız için çaba gösterenlere selamlar. (MEDYA SERVİSİ)

Evrensel'i Takip Et