11 Şubat 2017 23:59

Yeşer SARIYILDIZ

Hafıza konusunda bir dünya markası olduğumuzu söylemeye gerek yok, unutmak adeta ata sporumuz oldu. Bir yandan hepimiz kendimize kızarken, bir yandan da güzelim beyinlerimizin var olmaya devam etmeleri için unutmak ve arada bir kendimizi sıfırlamak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Son zamanlarda tek yaptığımız şey, ambale olmuş beyinlerle gündelik hayata devam etmeye çalışmak çünkü.

Patlama mı olmuş? Dolar kaça çıkmış? Elçi mi vurulmuş? Uçak mı düşmüş? Çocuklara tecavüz mü ediliyor? Mecliste kavga mı çıkmış?

Ölüler, yaralılar, kayıplar, 30 saniye farkla hayatta kalmalar ya da kalamamalar derken; 150 yıllık olayı 1,5 ayda yaşayınca komple delirdik ve her yeni olayla pinpon topu gibi sekerek kederden kedere koşuyoruz.

Unutmak milletçe en büyük refleksimiz elbette, ama bana kalırsa inanılmaz tuhaf bir tane daha var: Özel günler yaklaşınca, dünya yansa, biz saçımızı tarayarak o özel güne odaklanıyoruz. Belki gündem dışı bir şeyler konuşma isteğidir, bilemiyorum. Sonuçta delicesine abartmakta da, kendimizi trendlere kaptırmakta da üstümüze yok.

Belki farkındasınızdır, yüz yılın “Sevgililer Günü kapitalizmin bir oyunu mu” tartışmasınının artık bir kazananı var: Kapitalizm, ama bu sefer başka bir formatta. Son birkaç yılda, Sevgililer Gününü yermek yeni trendimiz oldu ve artık reklam harcamalarının çoğu, Sevgililer Gününde yapılanların saçmalığını anlatan projelere gidiyor. Yalnızlara özel etkinlikler yapılıyor, yüksek bütçeli videolarda yalnızlık güzellemeleri başı çekiyor. Sevgililer için yapılan kampanyalar, yalnızlar için yapılanlarla yarışıyor. Sevgililer Günü’nü kutlayanların gündemi “Ona ne alacağım” olurken, bekar arkadaşları onlara ezici bakışlar fırlatıyor, bir kesim bunun kapitalizmin bir oyunu olduğunu söylüyor, cool çiftler nasıl önemsemediklerini anlatıyor ve bu sırada, aslında herkes sadece Sevgililer Gününü konuşmuş oluyor.

Benim bu konuda senelerdir değişmeyen net bir fikrim var: Herhangi bir gün, öylesine geçeceğine onu bir şey için kutlayabiliyorsak, kutlayalım gitsin. Birine onu sevdiğini söylemenin kötü bir tarafı yok ve bu kutlama işini kendi yöntemlerimizle yapabiliriz.

GÜZEL YEMEK YEMEK ÖZEL YAPAR

Böyle söyleyince Pollyanna gibi görünmüş olabilirim diye nolur nolmaz örneklendireceğim şimdi.

En çok kullandığınız emoji kalp olsa bile, vıcık vıcık kırmızı kalp görmekten fenalık mı geliyor? Sevgiliniz var, ama ekonomik kriz daha çok mu var? Kutlama yapmayan çiftlerden misiniz? E tamam, hediye almayıverin, nedir yani? Evde güzel bir yemek yiyip film izlemek için tabii ki özel bir güne gerek yok, ama güzel bir yemek ve film herhangi bir günü özel yapıyor zaten.

Kutlamak isteyenlerdensiniz, ama saçma sapan hediyelerin bile fiyatı sırf Sevgililer Günü diye dolardan hızlı mı artıyor? Belki de aslında kutlamak istiyorsunuz, ama ortamlarda “Kapitalizmin oyunu” dediniz mi bir kere? E siz de kendi yönteminizle kutlayıverin canım, dünyanın en özel hediyesini çıktı maliyetiyle yaratın. Birkaç karta, sevgilinizi genelde mutlu eden şeyleri yazın ve bir zarfın içinde hediye edin. “Bu kart 1 masaj hakkı içermektedir.”, “Bu kart ev temizliğini bana kilitleme hakkı içermektedir. Doğru zamanda kullanılması tavsiye edilir, çünkü tek kullanımlıktır.” gibi şeyler türetin. Bakın hem unutulmayacak bir hediye oldu, hem de resmen kapitalizm sizin köleniz oldu.

Yalnızsınız ve tüm kampanyalar sevgililer için mi? Krizi fırsata çevirmeye ne dersiniz? Ben bu dönemde en çok havayollarını kontrol ediyorum. İkinci bilet 1 tl gibi inanılmaz kampanyalar yapabiliyorlar. Gidin kafa bir arkadaşınızla mükemmel bir seyahat planı yapın, mesela Barcelona’ya gidin. Şimdi Barcelona’ya çift gidenler düşünsün, kazanan sizsiniz.

UNUTAMADIĞINIZ GÜZELLİKLER

Yalnızsınız ve bugün komple midenizi mi bulandırıyor? O halde bugün hakkında hiç düşünmeyin ve evden çıkmayın, çünkü kırmızı kalplerin girmemesini sağlayabileceğiniz tek yer eviniz. Arkadaşlarınızı size çağırın ve “no wifi” günü yapın, internete girerseniz kesin trending topic’leri görüp tiksinirsiniz çünkü. Playstation oynayın, ne bileyim bozuk paralarla tahta üzeri maçı yapın, Yüzüklerin Efendisi’ni baştan izleyin, Oscar filmlerine sarın, tuhaf maskeler yapın, cildinize bakın. Kendimize ayırdığımız her gün, unutamadığımız kadar güzel olmuyor mu zaten?

Son zamanlarda hayat, katlanarak artan bir hızda zorlaşıyor. Uzun vadeli planlar hayatımızdan çıktı, uzun vade için sadece hayallerimiz var. Planlarımız en fazla haftasonunu kapsıyor. Hal böyleyken, çok da şey yapmamak lazım. Hayat bize limon gibi bir gün vermiş, onu limonata yapıp biraz da votka katarak içelim gitsin.

Şerefe!

Evrensel'i Takip Et